İçeriğe atla

son

Vikisözlük sitesinden
Ayrıca bakınız: -son, SON, Son, Sơn, Ṣon, son', son-, so'n, són, sôn, søn, sơn, sờn

Dillerarası

[değiştir]

Sembol

[değiştir]

son

  1. (ISO 639) Songhay dilleri için ISO 639-2 ve ISO 639-5 standartlarında tespit edilen uluslararası dil kodu.

Ek okumalar

[değiştir]
  • İngilizce Vikipedi'de son

Türkçe

[değiştir]

Köken

[değiştir]
Osmanlı Türkçesi صوڭ‎ sözcüğünden devralındı, o da *soŋ (bitiş, sonrası). Eski Türkçe soydaş(soydaş); Kazakça соң (soñ), Teleütçe соҥ (soŋ),Özbekçe so'ng, Yakutça онтон (onton) ile soydaştır.

Söyleniş

[değiştir]

son (belirtme hâli sonu, çoğulu sonlar)

  1. bir şeyin en arkadan gelen bölümü
    eş anlamlıları: âkıbet, bitim, nihayet
    zıt anlamlısı: baş
    Kışın sonu.
    Bu yolun sonu.
  2. hudut, sınır,
  3. (fizyoloji, jinekoloji) döl eşi
  4. (mecaz) ölüm

Çekimleme

[değiştir]

Deyimler

[değiştir]

çıkmaz ayın son çarşambası, hafta sonu, son ağırlık, son birim, son bulmak, son ek, son günü, son meşime, son sayı, son vermek son zaman

Çeviriler

[değiştir]

Ön ad

[değiştir]

son (karşılaştırma daha son, üstünlük en son)

  1. artık ondan ötesi veya başkası olmayan
    zıt anlamlısı: ilk
    Son atlıkarıncayı Kadırga meydanında birkaç yıl evvel görmüştüm. — H. A. Yücel
  2. en arkada bulunan
    Son vagon.
  3. olanca
    Son kuvvetiyle: "Yâ Ali!" diye bağırdı. — M. Ş. Esendal
  4. şimdiki zamana en yakın zamandan beri olan veya bu zamanda yapılmış, olmuş olan
    eş anlamlıları: âhir, biten
    zıt anlamlısı: ilk
    Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu. — P. Safa

Çeviriler

[değiştir]

Kaynakça

[değiştir]

Atasözleri

[değiştir]

Azerice

[değiştir]

Söyleniş

[değiştir]
Heceleme: son

son

  1. son

Fransızca

[değiştir]

Söyleniş

[değiştir]
Heceleme: son

son

  1. (akustik) ses, seda, ün

Gagavuzca

[değiştir]

Söyleniş

[değiştir]
Heceleme: son

Köken

[değiştir]
Eski Türkçe song(song).

Ön ad

[değiştir]

son

  1. son

Kaynakça

[değiştir]
  • Etymological Dictionaries - Andras Rajki

İngilizce

[değiştir]

Farklı yazılışlar

[değiştir]

Söyleniş

[değiştir]

Köken 1

[değiştir]
Orta İngilizce sonn sözcüğünden devralındı, sone, sun, sune, o da Eski İngilizce sunu (son) sözcüğünden devralındı, o da Ana Cermence *sunuz sözcüğünden devralındı, o da Ana Hint-Avrupa dili *suHnús sözcüğünden devralındı, o da Ana Hint-Avrupa dili *sewH- (doğurmak; hamile olmak) sözcüğünden.

son (çoğulu sons)

  1. bir yaşlıya ya da otorite olan şahsa çok yakın olduğundan oğul addedilebilecek kimse
  2. dış tesirlerle bir hareketin parçası olmuş kimse
    He was a son of the mafia system. — Mafya sisteminin evladıydı.
  3. evlat edinilmiş erkek
  4. (aile, primatlar) oğul
    zıt anlamlılar: father, mother, parent
    Before the birth of the man's child, he said: "I want a son, not a daughter." — Adam, çocuğu doğmadan önce "Kız değil, oğul istiyorum." dedi.
    The pharaohs were believed to be sons of the Sun. — Firavunların Güneş'in oğulları olduğuna inanılıyordu.
  5. (bilişim) bir dosyanın bir önceki sürümünden (father) türemiş son sürümü.
Üst kavramlar
[değiştir]
Türetilmiş kavramlar
[değiştir]

Köken 2

[değiştir]
Orta İngilizce sonen sözcüğünden devralındı, sunen, o da üstteki isim.

Eylem

[değiştir]

son (üçüncü tekil kişi geniş zaman sons, şimdiki zaman soning, geçmiş zaman ve yakın geçmiş zaman soned)

  1. (geçişli) bir oğlu üretmek (yani doğurmak, hamile bırakmak)
    • Noel Polk, 1997 Outside the Southern Myth
      "I sonned a father who would not be sonned, …" – Ben oğul olmayacak bir babaya oğul oldum, …
  2. (geçişli) birine "oğul" diye hitap etmek.
    • Jerry Flesher, 2005 Tomorrow I'll Miss You
      "“Don't 'son' me.” “I'm old enough to be your father,” he said with a dismissive wave of his hand." – “Bana 'oğlum deme.” Umursamaz bir el hareketiyle “Baban olacak yaştayım” dedi.
    • Stuart A. McKeever, 2014 Becoming Joey Fizz
      "“Son—now's not the time, please.” “It's the perfect time—it's the best time fucking time I ever had. There's not gonna be another time, so don't son me, you bastard. …”" – “Oğlum, şimdi zamanı değil, lütfen.” “Bu mükemmel bir zaman; bu şimdiye kadar geçirdiğim en iyi zaman. Başka bir zaman olmayacak, o yüzden bana oğlum deme, seni piç. …”

Köken 3

[değiştir]
İspanyolca son (ses) sözcüğünden.

son (sayılamayan)

  1. (müzik türü) Son cubano, Afrika ve İspanyol elementleri birleştiren ve Kuba'da 19. asrın sonların ortaya çıkan bir müzik ve dans türü
    • Bloomsbury, 2017 Havana: A Subtropical Delirium
      "When son' first emerged in the streets of Havana, in the early twentieth century, it was shut down by the police, as were most forms of African culture. Son groups, conjuntos, caught playing on the street, as was the tradition, had their instruments confiscated." – Son, yirminci asrın başlarında Havana sokaklarında ilk ortaya çıktığında, Afrika kültürünün çoğu şekli gibi polis tarafından yasaklandı. Sokakta an'ane icabı çalarken yakalanan son gruplarının, yani conjuntoların enstrümanlarına el konuldu.

Ek okumalar

[değiştir]

Anagramlar

[değiştir]

İskoç İngilizcesi

[değiştir]

Söyleniş

[değiştir]
  • Heceleme: son

son

  1. (aile, primatlar) oğul

İsveççe

[değiştir]

Söyleniş

[değiştir]
  • Heceleme: son

son

  1. (aile, primatlar) oğul

Özbekçe

[değiştir]

Söyleniş

[değiştir]
  • Heceleme: son

son

  1. (sayılar) sayı

Volapük dili

[değiştir]

Söyleniş

[değiştir]
  • Heceleme: son

son

  1. (aile, primatlar) oğul

Zazaca

[değiştir]

Söyleniş

[değiştir]
  • Heceleme: son

son e

  1. ant