İçeriğe atla

Bahâî öğretileri: Revizyonlar arasındaki fark

Vikipedi, özgür ansiklopedi
[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
ilgili kısım tercüme edilerek eklendi
ilgili kısım tercüme edilip eklendi
11. satır: 11. satır:


== Birlik ==
== Birlik ==

=== Allah'ın tekliği ===
Bahailer tek Tanrılı bir inanca sahiptir. Buna göre Allah, tüm varoluşun kaynağıdır, ezeli ve ebedidir, yaratılmamıştır. O, bilinemez, erişilemez, tüm Vahiylerin kaynağı, ebedi, her şeyi bilen, her yerde hazır bulunan ve her şeye kadir olan bir Varlık olarak tanımlanır. Her şeyden bağımsız ve münezzeh ve doğrudan erişilemez olsa da, O’nun sevgisi ve gücü tüm yaratılışına yansır. Bahai yazılarına göre yaratılışın amacı, Tanrı’yı tanımak ve O’na tapmaktır. Bahai İnancına göre beşeri kültürler ve dinler, Tanrı'ya ve O'nun doğasına ilişkin anlayışlarında farklılık gösterse de, Tanrı'ya yapılan farklı atıflar yine de tek ve aynı Varlığa işaret eder. Farklılıklar, birbirini dışlayan kültürlerin uzlaştırılamaz yapıları olarak görülmek yerine, ilahi mesajların vahyedildiği toplumların değişik ihtiyaçlarını kasıtlı şekilde yansıtıyor olarak görülüyor.

Bahai öğretileri, Tanrı'nın insanlar için doğru bir kavrayış oluşturulamayacak kadar yüce ve ulu olduğunu belirtir. Bahai anlayışında, ''Her Şeye Gücü Yeten'' ve ''Herkesi Seven'' gibi Tanrı'ya atfedilen vasıflar, insanların sınırlı güç ve sevgi deneyimlerinden türetilmiştir. Bahaullah, Tanrı bilgisinin insanlar tarafından tümüyle algılanamayacağını ve idrak edilemeyeceğini öğretmiştir, zira insan  sınırlı bir varlıktır. Ayrıca Bahaullah, Tanrı'nın niteliklerinin ve bilgisinin insanlığa O'nun elçileri aracılığıyla izhar edildiğini belirtir.<blockquote>Bizim eşya, mahlûk ve mahdut şeyler hakkındaki bilgimiz, onların mahiyetlerinin değil, mahiyetlerinin bilgisi olduğuna göre, sınırsız olan İlahi Hakikati özünde kavramak nasıl mümkün olabilir?... O halde Allah'ı bilmek, O'nun Hakikatini değil, sıfatlarını idrak etmek ve bilmek demektir. Sıfatların bu bilgisi aynı zamanda insanın kapasite ve kudretiyle orantılıdır; mutlak değildir.<ref>Hz. Abdulbaha, [https://www.bahaieserleri.com/images/kitaplar/Bazi%20Sorulara%20Cevaplar.pdf Mufavezat: Bazı Sorulara Cevaplar]</ref></blockquote>Bahai yazıları Allah’ın Hak, Bilici, Âlim, her yerde hazır ve herkesi seven Zatî Varlık olduğunu öğretirken, bunun bir insani veya fiziksel formu ima etmediğini açıkça belirtir.<ref>[https://books.google.com.tr/books?id=z7zdDFTzNr0C&redir_esc=y Smith 2008], p. 106</ref> Bahai öğretileri, kişinin dua, meditasyon, kutsal yazıları inceleme ve hizmet yoluyla Tanrı'ya yaklaşabileceğini açıklar.


=== İnsanlığın birliği ===
=== İnsanlığın birliği ===

Sayfanın 08.57, 16 Mart 2024 tarihindeki hâli

Bahai öğretileri önemli sayıda teolojik, etik, toplumsal ve ruhani fikirleri temsil eder ki bunlar, Bahai Dini'nin kurucusu Bahaullah tarafından tesis edilmiş ve Bahai toplumunun birbirini izleyen liderleri Abdülbaha ve Şevki Efendi tarafından açıklığa kavuşturulmuştur. Öğretiler çeşitli Bahai yazılarında yazılmıştır.[1] Zerdüştlük, Hinduizm, Yahudilik, Budizm, Hıristiyanlık ve İslam gibi geçmiş bazı dinlerin sahih öğretileriyle birleşen Bahai öğretileri, Bahailerce Allah tarafından vahyedilmiş olarak kabul edilmektedir.[1]

Bahai öğretileri Tanrı, Onun peygamberleri/elçileri ve insanlık hakkında teolojik ifadelerin yanı sıra etik ve toplumsal öğretiler de içermektedir ki bunların arasında cinsiyet, ırk, ulus, renk veya sosyal sınıf ne olursa olsun tüm insanların eşitliği, bilim ile dinin uyumu, cinsiyet eşitliği, zorunlu eğitim ve zenginlik ve yoksulluğun ortadan kaldırılması gibi prensipler vardır.[1][2]

Özet

Bahai öğretilerindeki en belirgin ve ayırt edici prensipler sevgi ve birliktir ki bunlar Altın kural ve birçok sosyal ilke tarafından örneklenirler.

1921-1957 yılları arasında dinin atanmış başı olan Şevki Efendi, Bahaullah'ın öğretilerinin ayırt edici prensipleri olarak gördüğü aşağıdaki özeti yazmış ve bunların Kitab-ı Akdes’in kanunları ve hükümleriyle birlikte Bahai Dini'nin temel taşını oluşturduğunu söylemiştir:

...İlâhî düzenin temel unsurları arasında, bağnazlık ve geleneklerinden arınmış ve bağımsız bir şekilde hakikatin araştırılması; Emrin ana prensibi ve temel doktrini olarak tüm insan ırkının bir olduğu; bütün dinlerin esasta birliği; din, ırk, sınıf ve millet taasusubunun kınanması;din ile bilim arasında uyum ve ahenk bulunması; insan ırkı kuşunun yükselmesini sağlayan iki kanat olan erkek ve kadının eşitliği; zorunlu eğitimin getirilmesi; bir milletlerarası yardımcı dilin kabulü; aşırı zenginlik ve yoksulluğun kaldırılması; milletler arasındaki anlaşmazlıklarda hakemlik yapacak bir dünya mahkemesinin kurulması; hizmet ruhu ile yapılan çalışmanın ibadet derecesine yükseltilmesi; insan toplumunun hakim prensibi olarak adaletin ve bütün milletleri ve kavimleri koruyacak bir siper olarak dinin yüceltilmesi; insanlığın en büyük hedefi olarak devamlı ve evrensel barışın korunması [prensipleri vardır].[3]

Birlik

Allah'ın tekliği

Bahailer tek Tanrılı bir inanca sahiptir. Buna göre Allah, tüm varoluşun kaynağıdır, ezeli ve ebedidir, yaratılmamıştır. O, bilinemez, erişilemez, tüm Vahiylerin kaynağı, ebedi, her şeyi bilen, her yerde hazır bulunan ve her şeye kadir olan bir Varlık olarak tanımlanır. Her şeyden bağımsız ve münezzeh ve doğrudan erişilemez olsa da, O’nun sevgisi ve gücü tüm yaratılışına yansır. Bahai yazılarına göre yaratılışın amacı, Tanrı’yı tanımak ve O’na tapmaktır. Bahai İnancına göre beşeri kültürler ve dinler, Tanrı'ya ve O'nun doğasına ilişkin anlayışlarında farklılık gösterse de, Tanrı'ya yapılan farklı atıflar yine de tek ve aynı Varlığa işaret eder. Farklılıklar, birbirini dışlayan kültürlerin uzlaştırılamaz yapıları olarak görülmek yerine, ilahi mesajların vahyedildiği toplumların değişik ihtiyaçlarını kasıtlı şekilde yansıtıyor olarak görülüyor.

Bahai öğretileri, Tanrı'nın insanlar için doğru bir kavrayış oluşturulamayacak kadar yüce ve ulu olduğunu belirtir. Bahai anlayışında, Her Şeye Gücü Yeten ve Herkesi Seven gibi Tanrı'ya atfedilen vasıflar, insanların sınırlı güç ve sevgi deneyimlerinden türetilmiştir. Bahaullah, Tanrı bilgisinin insanlar tarafından tümüyle algılanamayacağını ve idrak edilemeyeceğini öğretmiştir, zira insan  sınırlı bir varlıktır. Ayrıca Bahaullah, Tanrı'nın niteliklerinin ve bilgisinin insanlığa O'nun elçileri aracılığıyla izhar edildiğini belirtir.

Bizim eşya, mahlûk ve mahdut şeyler hakkındaki bilgimiz, onların mahiyetlerinin değil, mahiyetlerinin bilgisi olduğuna göre, sınırsız olan İlahi Hakikati özünde kavramak nasıl mümkün olabilir?... O halde Allah'ı bilmek, O'nun Hakikatini değil, sıfatlarını idrak etmek ve bilmek demektir. Sıfatların bu bilgisi aynı zamanda insanın kapasite ve kudretiyle orantılıdır; mutlak değildir.[4]

Bahai yazıları Allah’ın Hak, Bilici, Âlim, her yerde hazır ve herkesi seven Zatî Varlık olduğunu öğretirken, bunun bir insani veya fiziksel formu ima etmediğini açıkça belirtir.[5] Bahai öğretileri, kişinin dua, meditasyon, kutsal yazıları inceleme ve hizmet yoluyla Tanrı'ya yaklaşabileceğini açıklar.

İnsanlığın birliği

Bahai yazıları, tek bir insanlık olduğunu ve tüm insanların Tanrı'nın gözünde eşit olduğunu öğretir. Bahai İnancı, ırk, ulus, cinsiyet, kast ve sosyal sınıf gibi tüm ayrımları aşan bir birliği vurgularken, aynı zamanda insanlığın çeşitliliğini de över. Abdülbaha, insanlığın birliğinin artık "dünyanın dinî ve siyasi koşullarının en önemli konusu ve sorunu" haline geldiğini belirtir. Bahai yazıları; insanlığın biyolojik, siyasi ve ruhani birliğini tasdik eder. Bahaullah şöyle yazmıştır:

"Hepiniz bir ağacın meyveleri ve bir dalın yapraklarısınız. Birbirinize büyük bir muhabbet ve şefkat, samimi bir muveddet ve ülfet ile muamele ediniz."[6]

Biyolojik birlikle ilgili Bahailer şuna inanırlar ki, çeşitli ırklar, uluslar ve etnik gruplar arasında görülen çeşitlilik ya yüzeyseldir (örneğin, ten rengi) ya da insanların geçmişlerindeki veya eğitimlerindeki farklılıklarından kaynaklanır. En temel Bahai öğretilerinden biri, sadece ırksal önyargının değil; cinsiyet, ekonomik statü, din, etnik köken gibi diğer tüm önyargı biçimlerinin de ortadan kaldırılması gerektiği yönündedir.

Bahai öğretileri, etnik ve kültürel çeşitliliğin var olmaya devam edeceğini, ancak insanlığın asıl, ilk bağlılığının ulus veya etnik grup gibi alt gruplara değil, insanlık ırkına olacağını belirtir. Bahai yazılarına göre sadece savaşların değil, gruplar arası rekabetlerin bile sona ereceği bir dönem olacaktır.

Bahai yazıları dünyanın ve insanların birliğinden bahsederken birlik kavramı, tekdüzelik ile eş tutulmamaktadır; bunun yerine Bahai yazıları kültürel, ulusal ve bireysel çeşitliliğin de değerini bilir. Bahai İnancı insanların ve ulusların etnik kökenlerinin, dinlerinin, tarihlerinin, dillerinin, geleneklerinin, düşüncelerinin, ideolojilerinin ve alışkanlıklarının çeşitliliğini görmezden gelmez fakat bastırmaya da çalışmaz. Birliğe dair parolası “çeşitlilik içinde birlik”tir.[7]

Kaynakça

  1. ^ a b c Cole, Juan (30 Aralık 2012) [15 December 1988]. "BAHAISM i. The Faith". Encyclopædia Iranica. III/4. New York: Columbia University. ss. 438-446. 23 Ocak 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Ocak 2021. 
  2. ^ Smith 2008, ss. 52-53
  3. ^ Hz. Şevki Efendi. Bahai Dininin 1. Yüzyılı (PDF). 19 Ağustos 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 11 Haziran 2023. 
  4. ^ Hz. Abdulbaha, Mufavezat: Bazı Sorulara Cevaplar
  5. ^ Smith 2008, p. 106
  6. ^ Hz. Bahaullah'ın Sesi, no 132, sf. 146.
  7. ^ Hatcher & Martin 1998, p. 79