Asli Odman
I mainly work on the concretization of labor practices and capital accumulation processes in urban/rural spaces, thus on 'production of space at the intersection of built-natural environments''. The period I have mostly worked on is the interwar period. Ford Motor Company's global history sofar facilitated me to pursue this way of 'spatial, entangled history'. My recent research and publications focus on Interwar Mexico, the global labor history of the shipbuilding industry, Ford Motor Company's global factory history, the restructuring in Turkish higher education in the 2010s by way of corporatization and political uniformization.
This historiographical approach pushes me also toward sociological field studies mostly in industrial, precarious, and/or informal districts of and sectors in and around Istanbul, İzmir, Adana as City Regions. Observing Workplaces leads me further to topics like working people's health and precarity, public health, environmental health and the struggles around them. Therein the sector I mainly focus on is the shipbuilding, -recycling industry, mining industry and the agricultural and construction sectors and their waste cycles.
For the occupational health and safety records of Turkey see the webpage of our independent and interprofessional monitoring committee, Istanbul Health and Safety Labour Watch: www.isigmeclisi.org
Address: Mimar Sinan Fine Arts University
// Faculty for Architecture //
Department of Urban and Regional Planning //
Meclis-i Mebusan Cad. No:24
Fındıklı 34427 Beyoğlu // ISTANBUL // TURKEY
This historiographical approach pushes me also toward sociological field studies mostly in industrial, precarious, and/or informal districts of and sectors in and around Istanbul, İzmir, Adana as City Regions. Observing Workplaces leads me further to topics like working people's health and precarity, public health, environmental health and the struggles around them. Therein the sector I mainly focus on is the shipbuilding, -recycling industry, mining industry and the agricultural and construction sectors and their waste cycles.
For the occupational health and safety records of Turkey see the webpage of our independent and interprofessional monitoring committee, Istanbul Health and Safety Labour Watch: www.isigmeclisi.org
Address: Mimar Sinan Fine Arts University
// Faculty for Architecture //
Department of Urban and Regional Planning //
Meclis-i Mebusan Cad. No:24
Fındıklı 34427 Beyoğlu // ISTANBUL // TURKEY
less
InterestsView All (75)
Uploads
Books by Asli Odman
https://vimeo.com/1190058
Teşekkür
Bu rapor, eksiği ve fazlasıyla pek çok anlamda istisnai bir kolektif çalışmanın ürünüdür. Bir sendika, örgütlü olduğu iş kolu ve havzadaki çalışma ilişkilerini anlamak ve müdahele edebilmek için, üretim sürecine dahil olan mesleklerin odalarının ve akademisyenlerin biraraya gelmesine ve meslekler arası bir komisyon kurulmasına ön ayak oluyor ve ilk aşamada şu anda elinizde tuttuğunuz, işçi deneyimlerine ve diğer sektör raporlarının analizine dayanan, bütünlüklü, bağımsız ve kâr amaçlı olmayan bir rapor ortaya çıkıyor. İlk amacı, Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde seri ölümlü iş kazalarını önleyecek tedbirlerin alınması için kamuoyu oluşturmak olan komisyon, kazaların ilk elden mağduru olan işçilerin perspektifinden iş kazalarının içinde oluştuğu çalışma ilişkilerini irdeleyerek yola çıkıyor.
Bu raporun ve raporu tamamlayan Tuzla: Nereye? adlı filmin hazırlanması aşamasında pek çok dostça destek aldık. Öncelikle raporun ilk aşamasını oluşturan mülakatları veren Tuzla Tersaneler Bölgesi işçileri ve işçi yakınlarına, mühendislere, işyeri hekimlerine ve avukatlara teşekkür etmek isteriz. Tuzla’daki çalışma ilişkileri ile ilgili soru ve sorunlar, ancak onlarla yaptığımız uzun görüşmelerle bizim için elle tutulur hale geldi.
Raporu tamamlayan Tuzla: Nereye? adlı film için daha önce tersanelerde yaptıkları çekim malzemelerini bizimle paylaşan, yeni çekim ve röportajlar gerçekleştiren, kurgu aşamasında destek veren ve bilfiil montajı ile uğraşan tüm dostlara çok teşekkür ederiz. Teknik imkanlarını bize açan ve “Tuzla’ya böylelikle dahil olan” İstanbul Bilgi Üniversitesi A34 Birimi ve Televizyon Gazeteciliği Bölümü mensuplarına ayrıca içten bir teşekkürü borç biliriz.
Bu raporun kaleme alındığı dönemde, Alaattin Timur, Ayşen Gürbüz, Deniz Karateke, Ekrem Erbiz, İlhan Beyoğlu ve Sevtap Yenigün, II. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali çerçevesinde gösterilecek Tersaneler Bölgesi’nin konu olan bir sergi çalışması yapmaktalarmış. Fotoğrafları görünce, raporda bazen sayfalarca kelamla ifade etmeye çalıştıklarımızı bir karede buluverdiğimizi gördük. Bu arkadaşlara fotoğraflarını raporda kullanmamıza izin verdikleri için teşekkür ederiz.
Burada, raporun redaksiyon aşamasında teknik destek veren tüm dostları da anmak isteriz.
Rapor ve filmin 16 Aralık 2007’deki ilk kamuoyuna sunumu için bize Bostancı’daki merkezini açan Birleşik Metal-İş Sendikası’na, sunuma gelip raporun içeriği hakkında değerli eleştirilerde bulunan ve deneyimlerini bizimle paylaşan tüm katılımcılara, “fikri takip” ilkesi ile Tuzla’dan gelen haberlere kulak kabartmaya ve bunlara gazete ve radyolarında yer vermeye devam eden basın mensuplarına da içten teşekkürlerimizi sunmak istiyoruz.
Tüm bu arkadaşların destekleriyle güncel, bütünlüklü, üretim sürecindeki deneyimleri öne çıkaran ve müdahil bilgilerin üretilmesi ve yayılması çabamız anlamlandırılmıştır.
Tuzla Tersaneler Bölgesi İzleme ve İnceleme Komisyonu
2007 yılının Ağustos ayından itibaren Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde seksen günde ardı ardına sekiz işçinin yaşamını kaybetmesi, yıllarca pek çok çabaya rağmen görünmez kalan iş kazalarını kamuoyunun gündemine getirdi. Tersanelerde neler olduğu ve neden kazaların bu kadar arttığı sorulmaya başlandı. Sorulara verilen ilk yanıtlar ise, işçilerin “bilgisizliğinden veya eğitimsizliğinden”, taşeronluk sisteminin sözde “doğal” sonuçlarına kadar varan açıklamalardı. O döneme dek gemi inşaa sektörü hakkındaki raporlar, politikacıların söylemleri ve bu konudaki gazete yazılarının çoğu, Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde ölümlü iş kazalarının nedenini açıklamak yerine tersanelerin ne kadar modern ve başarılı olduğu üzerine kurulu idi. O halde iş kazalarının artışının ve bu derece görünür hale gelmesinin nedeni bu iki perspektifin ayrı ayrı bize yansıttıklarından farklı olmalıydı. Üstelik bu süreçte sadece deneyimsiz işçilerin değil, tekniker ve mühendislerin(ölümlü olmasa bile) de iş kazası geçirmesi konuyla ilgili bir çalışma yapma ihtiyacını ortaya çıkardı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Ekim 2007 tarihli Tuzla Tersaneleri İş Teftiş Raporu’nda şöyle belirtilmektedir:
"İş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin etkin bir şekilde alınması ve geliştirilmesi sadece teftiş hizmetleriyle sağlanamaz. Bu nedenle işveren, işçi ve ilgili tüm tarafların, iş sağlığı ve güvenliği konusuna öncelik vererek, önleyici yaklaşımı esas alan, çalışanların katılımını hedefleyen bir çizgide yükümlülüklerini yerine getirmeli."
Ağustos-Eylül ayındaki üst üste ölümlerin acısı ile yukarıda ifade edilen tarzda bir oluşumu yaratmak için DİSK’e bağlı Limter-İş (Liman Tersane Gemi Yapım ve Onarım İşçileri) Sendikası, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, TMMOB İKK (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği İstanbul İl Koordinasyon Kurulu), İstanbul Tabip Odası, İstanbul İşçi Sağlığı Enstitüsü, İstanbul Barosu ve GİSBİR (Gemi İnşa Sanayicileri Birliği)’ne 24 Eylül 2007 tarihinde bir katılım çağrısı yollamıştır. TMMOB-İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, İstanbul Tabip Odası, İstanbul İşçi Sağlığı Enstitüsü ve İstanbul Barosu bu çağrıya olumlu yanıt vermiş ve komisyon konuyla ilgili sosyal bilimcilerin de katılımıyla 3 Ekim 2007 tarihinde faaliyetlerine başlamıştır. Zira, öncelikle bir rapor yazarak Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde özellikle iş kazalarının oluştuğu süreçteki çalışma ve üretim ilişkileri, iş ortamı, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği uygulamaları ile hukuki süreçlerin görünür hale gelmesine çalışılmıştır. Böylece iş kazalarının nedenleri ve iş kazasına davetiye çıkaran ortam incelenerek, bir takım sonuçlar ve talepler çıkarılabilmiştir. Yukarıda adı geçen ilk üç kurum ve konuyla ilgili sosyal bilimciler 16 Aralık 2007 tarihinde kamuoyuna sunduğumuz raporun çalışmalarına katılmıştır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu komisyon oluşumuna katılımın beklendiğine dair daveti aldığını ve İş Teftiş Kurulu Başkanlığı, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü ve İstanbul Bölge Müdürlüğü’nü bu konuda bilgilendirdiğini Limter-İş Sendikasına 3 Ekim 2007 tarihli resmi bir yazı ile iletmiştir. GİSBİR’den bu tarihe kadar doğrudan bir cevap alınamamıştır.
Komisyon,16 Aralık 2007 tarihinde Birleşik-Metal-İş Sendikasının Bostancı’daki merkezinde, Tuzla’daki iş sürecine katılan taraflardan işçilerin, işyeri hekimlerinin, mühendislerin ve iş kazası / meslek hastalığı davalarına bakan avukatların tanıklıklarına dayanan ve şimdiye kadar sunulmuş raporların değerlendirilmesini de içeren raporun ilk versiyonunu kamuoyu ile paylaşmıştır. Bugün ise raporun basılı formu kamuoyu ile paylaşılırken, bu çalışmadan doğan, ne yazık ki tersanelerin rutini haline gelen iş kazalarını önleyecek öneri ve talepler, TBMM, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Tuzla Tersaneler Bölgesi işçileri, gemi inşa sektöründeki işveren temsilcileri, meslek odaları, basın, üniversiteler ve konuyla ilgili diğer tüm ulusal ve uluslararası kurumlara iletilmektedir.
Thesis by Asli Odman
In the beginning of the 1920s Ford Motor Company opted for the Tophane pier in Istanbul as a nodal point of the internationalization strategy of its production facilities. The first Free Zone Law of the Republican period, promulgated in 1927, was actually a prerequisite that Ford posed in the negotiations with the Turkish authorities to establish this node as an assembly plant. Trieste, Alexandria, Piraeus, Constanta and Gorkygrad were alternative production locations to Istanbul within the territorial strategy of FMC. Finally, Ford received exclusive free zone rights for its projected assembly plant of automotives in Istanbul by way of a special legislation, called the Ford Law. Ford transformed the entrepôts at the pier of Tophane, a section of which was a former Ottoman imperial small arms factory, into a plant equipped with an assembly line capable of assembling cars, trucks, tractors and even airplanes. There it assembled between 1930 and 1933 around ten thousand vehicles. In April 1933 the assembly activities were stopped by Ford to evade further losses. The plant was shut down in 1944 after a long and consuming customs smuggling case for Ford during the second half of the 1930s.
This thesis consults new archival sources and nourishes mainly from the Ford Company Archives in Dearborn/Detroit besides the archival material on the Early Republican period from the Turkish State and American Consular Archives. It tries to trace the historical logic, territory, rescaling process and the subsequent exit of this enterprise. Ford-Fiat relations in Italy, the Ford-Soviet technical agreement, Ford's Alexandria enterprise, and contacts with Rumanian authorities for a plant in Constanta are also analyzed in order to understand the making and unmaking of the Tophane plant, including the reasons behind the failed Ford investment.
Meksika’da popülizm ve Türkiye’de devletçilik
1930’larda şahikasına varan liberal kapitalizmin dünya ölçeğindeki krizine cevap olarak, pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan kapitalist ülkede “Devlet”’in daha çok ve daha farklı şekillerde ekonomiye müdahele ettiğini gözlemliyoruz. 1929’daki Büyük Buhran sonrası Meksika ve Türkiye de devlet merkezli bir yeniden yapılanma dönemine geçiyor. Birbiriyle doğrudan ne coğrafi, ne de siyasi bağı olan bu iki ülkedeki yeniden yapılanma süreçlerini incelediğimizde, -çoğu zaman açık olarak ifade, bazen de ima edilen “1930’lar kemalist devletçiliğinin Türkiye’ye özgü bir model olduğu” tezinin tersine- pek çok yapısal ortaklık göze çarpıyor: Kapitalist sistemin bu yeni aşamasında elzem olacak olan kurumsal atılımlar (Merkez Bankası, kalkınma bankaları, milliyetçi ve antiklerikal bir eğitim sisteminin kurulması, kalkınma planlarının hazırlanması, millileştirmeler vs.) bu dönemde yoğunlaşıyor. Aynı dönemde devletin ekonomide artan rolü, siyasi arenaya “vatandaşlaşarak” yeni katılan kitleler nezdinde, iki ülkenin yakın geçmişlerinde yaşadıkları devrimlerin (Meksika Devrimi 1910/17 ve Anadolu Ihtilali 1919-22) yeni, daha “ekonomist” bir yorumu vasıtası ile meşru kılınmaya çalışılıyor. Sanayide önemli bir sermaye birikiminin gerçekleştiği bu dönemin “siyasi refakatçıları” iki ülkede de tek parti yönetimleri (CHP ve PNR) ve karizmatik liderler (“Generalissimo” Cárdenas ve Kemal Atatürk) oluyorlar. Bütün bu yapısal benzerliklerin getirdiği soru: “Türkiye’de devletçi döneme atfedilen özgünük, aynı dönemin dünya çapındaki dinamikleri başka bir örnek üzerinde sistematik olarak incelendiğinde ne kadar isabetlidir?” oluyor. Bu yaklaşımın mantığını tersine döndürdüğümüzde sorabileceğimiz sorular da, “Devlet”’in eleştirel kavramlaştırılmasında, “özgün” olanın, “dönemsel” olandan daha doğru ayrıştırmasında işimize yarayabilir: Dönemsel olarak iki ülkenin paylaştığı iktisadi milliyetçi yeniden yapılanma dönemi neden Meksika’da sol korporatist ve popülist, Türkiye’de ise solidarist halkçı ve devletçi bir rejim çerçevesinde gerçekleşiyor? İki ülkede toprak reformu ve işçi hareketine devletin yaklaşımı niye kökten farklı? Buhran sonrasi mali ve para politikaları Meksika’da Keynes öncesi bir keynezianizmin izlerini taşırken, niye Türkiye sıkı iktisadi politikalardan vazgeçmiyor? Meksika’da devrim öncesi ve akabinde siyasette önemli rol oynayan ordu ve siyasetçi generallerin rolü neden ve nasıl 1930’daki korporatist yeniden yapılanma akabinde azalıyor? Bunun 20. yy. boyunca Türkiye’nin askeri darbelerle, Meksika’nın ise korporatist mutabakat ani bir “darbeye” uğramadan dönüşüm eşiklerini aşmasındaki etkileri neler olabilir? Bu farklı siyasi yapılanmaların iki ülkedeki sol ve sağ hareket ve kültüre olan yansımalarını nerelerde okuyabiliriz?...
Türkiye Sosyal Bilimler Derneği - 8. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi, 3-5 Aralık 2003
"Kapitalizmi anlamak: Eleştirel teorinin birleşenleri" oturumunda verilen tebliğin özeti."
Book Chapters / Parts by Asli Odman
Enkazın hızla molozlaştırılması yaklaşımı
Enkaz mı, moloz mu, afet atığı mı?
Afet Atık Yönetim Planı Yerine Sıfır Atık Projesi: Proje Plana Galebe Çalınca
Deprem atığının muhtevası: Zehirli ve akışkan kokteyl
Afet atığı nerelere ve ne hızla yığıldı? Hatay Örneği
Hatay'da Yeni İnşalar: Atıktaki Değil Topraktaki Asbest
Atığı Değil, Algıyı Yönetmek:
Atık Yönetim Alanın Aktörleri
Cumhuriyetin yüzüncü yılı anmaları, ekseriyetle cumhuriyetin bizzat kuruluş ethosunda kendini sunduğu konu ve alanlar etrafında dönmeye devam ediyor. Genç cumhuriyet, kendini ekseriyetle bir “kültür devrimi”, dil, şapka, kılık, kıyafet, eğitim, haklar gibi üst yapılarda “medeniyet” getiren bir proje olarak sundu. Tam da bu yüzden, yüz yıl sonra cumhuriyeti tanımlayacak nesneleri düşünürken, söylemlerini ve sözlerini yeniden üretmek yerine, onun altına, dışına, at(t)ığına bakmak, altına, dışına ve at(t)ığına –varlık ve nüfuzunu genişletmek için– biçtiği kılıfları (bu yazıda, “döşediği boruları”) takip etmek bizlere yeni bir bakış açısı kazandırabilir. Boruya, cumhuriyetin yüz yıllık altyapısal ruhunu, bu kısa metin ile üflemek mümkün müdür?
100 Sene 100 Nesne Ansiklopedisinin atölyelerinden 'Nesnelerin Sınıfı' atölyesini de bu yazının kolektif istişaresi olarak izlemek mümkün:
https://100sene100nesne.com/atolyeler/nesnelerin-sinifi-atolyesi/
Nesnelerin Sınıfı Atölyesi’ni Aslı Odman, Kamil Kartal, Ali Mendillioğlu Emre Yeksan ve Nazlı Ökten’in keyifli sunumları zengin katılımcıların katkıları ile gerçekleştirdik. Bu atölyede, sınıfsal aidiyetlerimizi gösteren; farklı sınıfları birbirinden ayıran; belli sınıflarla, maddi ve kültürel sermayenin varlığı ya da yokluğuyla özdeşleşen; sınıf karşılaşmalarında kimin, nereye ait olduğunu gösteren nesneler üzerine hep birlikte düşündük.
00:11 Aslı Odman
18:23 Emre Yeksan
33:41 Kamil Kartal
42:48 Ali Mendillioğlu
57:44 Nazlı Ökten
Istanbul and Berlin’ and the obscure/d everyday working
realities is striking and bears both political and methodological
paradoxes and backlashes: everyday work of the labourer‘
secretes’ the social tissue of the city, yet remains ‘secret’
to the ‘public opinion’, made invisible inside the realms of the
privately owned workspaces. Yet in two instances the veil of
invisibility is broken: death or resistance of the worker.
This article is an attempt to map both instances in Istanbul in the last 10 years, before and during the Pandemic.
Maps by Murat Tülek, Urban Researcher
“Bu kitap (…) kendi bedensel ve ruhsal hasarlarımızla illiyet bağlarını kendimizin bile çoğu zaman kuramayacağı kadar marjinalleştirilen ve bireyselleştirilen çalışma hayatını merkeze aldığı için de önemli. Bu kitap işyerinde hissedilen kapitalist çalışma kaynaklı şiddetle diğer, ev içi, siyasi şiddet gibi şiddet türleri arasında illiyet bağlarını ve bunlara karşı mücadele imkânlarını kurmak için de önemli.”
Birinci bölümde pandemi döneminin başlangıcındaki karantina sürecinde, işçi hakları alanındaki ihlallerin tespit edilmesi, bunu yaparken de veri bilimlerinde ve beşeri sosyal bilimlerdeki son teknik gelişmelerin bu alana uygunluğunu test etmek için bir pilot çalışma çıkarılması (makine okuma ile veri kazıma/ data scraping gibi) amaçlanmıştır.
İkinci bölümde ise pandemi dönemiyle emekçilerin çalışma ve yaşama koşullarına dair ilk bir yılda yayınlanan araştırma ve raporlar, alandaki genel yönelim ve odak noktalarının peyzajını sunabilmek adına derlenmiştir.
https://www.youtube.com/watch?v=YYrKffPsPuA&t=2141s
[Aslı Odman, Burak Arıkan, Ebru Işıklı, Eylem Can, Doğacan Düğmeci, Hakan Koçak, Kudret Çobanlı, Şenol Solum, Tuğçe Tezer, Yakup Çetinkaya] ilk çalışması olan bu araştırma ile pandeminin ilk kapanma dönemine yoğunlaşarak, ilk yılın- da emek haklarında yaşanan ihlallerin niteliğinin değerlendirilmesi ve bu konuda yapılan çalışmaların derlenmesi hedeflenmiştir. Bu kapsamda araş- tırma iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde pandemi döneminin başlangıcındaki karantina sürecinde, işçi hakları alanındaki ihlallerin tespit edilmesi, bunu yaparken de veri bilimlerinde ve beşeri sosyal bilimlerdeki son teknik gelişmelerin bu alana uygunluğunu test etmek için bir pilot çalışma çıkarılması (makine okuma ile veri kazıma/ data scraping gibi) amaçlanmıştır. İkinci bölümde ise pandemi dönemiyle emekçilerin çalışma ve yaşama koşullarına dair ilk bir yılda yayınlanan araştırma ve raporlar, alandaki genel yönelim ve odak noktalarının peyzajını sunabilmek adına derlenmiştir.
[ISBN 978-625-7392-08-2]
(Kitabı Yayına Hazırlayanlar: HÜLYA KENDİR / HAKAN KOÇAK / M. RUHİ DEMİRAY)
This is an article that takes the case of the rights violations against the signatories of the so-called 'Peace Petition' in Turkey from 2016 as an example to open some pists to analyze the new connections between state and market, control of the academic labor and authoritarian liberalism in Turkey.
Yazının sonunda, dünyada verili (sendika, Çalışma Bakanlıkları vs gibi) kurumsal yapılarla bazen belli bir ilişki içinde olan, fakat sorun, kayıp ve acil dönüşüm odaklı olarak ekseriyetle ağ şeklinde olarak örgütlenen tabandan gelen işçi sağlığı ve iş güvenliği oluşumları hakkında bir iletişim listesi ve kısa tanıtımlara yer verdik.
Asbest minerali olan bir köyde, Hafik’te, Orhaneli’de, Gökçebel’de yaşamıyorsan da asbestten kaçış yok!
Asbest işleyen bir fabrikada, Ankara Havagazı’nda, Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde, bir asbest madeninde, Yalova’da, Mihalıççık’ta, Bitlis’te, Tokat’ta işçi olarak çalışmadıysan da asbestten kaçış yok!
Yaklaşık bin köye İller Bankası’nın asbestli su borularını döşemiş bir belediye işçisi değilsen de asbestten kaçış yok!
Asbestli su borusu döşenmiş mahallelerde, köylerde yaşamıyorsan da asbestten kaçış yok!
Asbestli çatı, levha, yağmur borusu içeren bir okulda, spor salonunda, kültür merkezinde, başka bir kamu binasında çalışmadıysan da asbestten kaçış yok!
Asbestli kömür sobası, soba yalıtım paneli kullanmadıysan da asbestten kaçış yok!
Asbestli inşaat malzemelerini, eternit çatıları, marley yer karolarını, asbestli çimentodan yağmur borularını, pencerelerini monte eden bir işçi değilsen de asbestten kaçış yok!
Asbestli malzeme kullanarak senelerce yangınla mücadeleye girmiş bir itfaiyeci değilsen de asbestten kaçış yok!
Baban asbest içeren hammaddeyle üretim yapıp, asbest lifli kıyafetleriyle eve gelip, öldürücü lifleri siz çocuklarına saçmadıysa da asbestten kaçış yok!
Asbestli balataların söküldüğü hurda işkolunda çalışmadıysan da asbestten kaçış yok!
Asbestli inşaat malzemelerinin hafriyatını taşıyarak ekmeğini kazanan bir kamyon şoförü değilsen de asbestten kaçış yok!
O asbestli molozların yığıldığı yerlere yakın oturmadıysan, o çöpleri karıştırıp ekmeğini aramadıysan da asbestten kaçış yok!
Mahallene kentsel dönüşüm geldi!
“En sonunda” mahallendeki asbestli su boruların değişiyor!
Asbest sana da geldi!
This is a paper which aims to summarize the insights of two panel sessions which took place under the title ‘Working for Cool İstanbul’ at the conference 'Cool İstanbul. Urban Enclosures and Resistances' on the 8th of November, 2013.
The main aim of the sessions is to facilitate a platform where workers in the new and still enduring sectors in Istanbul will have a possibility to narrate, compare and contrast their work experiences beyond the images created for their sectors. This approach is inspired by the later 19th century book ‘London Labour, London Poor’ by Mayhew which documented in an assidious way the work experiences of the ‘real-existing’ jobs of the mature capitalist city.
An experienced construction worker and marble craftsman, Mustafa A. Akyol from İnşaat İşçilerinin Derneği (Association of Construction Workers: http://insaatiscileridernegi.wordpress.com/ ) will compare working conditions in the former midsize private builders (müteahhit) with the giant construction tycoons of today. Berna Uçarol, a sociologist currently writing her PhD on white-collar subjectivities in the plazas in the financial Maslak-Zeytinburnu axis, has herself worked for a long time as an assurance consultant and will reflect sociologically on the working conditions in this rising sector of the would-be financial city of Istanbul. The plazas they work at are constructed by people like Mustafa, although the two types of work rarely have a possibility to encounter each other in the city. Burcu Barakacı, who has worked for over 10 years in Istanbul’s most prestigious independent artistic projects and platforms as an project coordinator and producer, and Melis Tantan, an NGO-worker formerly engaged in Türkiye Küçük Millet Meclisleri (Turkish Small National Assemblies) project and recently working at Nor Zartonk (Renaissance), an association founded by the Young Generation of the Armenian Community (http://www.norzartonk.org/ ), will narrate how the so-called ‘voluntary labor / affective labor’ functions in sectors like art and social/political activism/lobbying, and how new types of hierarchies and remunerations are built. Zeycan Elarslan from the Association of Call-center Workers (http://www.gercegecagrimerkezi.org/) will discuss some examples from this sector and investigate how new forms of labor control and performance extraction are relevant to the growing services sector in Istanbul. Duygu Semiz is a private course instructor (dershane öğretmeni) and also an organiser in this seemingly side sector of education, which is nonetheless an economically more important and spatially more scattered activity than the bulk of all schools in the city. Duygu Semiz will talk about the new student-teacher relationships, the ‘corrosion of character’ in this formerly very prestigious domain. Lastly, Fikriye Akgül a apparel worker in a factory producing for a global brand at the Free Production Zone of Tuzla will compare working conditions in the 1990’s and 2010’s of Istanbul. She has witnessed the outsourcing of the leather industry from Kazlıçeşme to Tuzla and the formation of worker neighbourhoods in the latter.
The intention is to re-unite these scattered labour realities in the fragmented city, by means of juxtaposing the contributions of the seven panelists. This panel should also enable a platform to question whether the thesis of globalization, precarization, intensification and de-skilling of labor in Global Cities hold true by way of comparing and contrasting different white-collar and blue-collar working conditions and subjectivities. It should also touch the ground for possible commonalities in the sphere of ‘psychodynamics of labor’ and for an alternative ‘coolness’ from below, i.e. seen and perceived within the working people’s realities
unionization experience is contextualised both historically and theoretically. Firstly the take-over of the Bilgi University by a ‘for-profit university company’ based in Baltimore/
USA, namely the Laureate Edu., Inc. is analysed within the financial accumulation regime of the 1990’s and 2000’s. Secondly the articulation of Bilgi University with the financial
accumulation regime through new forms of possession and management is scrutinized with respect to its effects on the wage-labour regime at the university. This very process is the key to understanding the material-symbolic ‘distributional’ conflicts which have influenced the formation of the unionization movement as well as the emergence of rival
discourses produced by various actors. Thirdly and lastly, the unionization process is chronically
narrated, the types of violations of rights during the unionization process are enumerated, and the organizational limits and the practice of Sosyal-"# as well as inter-union conflicts
are brought to fore. By trying to avoid a simplifying discourse of ‘victory or defeat’, the issues in question have been critically reflected upon with the help of the following theoretical
approaches: cultural political economy, critical discourse analysis, new approaches to the union movement focusing on organisational power, and cycles of contention.
Öz: Bu makale, görgül olarak, Türkiye’de bir vakıf üniversitesinde (İstanbul Bilgi Üniversitesi) ilk kez kalkışılmış olan bir sendikalaşma tecrübesini ele almaktadır. Söz konusu tecrübe, gerek tarihsel, gerekse teorik olarak çerçevesine oturtulmaya çalışılmaktadır. İlk olarak, Bilgi Üniversitesi’nin Baltimore/ABD merkezli bir kâr amaçlı üniversite şirketi (KAÜŞ) olan Laureate Edu., Inc. tarafından devralınışı, 1990’lar ve 2000’lerdeki finansal birikim rejimi çerçevesinde incelenmiştir. İkinci olarak, Bilgi Üniversitesi’nin, yeni temellük ve işletmecilik biçimleriyle birlikte finansal birikim rejimine eklemlenmesinin, Üniversite’deki ücret-emek rejimi üzerindeki etkileri ele alınmaktadır. Söz konusu süreç, sendikalaşma hareketinin oluşumunu da etkilemiş olan maddi ve simgesel ‘bölüşümsel’ çatışmaları ve farklı aktörlerce üretilmiş bulunan rakip söylemlerin ortaya çıkışını anlayabilmek bakımından da kilit bir öneme sahiptir. Üçüncü ve son olarak ise, sendikalaşma sürecine ilişkin bir vakayıname verilmekte, sendikalaşma sürecindeki türlü hak ihlâlleri sıralanmakta ve Sosyal-İş’in örgütsel kapasitesindeki ve pratiğindeki sınırlılıklar ile sendika içi çatışmalar ortaya konmaktadır. Söz konusu meseleler, basitleştirici bir ‘zafer veya mağlubiyet’ söyleminden uzak durulmaya çalışılarak, aşağıdaki teorik yaklaşımların ışığında irdelenmeye çalışılmıştır: kültürel politik ekonomi, eleştirel söylem teorisi, sendikal harekete ilişkin olarak örgütsel gücü öne çıkartan yeni yaklaşımlar ve muhalefet çevrimi yaklaşımı.
"
ISBN 978-605-61579-9-8
-----
2011 senesi içinde yeni YÖK Yasası’nın da müstakbel şeklinin emareleri belirmeye başladı. Açıklandığına göre üniversite yapısı, ‘kamu, vakıf ve kâr amaçlı’ olarak üçlü saçayağına oturtulacak, kâr amaçlı şirketlerin üniversite yatırımı yapabilmesinin önü açılacak. Bu yeni durumda Bilgi’deki ilk kâr amaçlı üniversitecilik deneyiminin somut olarak üniversitede bilginin üretim koşullarına, akademik özgürlüğe ve üniversite çalışanlarının çalışma koşullarına olan etkileri ivedilikle ve derinlikli olarak araştırılmayı bekliyor. Bu makale hem nispeten yeni bir fenomen olan 'kâr amaçlı üniversite şirketi'nin içinde büyüdüğü finansallaştırılmış kapitalizm ve re-regüle edici devlet ile ilişkilerini, hem bu üniversite şirketlerinin yarattığı akademik emeği analiz ediyor, hem de somut olarak Bilgi Üniversitesi'nin alanın hızla büyüyen önemli kâr amaçlı şirketlerinden biri olan Laureate tarafından devralınma sürecinin ana temayüllerini ve bu süreçte başlayan sendikaşma hareketinin ana hatlarını teorik bir çerçeveden bakarak çizmeye çalışıyor.
https://vimeo.com/1190058
Teşekkür
Bu rapor, eksiği ve fazlasıyla pek çok anlamda istisnai bir kolektif çalışmanın ürünüdür. Bir sendika, örgütlü olduğu iş kolu ve havzadaki çalışma ilişkilerini anlamak ve müdahele edebilmek için, üretim sürecine dahil olan mesleklerin odalarının ve akademisyenlerin biraraya gelmesine ve meslekler arası bir komisyon kurulmasına ön ayak oluyor ve ilk aşamada şu anda elinizde tuttuğunuz, işçi deneyimlerine ve diğer sektör raporlarının analizine dayanan, bütünlüklü, bağımsız ve kâr amaçlı olmayan bir rapor ortaya çıkıyor. İlk amacı, Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde seri ölümlü iş kazalarını önleyecek tedbirlerin alınması için kamuoyu oluşturmak olan komisyon, kazaların ilk elden mağduru olan işçilerin perspektifinden iş kazalarının içinde oluştuğu çalışma ilişkilerini irdeleyerek yola çıkıyor.
Bu raporun ve raporu tamamlayan Tuzla: Nereye? adlı filmin hazırlanması aşamasında pek çok dostça destek aldık. Öncelikle raporun ilk aşamasını oluşturan mülakatları veren Tuzla Tersaneler Bölgesi işçileri ve işçi yakınlarına, mühendislere, işyeri hekimlerine ve avukatlara teşekkür etmek isteriz. Tuzla’daki çalışma ilişkileri ile ilgili soru ve sorunlar, ancak onlarla yaptığımız uzun görüşmelerle bizim için elle tutulur hale geldi.
Raporu tamamlayan Tuzla: Nereye? adlı film için daha önce tersanelerde yaptıkları çekim malzemelerini bizimle paylaşan, yeni çekim ve röportajlar gerçekleştiren, kurgu aşamasında destek veren ve bilfiil montajı ile uğraşan tüm dostlara çok teşekkür ederiz. Teknik imkanlarını bize açan ve “Tuzla’ya böylelikle dahil olan” İstanbul Bilgi Üniversitesi A34 Birimi ve Televizyon Gazeteciliği Bölümü mensuplarına ayrıca içten bir teşekkürü borç biliriz.
Bu raporun kaleme alındığı dönemde, Alaattin Timur, Ayşen Gürbüz, Deniz Karateke, Ekrem Erbiz, İlhan Beyoğlu ve Sevtap Yenigün, II. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali çerçevesinde gösterilecek Tersaneler Bölgesi’nin konu olan bir sergi çalışması yapmaktalarmış. Fotoğrafları görünce, raporda bazen sayfalarca kelamla ifade etmeye çalıştıklarımızı bir karede buluverdiğimizi gördük. Bu arkadaşlara fotoğraflarını raporda kullanmamıza izin verdikleri için teşekkür ederiz.
Burada, raporun redaksiyon aşamasında teknik destek veren tüm dostları da anmak isteriz.
Rapor ve filmin 16 Aralık 2007’deki ilk kamuoyuna sunumu için bize Bostancı’daki merkezini açan Birleşik Metal-İş Sendikası’na, sunuma gelip raporun içeriği hakkında değerli eleştirilerde bulunan ve deneyimlerini bizimle paylaşan tüm katılımcılara, “fikri takip” ilkesi ile Tuzla’dan gelen haberlere kulak kabartmaya ve bunlara gazete ve radyolarında yer vermeye devam eden basın mensuplarına da içten teşekkürlerimizi sunmak istiyoruz.
Tüm bu arkadaşların destekleriyle güncel, bütünlüklü, üretim sürecindeki deneyimleri öne çıkaran ve müdahil bilgilerin üretilmesi ve yayılması çabamız anlamlandırılmıştır.
Tuzla Tersaneler Bölgesi İzleme ve İnceleme Komisyonu
2007 yılının Ağustos ayından itibaren Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde seksen günde ardı ardına sekiz işçinin yaşamını kaybetmesi, yıllarca pek çok çabaya rağmen görünmez kalan iş kazalarını kamuoyunun gündemine getirdi. Tersanelerde neler olduğu ve neden kazaların bu kadar arttığı sorulmaya başlandı. Sorulara verilen ilk yanıtlar ise, işçilerin “bilgisizliğinden veya eğitimsizliğinden”, taşeronluk sisteminin sözde “doğal” sonuçlarına kadar varan açıklamalardı. O döneme dek gemi inşaa sektörü hakkındaki raporlar, politikacıların söylemleri ve bu konudaki gazete yazılarının çoğu, Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde ölümlü iş kazalarının nedenini açıklamak yerine tersanelerin ne kadar modern ve başarılı olduğu üzerine kurulu idi. O halde iş kazalarının artışının ve bu derece görünür hale gelmesinin nedeni bu iki perspektifin ayrı ayrı bize yansıttıklarından farklı olmalıydı. Üstelik bu süreçte sadece deneyimsiz işçilerin değil, tekniker ve mühendislerin(ölümlü olmasa bile) de iş kazası geçirmesi konuyla ilgili bir çalışma yapma ihtiyacını ortaya çıkardı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Ekim 2007 tarihli Tuzla Tersaneleri İş Teftiş Raporu’nda şöyle belirtilmektedir:
"İş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin etkin bir şekilde alınması ve geliştirilmesi sadece teftiş hizmetleriyle sağlanamaz. Bu nedenle işveren, işçi ve ilgili tüm tarafların, iş sağlığı ve güvenliği konusuna öncelik vererek, önleyici yaklaşımı esas alan, çalışanların katılımını hedefleyen bir çizgide yükümlülüklerini yerine getirmeli."
Ağustos-Eylül ayındaki üst üste ölümlerin acısı ile yukarıda ifade edilen tarzda bir oluşumu yaratmak için DİSK’e bağlı Limter-İş (Liman Tersane Gemi Yapım ve Onarım İşçileri) Sendikası, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, TMMOB İKK (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği İstanbul İl Koordinasyon Kurulu), İstanbul Tabip Odası, İstanbul İşçi Sağlığı Enstitüsü, İstanbul Barosu ve GİSBİR (Gemi İnşa Sanayicileri Birliği)’ne 24 Eylül 2007 tarihinde bir katılım çağrısı yollamıştır. TMMOB-İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, İstanbul Tabip Odası, İstanbul İşçi Sağlığı Enstitüsü ve İstanbul Barosu bu çağrıya olumlu yanıt vermiş ve komisyon konuyla ilgili sosyal bilimcilerin de katılımıyla 3 Ekim 2007 tarihinde faaliyetlerine başlamıştır. Zira, öncelikle bir rapor yazarak Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde özellikle iş kazalarının oluştuğu süreçteki çalışma ve üretim ilişkileri, iş ortamı, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği uygulamaları ile hukuki süreçlerin görünür hale gelmesine çalışılmıştır. Böylece iş kazalarının nedenleri ve iş kazasına davetiye çıkaran ortam incelenerek, bir takım sonuçlar ve talepler çıkarılabilmiştir. Yukarıda adı geçen ilk üç kurum ve konuyla ilgili sosyal bilimciler 16 Aralık 2007 tarihinde kamuoyuna sunduğumuz raporun çalışmalarına katılmıştır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu komisyon oluşumuna katılımın beklendiğine dair daveti aldığını ve İş Teftiş Kurulu Başkanlığı, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü ve İstanbul Bölge Müdürlüğü’nü bu konuda bilgilendirdiğini Limter-İş Sendikasına 3 Ekim 2007 tarihli resmi bir yazı ile iletmiştir. GİSBİR’den bu tarihe kadar doğrudan bir cevap alınamamıştır.
Komisyon,16 Aralık 2007 tarihinde Birleşik-Metal-İş Sendikasının Bostancı’daki merkezinde, Tuzla’daki iş sürecine katılan taraflardan işçilerin, işyeri hekimlerinin, mühendislerin ve iş kazası / meslek hastalığı davalarına bakan avukatların tanıklıklarına dayanan ve şimdiye kadar sunulmuş raporların değerlendirilmesini de içeren raporun ilk versiyonunu kamuoyu ile paylaşmıştır. Bugün ise raporun basılı formu kamuoyu ile paylaşılırken, bu çalışmadan doğan, ne yazık ki tersanelerin rutini haline gelen iş kazalarını önleyecek öneri ve talepler, TBMM, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Tuzla Tersaneler Bölgesi işçileri, gemi inşa sektöründeki işveren temsilcileri, meslek odaları, basın, üniversiteler ve konuyla ilgili diğer tüm ulusal ve uluslararası kurumlara iletilmektedir.
In the beginning of the 1920s Ford Motor Company opted for the Tophane pier in Istanbul as a nodal point of the internationalization strategy of its production facilities. The first Free Zone Law of the Republican period, promulgated in 1927, was actually a prerequisite that Ford posed in the negotiations with the Turkish authorities to establish this node as an assembly plant. Trieste, Alexandria, Piraeus, Constanta and Gorkygrad were alternative production locations to Istanbul within the territorial strategy of FMC. Finally, Ford received exclusive free zone rights for its projected assembly plant of automotives in Istanbul by way of a special legislation, called the Ford Law. Ford transformed the entrepôts at the pier of Tophane, a section of which was a former Ottoman imperial small arms factory, into a plant equipped with an assembly line capable of assembling cars, trucks, tractors and even airplanes. There it assembled between 1930 and 1933 around ten thousand vehicles. In April 1933 the assembly activities were stopped by Ford to evade further losses. The plant was shut down in 1944 after a long and consuming customs smuggling case for Ford during the second half of the 1930s.
This thesis consults new archival sources and nourishes mainly from the Ford Company Archives in Dearborn/Detroit besides the archival material on the Early Republican period from the Turkish State and American Consular Archives. It tries to trace the historical logic, territory, rescaling process and the subsequent exit of this enterprise. Ford-Fiat relations in Italy, the Ford-Soviet technical agreement, Ford's Alexandria enterprise, and contacts with Rumanian authorities for a plant in Constanta are also analyzed in order to understand the making and unmaking of the Tophane plant, including the reasons behind the failed Ford investment.
Meksika’da popülizm ve Türkiye’de devletçilik
1930’larda şahikasına varan liberal kapitalizmin dünya ölçeğindeki krizine cevap olarak, pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan kapitalist ülkede “Devlet”’in daha çok ve daha farklı şekillerde ekonomiye müdahele ettiğini gözlemliyoruz. 1929’daki Büyük Buhran sonrası Meksika ve Türkiye de devlet merkezli bir yeniden yapılanma dönemine geçiyor. Birbiriyle doğrudan ne coğrafi, ne de siyasi bağı olan bu iki ülkedeki yeniden yapılanma süreçlerini incelediğimizde, -çoğu zaman açık olarak ifade, bazen de ima edilen “1930’lar kemalist devletçiliğinin Türkiye’ye özgü bir model olduğu” tezinin tersine- pek çok yapısal ortaklık göze çarpıyor: Kapitalist sistemin bu yeni aşamasında elzem olacak olan kurumsal atılımlar (Merkez Bankası, kalkınma bankaları, milliyetçi ve antiklerikal bir eğitim sisteminin kurulması, kalkınma planlarının hazırlanması, millileştirmeler vs.) bu dönemde yoğunlaşıyor. Aynı dönemde devletin ekonomide artan rolü, siyasi arenaya “vatandaşlaşarak” yeni katılan kitleler nezdinde, iki ülkenin yakın geçmişlerinde yaşadıkları devrimlerin (Meksika Devrimi 1910/17 ve Anadolu Ihtilali 1919-22) yeni, daha “ekonomist” bir yorumu vasıtası ile meşru kılınmaya çalışılıyor. Sanayide önemli bir sermaye birikiminin gerçekleştiği bu dönemin “siyasi refakatçıları” iki ülkede de tek parti yönetimleri (CHP ve PNR) ve karizmatik liderler (“Generalissimo” Cárdenas ve Kemal Atatürk) oluyorlar. Bütün bu yapısal benzerliklerin getirdiği soru: “Türkiye’de devletçi döneme atfedilen özgünük, aynı dönemin dünya çapındaki dinamikleri başka bir örnek üzerinde sistematik olarak incelendiğinde ne kadar isabetlidir?” oluyor. Bu yaklaşımın mantığını tersine döndürdüğümüzde sorabileceğimiz sorular da, “Devlet”’in eleştirel kavramlaştırılmasında, “özgün” olanın, “dönemsel” olandan daha doğru ayrıştırmasında işimize yarayabilir: Dönemsel olarak iki ülkenin paylaştığı iktisadi milliyetçi yeniden yapılanma dönemi neden Meksika’da sol korporatist ve popülist, Türkiye’de ise solidarist halkçı ve devletçi bir rejim çerçevesinde gerçekleşiyor? İki ülkede toprak reformu ve işçi hareketine devletin yaklaşımı niye kökten farklı? Buhran sonrasi mali ve para politikaları Meksika’da Keynes öncesi bir keynezianizmin izlerini taşırken, niye Türkiye sıkı iktisadi politikalardan vazgeçmiyor? Meksika’da devrim öncesi ve akabinde siyasette önemli rol oynayan ordu ve siyasetçi generallerin rolü neden ve nasıl 1930’daki korporatist yeniden yapılanma akabinde azalıyor? Bunun 20. yy. boyunca Türkiye’nin askeri darbelerle, Meksika’nın ise korporatist mutabakat ani bir “darbeye” uğramadan dönüşüm eşiklerini aşmasındaki etkileri neler olabilir? Bu farklı siyasi yapılanmaların iki ülkedeki sol ve sağ hareket ve kültüre olan yansımalarını nerelerde okuyabiliriz?...
Türkiye Sosyal Bilimler Derneği - 8. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi, 3-5 Aralık 2003
"Kapitalizmi anlamak: Eleştirel teorinin birleşenleri" oturumunda verilen tebliğin özeti."
Enkazın hızla molozlaştırılması yaklaşımı
Enkaz mı, moloz mu, afet atığı mı?
Afet Atık Yönetim Planı Yerine Sıfır Atık Projesi: Proje Plana Galebe Çalınca
Deprem atığının muhtevası: Zehirli ve akışkan kokteyl
Afet atığı nerelere ve ne hızla yığıldı? Hatay Örneği
Hatay'da Yeni İnşalar: Atıktaki Değil Topraktaki Asbest
Atığı Değil, Algıyı Yönetmek:
Atık Yönetim Alanın Aktörleri
Cumhuriyetin yüzüncü yılı anmaları, ekseriyetle cumhuriyetin bizzat kuruluş ethosunda kendini sunduğu konu ve alanlar etrafında dönmeye devam ediyor. Genç cumhuriyet, kendini ekseriyetle bir “kültür devrimi”, dil, şapka, kılık, kıyafet, eğitim, haklar gibi üst yapılarda “medeniyet” getiren bir proje olarak sundu. Tam da bu yüzden, yüz yıl sonra cumhuriyeti tanımlayacak nesneleri düşünürken, söylemlerini ve sözlerini yeniden üretmek yerine, onun altına, dışına, at(t)ığına bakmak, altına, dışına ve at(t)ığına –varlık ve nüfuzunu genişletmek için– biçtiği kılıfları (bu yazıda, “döşediği boruları”) takip etmek bizlere yeni bir bakış açısı kazandırabilir. Boruya, cumhuriyetin yüz yıllık altyapısal ruhunu, bu kısa metin ile üflemek mümkün müdür?
100 Sene 100 Nesne Ansiklopedisinin atölyelerinden 'Nesnelerin Sınıfı' atölyesini de bu yazının kolektif istişaresi olarak izlemek mümkün:
https://100sene100nesne.com/atolyeler/nesnelerin-sinifi-atolyesi/
Nesnelerin Sınıfı Atölyesi’ni Aslı Odman, Kamil Kartal, Ali Mendillioğlu Emre Yeksan ve Nazlı Ökten’in keyifli sunumları zengin katılımcıların katkıları ile gerçekleştirdik. Bu atölyede, sınıfsal aidiyetlerimizi gösteren; farklı sınıfları birbirinden ayıran; belli sınıflarla, maddi ve kültürel sermayenin varlığı ya da yokluğuyla özdeşleşen; sınıf karşılaşmalarında kimin, nereye ait olduğunu gösteren nesneler üzerine hep birlikte düşündük.
00:11 Aslı Odman
18:23 Emre Yeksan
33:41 Kamil Kartal
42:48 Ali Mendillioğlu
57:44 Nazlı Ökten
Istanbul and Berlin’ and the obscure/d everyday working
realities is striking and bears both political and methodological
paradoxes and backlashes: everyday work of the labourer‘
secretes’ the social tissue of the city, yet remains ‘secret’
to the ‘public opinion’, made invisible inside the realms of the
privately owned workspaces. Yet in two instances the veil of
invisibility is broken: death or resistance of the worker.
This article is an attempt to map both instances in Istanbul in the last 10 years, before and during the Pandemic.
Maps by Murat Tülek, Urban Researcher
“Bu kitap (…) kendi bedensel ve ruhsal hasarlarımızla illiyet bağlarını kendimizin bile çoğu zaman kuramayacağı kadar marjinalleştirilen ve bireyselleştirilen çalışma hayatını merkeze aldığı için de önemli. Bu kitap işyerinde hissedilen kapitalist çalışma kaynaklı şiddetle diğer, ev içi, siyasi şiddet gibi şiddet türleri arasında illiyet bağlarını ve bunlara karşı mücadele imkânlarını kurmak için de önemli.”
Birinci bölümde pandemi döneminin başlangıcındaki karantina sürecinde, işçi hakları alanındaki ihlallerin tespit edilmesi, bunu yaparken de veri bilimlerinde ve beşeri sosyal bilimlerdeki son teknik gelişmelerin bu alana uygunluğunu test etmek için bir pilot çalışma çıkarılması (makine okuma ile veri kazıma/ data scraping gibi) amaçlanmıştır.
İkinci bölümde ise pandemi dönemiyle emekçilerin çalışma ve yaşama koşullarına dair ilk bir yılda yayınlanan araştırma ve raporlar, alandaki genel yönelim ve odak noktalarının peyzajını sunabilmek adına derlenmiştir.
https://www.youtube.com/watch?v=YYrKffPsPuA&t=2141s
[Aslı Odman, Burak Arıkan, Ebru Işıklı, Eylem Can, Doğacan Düğmeci, Hakan Koçak, Kudret Çobanlı, Şenol Solum, Tuğçe Tezer, Yakup Çetinkaya] ilk çalışması olan bu araştırma ile pandeminin ilk kapanma dönemine yoğunlaşarak, ilk yılın- da emek haklarında yaşanan ihlallerin niteliğinin değerlendirilmesi ve bu konuda yapılan çalışmaların derlenmesi hedeflenmiştir. Bu kapsamda araş- tırma iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde pandemi döneminin başlangıcındaki karantina sürecinde, işçi hakları alanındaki ihlallerin tespit edilmesi, bunu yaparken de veri bilimlerinde ve beşeri sosyal bilimlerdeki son teknik gelişmelerin bu alana uygunluğunu test etmek için bir pilot çalışma çıkarılması (makine okuma ile veri kazıma/ data scraping gibi) amaçlanmıştır. İkinci bölümde ise pandemi dönemiyle emekçilerin çalışma ve yaşama koşullarına dair ilk bir yılda yayınlanan araştırma ve raporlar, alandaki genel yönelim ve odak noktalarının peyzajını sunabilmek adına derlenmiştir.
[ISBN 978-625-7392-08-2]
(Kitabı Yayına Hazırlayanlar: HÜLYA KENDİR / HAKAN KOÇAK / M. RUHİ DEMİRAY)
This is an article that takes the case of the rights violations against the signatories of the so-called 'Peace Petition' in Turkey from 2016 as an example to open some pists to analyze the new connections between state and market, control of the academic labor and authoritarian liberalism in Turkey.
Yazının sonunda, dünyada verili (sendika, Çalışma Bakanlıkları vs gibi) kurumsal yapılarla bazen belli bir ilişki içinde olan, fakat sorun, kayıp ve acil dönüşüm odaklı olarak ekseriyetle ağ şeklinde olarak örgütlenen tabandan gelen işçi sağlığı ve iş güvenliği oluşumları hakkında bir iletişim listesi ve kısa tanıtımlara yer verdik.
Asbest minerali olan bir köyde, Hafik’te, Orhaneli’de, Gökçebel’de yaşamıyorsan da asbestten kaçış yok!
Asbest işleyen bir fabrikada, Ankara Havagazı’nda, Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde, bir asbest madeninde, Yalova’da, Mihalıççık’ta, Bitlis’te, Tokat’ta işçi olarak çalışmadıysan da asbestten kaçış yok!
Yaklaşık bin köye İller Bankası’nın asbestli su borularını döşemiş bir belediye işçisi değilsen de asbestten kaçış yok!
Asbestli su borusu döşenmiş mahallelerde, köylerde yaşamıyorsan da asbestten kaçış yok!
Asbestli çatı, levha, yağmur borusu içeren bir okulda, spor salonunda, kültür merkezinde, başka bir kamu binasında çalışmadıysan da asbestten kaçış yok!
Asbestli kömür sobası, soba yalıtım paneli kullanmadıysan da asbestten kaçış yok!
Asbestli inşaat malzemelerini, eternit çatıları, marley yer karolarını, asbestli çimentodan yağmur borularını, pencerelerini monte eden bir işçi değilsen de asbestten kaçış yok!
Asbestli malzeme kullanarak senelerce yangınla mücadeleye girmiş bir itfaiyeci değilsen de asbestten kaçış yok!
Baban asbest içeren hammaddeyle üretim yapıp, asbest lifli kıyafetleriyle eve gelip, öldürücü lifleri siz çocuklarına saçmadıysa da asbestten kaçış yok!
Asbestli balataların söküldüğü hurda işkolunda çalışmadıysan da asbestten kaçış yok!
Asbestli inşaat malzemelerinin hafriyatını taşıyarak ekmeğini kazanan bir kamyon şoförü değilsen de asbestten kaçış yok!
O asbestli molozların yığıldığı yerlere yakın oturmadıysan, o çöpleri karıştırıp ekmeğini aramadıysan da asbestten kaçış yok!
Mahallene kentsel dönüşüm geldi!
“En sonunda” mahallendeki asbestli su boruların değişiyor!
Asbest sana da geldi!
This is a paper which aims to summarize the insights of two panel sessions which took place under the title ‘Working for Cool İstanbul’ at the conference 'Cool İstanbul. Urban Enclosures and Resistances' on the 8th of November, 2013.
The main aim of the sessions is to facilitate a platform where workers in the new and still enduring sectors in Istanbul will have a possibility to narrate, compare and contrast their work experiences beyond the images created for their sectors. This approach is inspired by the later 19th century book ‘London Labour, London Poor’ by Mayhew which documented in an assidious way the work experiences of the ‘real-existing’ jobs of the mature capitalist city.
An experienced construction worker and marble craftsman, Mustafa A. Akyol from İnşaat İşçilerinin Derneği (Association of Construction Workers: http://insaatiscileridernegi.wordpress.com/ ) will compare working conditions in the former midsize private builders (müteahhit) with the giant construction tycoons of today. Berna Uçarol, a sociologist currently writing her PhD on white-collar subjectivities in the plazas in the financial Maslak-Zeytinburnu axis, has herself worked for a long time as an assurance consultant and will reflect sociologically on the working conditions in this rising sector of the would-be financial city of Istanbul. The plazas they work at are constructed by people like Mustafa, although the two types of work rarely have a possibility to encounter each other in the city. Burcu Barakacı, who has worked for over 10 years in Istanbul’s most prestigious independent artistic projects and platforms as an project coordinator and producer, and Melis Tantan, an NGO-worker formerly engaged in Türkiye Küçük Millet Meclisleri (Turkish Small National Assemblies) project and recently working at Nor Zartonk (Renaissance), an association founded by the Young Generation of the Armenian Community (http://www.norzartonk.org/ ), will narrate how the so-called ‘voluntary labor / affective labor’ functions in sectors like art and social/political activism/lobbying, and how new types of hierarchies and remunerations are built. Zeycan Elarslan from the Association of Call-center Workers (http://www.gercegecagrimerkezi.org/) will discuss some examples from this sector and investigate how new forms of labor control and performance extraction are relevant to the growing services sector in Istanbul. Duygu Semiz is a private course instructor (dershane öğretmeni) and also an organiser in this seemingly side sector of education, which is nonetheless an economically more important and spatially more scattered activity than the bulk of all schools in the city. Duygu Semiz will talk about the new student-teacher relationships, the ‘corrosion of character’ in this formerly very prestigious domain. Lastly, Fikriye Akgül a apparel worker in a factory producing for a global brand at the Free Production Zone of Tuzla will compare working conditions in the 1990’s and 2010’s of Istanbul. She has witnessed the outsourcing of the leather industry from Kazlıçeşme to Tuzla and the formation of worker neighbourhoods in the latter.
The intention is to re-unite these scattered labour realities in the fragmented city, by means of juxtaposing the contributions of the seven panelists. This panel should also enable a platform to question whether the thesis of globalization, precarization, intensification and de-skilling of labor in Global Cities hold true by way of comparing and contrasting different white-collar and blue-collar working conditions and subjectivities. It should also touch the ground for possible commonalities in the sphere of ‘psychodynamics of labor’ and for an alternative ‘coolness’ from below, i.e. seen and perceived within the working people’s realities
unionization experience is contextualised both historically and theoretically. Firstly the take-over of the Bilgi University by a ‘for-profit university company’ based in Baltimore/
USA, namely the Laureate Edu., Inc. is analysed within the financial accumulation regime of the 1990’s and 2000’s. Secondly the articulation of Bilgi University with the financial
accumulation regime through new forms of possession and management is scrutinized with respect to its effects on the wage-labour regime at the university. This very process is the key to understanding the material-symbolic ‘distributional’ conflicts which have influenced the formation of the unionization movement as well as the emergence of rival
discourses produced by various actors. Thirdly and lastly, the unionization process is chronically
narrated, the types of violations of rights during the unionization process are enumerated, and the organizational limits and the practice of Sosyal-"# as well as inter-union conflicts
are brought to fore. By trying to avoid a simplifying discourse of ‘victory or defeat’, the issues in question have been critically reflected upon with the help of the following theoretical
approaches: cultural political economy, critical discourse analysis, new approaches to the union movement focusing on organisational power, and cycles of contention.
Öz: Bu makale, görgül olarak, Türkiye’de bir vakıf üniversitesinde (İstanbul Bilgi Üniversitesi) ilk kez kalkışılmış olan bir sendikalaşma tecrübesini ele almaktadır. Söz konusu tecrübe, gerek tarihsel, gerekse teorik olarak çerçevesine oturtulmaya çalışılmaktadır. İlk olarak, Bilgi Üniversitesi’nin Baltimore/ABD merkezli bir kâr amaçlı üniversite şirketi (KAÜŞ) olan Laureate Edu., Inc. tarafından devralınışı, 1990’lar ve 2000’lerdeki finansal birikim rejimi çerçevesinde incelenmiştir. İkinci olarak, Bilgi Üniversitesi’nin, yeni temellük ve işletmecilik biçimleriyle birlikte finansal birikim rejimine eklemlenmesinin, Üniversite’deki ücret-emek rejimi üzerindeki etkileri ele alınmaktadır. Söz konusu süreç, sendikalaşma hareketinin oluşumunu da etkilemiş olan maddi ve simgesel ‘bölüşümsel’ çatışmaları ve farklı aktörlerce üretilmiş bulunan rakip söylemlerin ortaya çıkışını anlayabilmek bakımından da kilit bir öneme sahiptir. Üçüncü ve son olarak ise, sendikalaşma sürecine ilişkin bir vakayıname verilmekte, sendikalaşma sürecindeki türlü hak ihlâlleri sıralanmakta ve Sosyal-İş’in örgütsel kapasitesindeki ve pratiğindeki sınırlılıklar ile sendika içi çatışmalar ortaya konmaktadır. Söz konusu meseleler, basitleştirici bir ‘zafer veya mağlubiyet’ söyleminden uzak durulmaya çalışılarak, aşağıdaki teorik yaklaşımların ışığında irdelenmeye çalışılmıştır: kültürel politik ekonomi, eleştirel söylem teorisi, sendikal harekete ilişkin olarak örgütsel gücü öne çıkartan yeni yaklaşımlar ve muhalefet çevrimi yaklaşımı.
"
ISBN 978-605-61579-9-8
-----
2011 senesi içinde yeni YÖK Yasası’nın da müstakbel şeklinin emareleri belirmeye başladı. Açıklandığına göre üniversite yapısı, ‘kamu, vakıf ve kâr amaçlı’ olarak üçlü saçayağına oturtulacak, kâr amaçlı şirketlerin üniversite yatırımı yapabilmesinin önü açılacak. Bu yeni durumda Bilgi’deki ilk kâr amaçlı üniversitecilik deneyiminin somut olarak üniversitede bilginin üretim koşullarına, akademik özgürlüğe ve üniversite çalışanlarının çalışma koşullarına olan etkileri ivedilikle ve derinlikli olarak araştırılmayı bekliyor. Bu makale hem nispeten yeni bir fenomen olan 'kâr amaçlı üniversite şirketi'nin içinde büyüdüğü finansallaştırılmış kapitalizm ve re-regüle edici devlet ile ilişkilerini, hem bu üniversite şirketlerinin yarattığı akademik emeği analiz ediyor, hem de somut olarak Bilgi Üniversitesi'nin alanın hızla büyüyen önemli kâr amaçlı şirketlerinden biri olan Laureate tarafından devralınma sürecinin ana temayüllerini ve bu süreçte başlayan sendikaşma hareketinin ana hatlarını teorik bir çerçeveden bakarak çizmeye çalışıyor.
Photo Credits (from the backmatter of the book):
p103:
The Ford Motor Company Archives in Dearborn/MI (copyright-protected material): AR*65-5 box24
p107:
Sketch Plan of the Assembly Plan, by Ahmet Sezgin
p109, 115, 117:
Ford Motor Company Export Inc. Istanbul. İstanbul’da Yeni Açılan Ford Fabrikası’na ve Çalışanlarına Ait Fotoğraflar. İstanbul: Ford Motor Company Export Inc. Istanbul, 1930. (Milli Kütüphane Koleksiyonu'nden - From the Collections of the Turkish National Library)
p113: Aslı Odman Archives on Tophane
"
Bu haritada yer alan bir şirkette çalışmış veya yakınlarında oturmuş olanlar bu noktaları ve geliştirmekte olduğumuz bu listeyi bir işaret olarak alabilirler. Her ne kadar bu işyerleri artık -çoğu fiziken de- yoksa bile, burada işlenmiş cürümlerin zaman aşımına uğramamış olduğu kesin. Ayrıca asbest işlemiş fabrika ve çıkarmış ocakların harita, şirket, hissedar, yer bilgisindeki eksik ve fazlaları tamamlamamıza yardımcı olabilirsiniz. Bunun için lütfen bana [email protected]'a bir mail iletiniz.
Bu tablonun oluşmasında, sistematik olarak ciddi bir bulaş riski mahalli olarak görmezden gelinen işyerlerinin ve var olan işçi sağlığı ve iş güvenliği politikalarının rolü neydi peki?
bütünsel ve yapısal olarak mekansal örgütlenmesindeki
dönüşümü gözleyebilmek için çok
kısa bir dönemden bahsediyoruz. Pandeminin
doğrudan kapitalizmin mekansal örgütlenmesini
değiştirmesinden çok, öncelikle derinlerde var
olan ve gündelik hayatta pek farkına varmadığımız
mekansal ayrışma ve kategorileri, mekansal
fay hatlarını daha görünür kıldı. Ama
pandemi orta ve uzun erimde bu mekansal eşitsiz
örgütlenme hatlarını daha da derinleştirme riski
taşıyor. En azından 4 noktada görünür olan eğilimleri derleyebiliriz:
a. Güvenlikli Sitelerde Sınıf, İçine Kapanma:
b. Küçük ve Orta Ölçekli İşyerleri ve Meskenlerin
İç İçe Geçtiği Mahalleler:
c. İşyeri Covid-19 Kümelenmelerinin Görünmezliği
d. Nanometrik Ölçekteki Virüs Küresel Kapitalizmin Kırılganlığını Ortaya Dökmesi
One of the most crucial pillars of the political agenda shaped around the pandemic is the reliability and accessibility of data. This paper discusses the (lack of) data and policies regarding labour during the pandemic period are in line with the pre-pandemic social policies. It also presents a social mapping project in progress aiming to question the relation between the infection risk and socio-economic status within the laboring world.
Bu yazı, pandemi veri ve sosyal politikalarının dışında tutulan ve yok farzedilen çalışma dünyasına dair bir durum analizi verirken, hali hazırda elimizde olan mekansal verileri yan yana getirerek, covid-19 işyeri kümelenmeleri, sosyo-ekonomik eşitsizlikler ve covid-19'un ilerlediği sosyal fay hatları arasındaki ilişkilere dair deneysel sosyal haritalalar öneriyor.
Haritalar: Murat Tülek
Burada tutulan herhangi bir veri değil.
Kaybın verisi.
Yıkımın verisi.
Enkazın verisi.
Adalet talebi ile, adalet talebinin parçası olarak tutulan veri.
Çoğu zaman kaybı, acıyı yaşayanlarla doğrudan bir ilişki içinde, etrafında bir örgü örerek oluşan inisiyatif, platform, örgütlenme veya bazen sebatlı ve şahıstan daha fazlasını temsil eden kişiler tarafından tutulan 'veri'.
Bu kısa yazıdaki amaç, bunların bir muhasebesini yapmak ve ayrı ayrı cenahlarda görünmez kılınan 'kalkınma kayıplarının' verilerini tutma faaliyetlerinin manasını ve birbirleriyle ilişkilendirmenin gerekliliği ve imkanlarını sorgulamak. Bunun için önce Türkiye'de sosyal hareketlerin, platformların, tutkulu/öfkeli/acılı bireylerin adalet talebi ile sarıldığı bu faaliyetlerdeki artışı anlamaya çalışmakla başlamak gerekiyor. Sanki geri dönüp bu dönemlerin tarihi yazıldığında, tarihçilerin farkına varacağı bir eğilimi, şimdi içindeyken, yaşanırken yazılan tarihe yönelerek sezmeye çalışmak...
Fakat biz İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği aylık iş cinayeti raporlarında da, İş Cinayetleri Almanağı’nda bu tanımın ötesine gidiyoruz. Elimizdeki kısıtlı bilgi ile işyeri sınırları içinde, iş ve işsiz bırakılma (şekilleri) ile ilişkili ve iş organizasyonu kaynaklı olduğuna dair emareler gördüğümüz intiharları, Türkiye’de gecikmiş bir tartışmayı, yani çalışma ve psiko-sosyal riskler arasındaki ilişkiyi tartışmaya açabilmek için iş cinayetleri kapsamında gösteriyoruz ve tartışmaya açıyoruz.
This is an experimental article which tries to spatialize / map the risk of asbestos on the grounds of the mass demolitions during the so-called 'urban transformation' process in #Istanbul, Turkey. It gives an overview of the asbestos danger in the construction sector and concentrates on two districts of Istanbul (Kadıköy and Gaziosmanpaşa) to map the danger of asbestos (The map is a collective work, by Selin Yazıcı, Cemre Kara and Murat Tülek).
This paper deals on the micro level on the unfolding of the so-called Case of the Peace Academics in Turkey in detail. It tries to give a realistic picture of the price paid, the geographical distribution, the legal process and the attempt at establishing solidarity economies in the aftermath of the mass dismissals and during continued political pressure. The background music of the 'story of the Peace Academics' is the structural transformation of the academic labor in Turkey: The corporatization, precarization and 'the cult of employability/productivity' which laid the ground for capillary diffusion of authoritarianism at Turkish universities.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi / Mimarlık Fakültesi / Şehir Bölge Planlama Bölümü tarafından 15 Mayıs 2013’de, Fındıklı Kampüsü Sedad Hakkı Eldem Oditoryumu’nda düzenlenen bu panelde, 2020 Yaz Olimpiyatlarına ev sahipliği yapmaya aday olan İstanbul’a bu devasa etkinliğin olası etkileri ele alınmıştır. Panelde İstanbul’un tasarlanan Olimpiyat ev sahipliği konusu, hem fiziki kapasite inşası boyutu, hem mekânsal ilişkilere müdahele şekilleri, hem de sosyal etkileri açısından ele alınmaya çalışılmıştır. Mimar, şehir plancısı, sosyolog panelistler, İstanbul’un 2020 için adaylığını tarihsel boyutta ve somut ev sahibi şehir örnekleri üzerinden almışlardır. Bu panel kitapçığının amacı ise, bu geçici devasa etkinliğin kalıcı etkileri hakkında adaylık oylaması gerçekleşmeden kent hakkı bağlamında kamuoyunu bilgilendirmek ve önemli başlıkları tartışmaya açmaktır.
Keywords: occupational health and safety France, OHSA world statistics, OHSA-based social movements, workers memorial day, workers families, asbestos, occupational pyhsicians France, labor inspectors France
Bu makale, öncelikle Avrupa Birliği'ndeki iş kazası ve meslek hastalıklarının istatistiki durumun detaylı bir resmini çizer. Türkiye'deki istatistiki durumu bununla kıyaslar. Makalenin ana kısmı ise, zaman ve yer gibi limitler nedeniyle ‘Avrupa’ derken işçi sağlığı ve iş güvenliği (İSİG) eksenli sosyal hareketlerin ve buna paralel olarak alana dair çok yönlü çalışmaların göze çarptığı Fransa’daki gelişmelere, mücadele örneklerine ve çalışmalara, özellikle de asbestin yolaçtığı meslek hastalıkları bağlamında detaylıca yer verir. Bu örnekler, Türkiye’deki İSİG gündemi içerisinde ‘faydalı olması’ kriteri gözetilerek eklektik olarak bir araya getirilmişlerdir. Bu ülkeden yola çıkarak iş kazası ve meslek hastalığı riski yüksek üretim sahalarının (asbest madenciliği, asbestli gemi sökümü gibi) kaydırıldığı Hindistan, Güney Afrika gibi ülkelere de kısaca değinilmektedir."
The Automotive Assembly Plant of Ford Motor Company Export Inc. in Istanbul (1925-1944)
In the beginning of the 1920’s Ford Motor Company opted for the Tophane Quay in Istanbul as a nodal point within his internationalization strategy of its productive and sales facilities. The first Free Zone Law of the republican period, promulgated in 1927, was actually a prerequisite that Ford posed in the negotiation with the Turkish authorities within the context of competition among production locations such as the port of Alexandria, Trieste and Pireaus. Finally Ford got exclusive free zone rights for its projected automotive plant in Istanbul by way of a special piece of legislation, called the Ford Law. Ford then transformed the entrepôts at the pier into a plant equipped with a assembly line capable of assembling cars, trucks, tractors and even airplanes. There it assembled between 1930 and 1933 around 10 thousand vehicles. This article nourishes from the Ford Company Archives in Dearborn and questions the rationale, size, territory, the Soviet markets that the production in Istanbul aimed at and its subsequent failure. The question about why the history of this first automotive plant, first moving assembly line for vehicles and the first free zone experience hasn’t been written so far is taken as an important clue about the most powerful approaches within the Early Republican historiography, namely the state-centric and linear approaches focusing mainly on ‘success stories’. Therefore it aims to contribute to this field by giving a modest example of a business history sensible of the global and spatial context.
Serbest Mıntıka’dan Amerikan Pazarına Tophane Rıhtımı:
FORD Motor Company Exports Inc., İstanbul Otomotiv Montaj Fabrikası (1925-1944)
1920’lerde dünyanın en büyük motorlu taşıt üreticisi olan Ford Motor Company, genişleyen üretken sermayesini yatıracak bir yer olarak Tophane Rıhtımı’nı seçti. 1927’de çıkan Serbest Mıntıka Kanunu da, Ford’un bu ‘üretken sermayesini uluslararasılaştırma’ stratejisi içerisinde İskenderiye, Trieste ve Pire limanları arasında yaptığı bir seçimde Istanbul’u seçmesi için genç Türkiye Cumhuriyeti’ne öne sürdüğü bir koşul idi. 1929’de çıkarılan ayrı bir kanun ile tam serbest bölge haklarını alan Ford, rıhtımdaki Seyri Sefain antropolarını seri üretim bandı teknolojisi ile otomobil, kamyon, traktör hatta uçak monte edebilecek bir fabrikaya dönüştürdü ve 1930 ila 1933 arasında burada 10bin’i aşkın motorlu taşıt monte etti. Ford Motor Company’nin şirket arşivlerinden faydalanılarak yazılan bu makale, bu yatırımın hem cesameti, hem aslî varlık nedeni olan Sovyet Rusya pazarlarının akibeti, hem de hezimetini anlatılmaya çalışılıyor. Bunu yaparken liberal kapitalist dönemin günbatımına şahit olan bu fabrikanın tarihinin niye şimdiye kadar yazılmamış olduğu, manalı bir tarihyazımı bilgisi olarak irdelenirken, devlet-merkezli ve çizgisel ‘başarı hikayelerine’ odaklanan cumhuriyet dönemi iktisat tarihi yaklaşımlarının yanında, mekansal ve küresel bağlama hassas bir işletme tarihi örneği verilmeye çabalanıyor.
Haliç Tersanesi'nin 1995 yılında SİT alanı ilan edilmesinden sonra müze haline getirilmesine dair şu ana kadar pek çok proje söylentisi yayılmış. Haliç'i İstanbul'un ilk endüstri havzası olarak algılayabilen, buradaki endüstriyel alanları ise bütüncül bir anlayış içinde aralarında, mahalleleriyle ve su ile ilişkileri dahilinde ele alan ve kamu yararını gözeten bir proje yerine, tekil çıkarlari yansıtan bir proje kakafonisi duyuluyor. Son iki müzeleştirme projesinin basındaki izi ise 2009'den kalma...
6 ve 7 Kasım 2009 tarihlerinde, Emirgan’daki Sakıp Sabancı Müzesi’nde, ‘Adana 1909: Yüz Yıllık Bir Perspektiften Tarih, Bellek ve Kimlik’ başlığı altında atölye çalışmaları düzenlendi. Bu, 1909 Adana olaylarının 100. yıldönümü rüzgarı ile düzenlenen beşinci konferanstı. Bu atölye çalışmasında sunum yapan araştırmacılar, 1909 Adana olaylarına yaklaşırken kullandıkları metod, kavramlar, kaynaklar açısından farklılaşıyorlardı. Kimi kendi çalışma alanından (yüzyıl başında etnisite mühendisliği, görsel bellek, emek tarihi, mübadele, Jön Türk Devrimi sonrası tarih vs.) yola çıkarak 1909 Adana’sında olan bitenlere bakıyordu. Kimi aslen Osmanlı Ermeni’lerini çalıştığı için 1909’da Ermeni nüfusun ‘başına gelenleri’ araştırmaya başlamıştı. Bu farklara sunumları ele alırken değinmeye çalışacağım.
This article deals with the relationship between flexible forms of employment and occupational accidents and it is based on the hypothesis that the work security is organically linked to the health and safety at the workplace. Scrutinizing mainly the shipbuilding industry in Turkey, it analyses in depth the new Regulation on the Subcontracting Agreement and the amendments done to the regulations concerning the institutional infrastructure of health and safety at workplace within the Law. Nr. 5763. It also gives some international comparative statistics on occupational accidents from different shipbuilding regions. The article also sets itself the aim to analyse the regulation and application of temporary work and the fixed term contract which are said to be alternatives to the currently predominant employment relationship at the shipyards, i.e. the subcontracting contract. By doing this, it gives examples from the German Labour Law on forms of flexible employment, the working conditions of temporary workers and the current critique of the German trade unions.
Keywords: Shipyard, Tuzla, Subcontracting, Amendments to the Turkish Labour Law, Shipbuilding Industry in Germany, Occupational Accidents, Temporary Work, Fixed Term Contract, Precariat
Özet:
Bu makale iş güvencesi ve işçi sağlığı/iş güvenliği alanlarının birbirinden ayrılamayacağı tezinden yola çıkarak, özellikle Türkiye ve Almanya İş Kanun’larında yer alan esnek istihdam formları ile iş güvenliği sicilini yan yana irdelemektedir. Türkiye’de son dönemde seri ölümlü iş kazalarına maruz kalan gemi inşa sanayiinden yola çıkarak, Yeni Alt İşverenlik Yönetmeliği ve “İstihdam Paketi” adı altında İş Kanunu’nda getirilen değişikliklerden işçi sağlığı ve iş güvenliğinin kurumsal altyapısı ile ilgili olanlarını irdelemektedir. Aynı zamanda gemi inşa sanayiinde yaşanan iş kazaları hakkında dünyadan karşılaştırmalı istatistiklere de yer vermektedir. İçinde bulunduğumuz bu dönemde, Türkiye tersanelerindeki en baskın esnek istihdam formu olan alt işverenlik ilişkisinin yasaya aykırı olarak uygulandığı, geniş kamuoyunun bilgisi dâhiline girmiş ve bu forma alternatif olarak geçici işçilik ve belirli süreli iş sözleşmeleri dile getirilmeye başlamıştır. Makale bu düzenlemelerinin hukuki zeminini ve muhtemel uygulamaları da tersanelerdeki iş güvencesi bağlamında irdelemektedir. Bunu yaparken, Almanya’daki hukuki düzenlemeler, ödünç işçilerin çalışma koşulları ve sendikaların bunlara olan tepkilerinden örnekler vermektedir.
Anahtar Kelimeler: Tersane, Tuzla, Alt işverenlik Yönetmeliği, İstihdam Paketi, Alman Gemi İnşa Sanayi, İş Kazaları, Geçici İşçilik, Belirli Süreli İş Sözleşmesi, Prekarya
Nevra Akdemir / Aslı Odman
https://www.youtube.com/watch?v=AV_r7gw27n0&t=2645s
[2021, Ekim 16: Liberal Gençlik Kongresi XII.'de
Hakkı Demiral (Limter-İş sendikası) ve Aslı Odman (İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi Gönüllüsü) ortak sunumu ]
This article tries to recover analytically the class relationships and analyze the way they are covered discursively at the center of the Turkish Shipbuilding Industry in Tuzla / Istanbul. Since 2007 Tuzla has become the place of serial fatal occupational accidents that accompany the sudden explosion in the production numbers, which reminded a larger audience that the interest of shipyard employers and shipyard workers cannot be dealt with under the umbrella of an alleged ‘national development”. The article tries to draw meticulously the woven class relationships and conflicts into the concrete production space of the shipbuilding industry by way of a relational and spatial class analysis. Therein the class – bias of the current liberal conservative AKP regime, the formation conditions of the shipbuilding capital, the dominant flexible labor regime with subcontractors, the workers’ organizations in Tuzla are analyzed in detail. The re-production of the cultural identities of the workers is dealt with in connection with migration and the stratification at the workplace, fragmented into thousand pieces. Lastly, the issue of the increasing occupational accidents and professional illnesses is put into a more general framework of the globally flexibilized and precarious labor regime imposed onto large segments of population which establishes at the same time a common ground of understanding of the systemic dynamics and struggles."
Melih Aşık, Ondokuz Ocak 2007 tarihli Milliyet gazetesindeki köşesinde, kaynak göstermeden aşağıdaki ‘Osmanlı Saati...’ adlı notu düşüvermiş.
Die österreichischen Beiträge zur kritischen Rekonstruktion der Regulationsschule hat Wien als Geburtsstätte. Es wäre nicht übertrieben, zu behaupten, sie seien aus den krisenhaften Prozessen am Ende der austrokeynesianischen gesellschaftlichen Übereinstimmung entstanden. Die Erfahrungen, dass Österreich die Rolle des östlichen Bastillons im Rahmen der Systemkonkurrenz zwischen der USA-UdSSR abhanden kam, die ehemaligen territorialen Einheiten von realsozialistischem Osteuropa (Tschoslowakei und Jugoslawien) endgültig auseinandergingen und die anachronisch klingenden, aber doch neuen Rechten in Österreich bis zur Regierungsbeteiligung in 2000 aufstiegen (Becker 2000), haben die Inhalte der kritischen Weiterentwicklung des Regulationsansatzes durch die österreichischen Regulationistinnen stark beeinflusst.
https://www.youtube.com/watch?v=cxtdrpApMBI
Devletin şirketleşmesi insan hakları için ne anlama geliyor?
İnsan hakları ihlalleri alanından başlayarak, çevre hakları ve tüm türlerin haklarından konuşmaya faillerden ve ‘faillerin kurduğu ilişki ağlarından’ konuşarak başlamak ne kadar da isabetli.
Bu alandaki dağınık ‘enkazbilim ve kayıpveri’ faaliyetleri yeni oluşmakta olan ‘şirket takibi’ (corporate watch) alanı ciddi bir ümit ve imkan vaat ediyor.
Önümüze Kassandra gibi yaklaşmakta olan felaketi koyup, arkasını da ilmek ilmek ördüğümüzde, haklar alanını failler ve yıkımlarla daha sıkı sıkıya bağladığımızda güçleneceğimize inanıyorum.
https://www.youtube.com/watch?v=uKt_ZoLZBd4&t=125s
https://ekolojibirligi.org/ekoloji-birligi-ve-polen-ekoloji-tarafindan-turkiyede-madenciligin-politik-ekolojisi-konulu-sempozyum-duzenlendi-video-haber/
Bir işçinin ölümünü çevre felaketinin işaret fişeği olarak tanımladığımızda, kapitalist emek alanını 'işçici' bir özcülük ve idealizm içinde değil, kitlesel, tüm türleri kapsayan, gezegensel bir kıyımı anlamaya, değiştirmeye bir kapı olarak gayet somut olarak bedeni, zihni ve ruhsallığı içinde konumlandırmış oluyoruz." Parlak bir işaret fişeği' kavramını şu şekilde açmaya çalışayım: Aynı kapitalist üretim rejimi içinde, hayvan fabrikalarında, endüstriyel hayvancılıkta her yıl milyarlarca hayvan öldürülüyor, yaban hayattan beslenen biyo-çeşitlilik kayboluyor dediğimizde verili statüko içinde aynı dikkati elde edemiyoruz. Kapitalizmin hukuki olarak kodifiye edilmeye başlandığı ilk anlardan itibaren hayvanları “mal” addeden bir insan-merkezli kültür içinde, ondan kopmaya yeltenen ortak bir mücadele kurmaya çalışıyoruz. Ama insan türü merkezli, insanın da kapitalist sistem dahilinde çalıştırılabildiği kadarının makbul olduğu hukuk ve haklar kültürü çerçevesinde çalışan insanların olağan halinin ölüm ve hastalığı sistemik olarak dayattığı üzerinden bir müdahil bilgi alanı kurmak, diğer türlerin de kıyımını kapsayacak ekolojik yıkımı ele alabilmemizi sağlayabilir.
Onarıcı Adalet Yaklaşımları – Aslı Odman, Duygu Dağ, Murat Deha Boduroğlu (Hafıza Merkezi // Streamed live on Apr 27, 2022
Bu yazıda yakınlarını iş cinayetlerinde kaybedenlerin oluşturduğu Adalet Arayan İşçi Aileleri’ne destek veren Adalet Arayana Destek Grubu’nun dört gönüllüsü olarak, 2008-2019 yılları arasındaki süreci “Hakikat ve Adalet” talebi penceresinden betimlemeye çalışacağız. Bu adalet mücadelesinin güçlü bir ayağı kolektif olarak takip edilen ceza davaları iken, mücadelenin diğer birbirini tamamlayan ayaklarının da belleğini aktarmaya çalışacağız: “İş cinayeti” kavramının içerdiği hakikat alanındaki söylemsel mücadelenin diğer adımları, ailelerin tuttukları “Vicdan ve Adalet Nöbeti” adı verilen nöbetler ve yakınlarını kaybettikleri günlerde iş cinayeti mahallerinde düzenledikleri anma etkinlikleriyle sadece “hane mahreminde” değil, bir nevi “toplumun gözü önünde” tutulan yas, 28 Nisan İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü etkinlikleri ve her sene çıkarılan İş Cinayetleri Almanağı ile tutulan bellek çetelesini de ele aldık.
Bu sunum çerçevesinde Taksim'in mekansal hafizasının kara deliklerinden biri olan 1926/27-1931 seneleri arasında bugünkü İTÜ Taşkışla, zamanın atıl durumda olan Mecidiye Kışlası'nın bir kısmında Japon Sermayesi tarafından açılmış ve genç Cumhuriyet siyasetçilerinin aktif desteği ile işletilmiş eroin fabrikasına, yani Orient Products Co.'ya dair bilgiler de paylaşılamaya çalışılacaktır.
Tuzla Ermeni Yetimhane’sine el koyuldu. Bugün metruk bir bina. Binanın şimdi metruk olması, orada yaratılan belleği silmiş mi? Tuzla’daki Kamp Armen’de büyümüş çocuklar bu sene 27 Nisan’da Almanya’dan, İstanbul’dan, İsviçre’den gelip eski hanelerini görmek için Tuzla’ya yola koyulmuşlar. Yazmışlar ki:..."
.In English and / ve Türkçe ____
Writer: Ekin Sakin
Editors: Ingvild Jenssen, Helen Perivier, Aslı Odman, Benedetta Mantoan
Graphic Design: Ceyda Pektas____
The NGO Shipbreaking Platform publishes its report Ship Recycling in Turkey (in English and in Turkish): Challenges and Future Direction. While this report provides a comprehensive analysis of the current challenges faced by the ship recycling sector in Aliağa, it also underscores the immense potential for driving forward sustainable ship recycling practices and demonstrates a clear path towards achieving this goal.
[Bu yazı Bir+Bir Forum Dergisi'nde 11 Şubat ve 12 Şubat 2022'de yayımlan, Bekir Avcı'nın, Toplumcu Psikologlar Derneği Todap'dan Baran Gürsel, İstanbul İSİG Meclisi'nden Murat Çakır ve Aslı Odman ile Plaza Eylem Platformu'ndan Eylem Akçay ile gerçekleştirdiği iki bölümlük diyalojik mülakat tefrikasının yazara 'dair' kısmının kismî özetidir.]
...Beyoğlu, Ümraniye ve Kadıköy'de katı atık toplayıcıları, Beyoğlu'nda ara depo sahipleri ile ve alanın diğer paydaşları ile yapılan odak grup görüşmeleri ve saha çalışması, resmi, 'olması gereken' veya formel olana yoğunlaşıp, 'gerçekleşen' süreç ve ilişkilerin gözden kaçırılmamasını sağlamış. Bu çalışmadan ilk öğrendiğimiz katı atık işçilerinin İstanbul'a yakın veya uzak göç ile varmış olmak, kalıcı kentsel yoksulluk, toplumsal ve mekansal marjinalizasyon gibi ortaklıklarının yanında türdeş bir profil göstermediği. Kayıtsız ve 'kağıtsız' bırakılan yabancı göçmen işçilere, sokakta aile gelirine destek olmak için çalışan çocuk işçilere, depoları mesken edinmiş yetişkin erkek işçilere yönelik politika önerileri bu farklılaşmaları görebildiği ölçüde farklılaştırılabilmiş.
Hazırlayan: Aysel Öztürk;
İçerik Sorumluları: Esra Huri Bulduk, Murat Şeker, Zelal Yalçın;
Araştırma Ekibi: Anıl Gencelli, Aysel Öztürk, Elanur Aksakal Demir, Erdal Bülbün, Şehide Zehra Keleş Yüksel;
Editör: Suat Hayri Küçük;
Katkı Sunan Kişi ve Uzmanlar: Ali Mendillioğlu, Doç. Dr. Sedat Gündoğdu, Elif Avcı, Nilgün Çallı, Prof. Dr. Ayşen Erdinçler
üç ana gruba yoğunlaştık
1) Mülteci ve göçmen emeği ağırlıklı mevsimlik gezici (tarım) işçileri
2) Yeniden üretim ve bakım emekleri görmezden gelinen kadın işçiler
3) Gündelik kazandığı ile gündelik yaşayan yevmiyeli ve sokakta çalışan işçiler.
2022 yılının ilk Çarşamba Söyleşisi “Kriz, Pandemi ve İşçi Hakları” konusunu ele aldı. Söyleşi Onur Can Taştan’ın moderatörlüğünde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Emel Memiş ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama
İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi 2020 İş Cinayetleri Raporu için kaleme alınan bu katkı, işyeri Covid-19 kümelenmelerini görmezden gelmenin toplumsal nedeni ve bedeli ele alınmış ve görünür kılmak için bir sosyal kartografya denemesi yapılmıştır. Bunu yaparken kullanılan kaynaklar:
1. Hayat Eve Sığar uygulamasının 6 Eylül 2020 tarihli risk ısı haritası, 2. Mahalle ölçeğinde sosyo-mekansal profilleri veren 2018 http://harita.kent95.org/istanbul çalışması ve 3. Temurçin/Yorulmaz (2017)'nin İstanbul 2014 sanayi verisi haritaları.
Çakıştırma keşif haritaları (Haritalar: Murat Tülek):
İstanbul Geneli: https://cdn.knightlab.com/libs/juxtapose/latest/embed/index.html?uid=5967edae-f052-11ea-bf88-a15b6c7adf9a
Bakırköy-Bahçelievler: https://cdn.knightlab.com/libs/juxtapose/latest/embed/index.html?uid=a70af334-f288-11ea-bf88-a15b6c7adf9a
Kadıköy: https://cdn.knightlab.com/libs/juxtapose/latest/embed/index.html?uid=ebce5c16-f28f-11ea-bf88-a15b6c7adf9a
Pendik: https://cdn.knightlab.com/libs/juxtapose/latest/embed/index.html?uid=e940c06a-3c09-11eb-83c8-ebb5d6f907df
Tuzla: https://cdn.knightlab.com/libs/juxtapose/latest/embed/index.html?uid=14a6b549-3c0a-11eb-83c8-ebb5d6f907df
Küçükçekmeceye odaklı İstanbul geneli kent95 + HES: https://cdn.knightlab.com/libs/juxtapose/latest/embed/index.html?uid=5f4c24e4-4ec4-11eb-83c8-ebb5d6f907df
İstanbul geneli İmalat Sanayi Yoğunluğu - +HES: https://cdn.knightlab.com/libs/juxtapose/latest/embed/index.html?uid=430dcb98-4ec4-11eb-83c8-ebb5d6f907df
İmalat Sanayi Yoğunluğu - Küçükçekmece HES: https://cdn.knightlab.com/libs/juxtapose/latest/embed/index.html?uid=7ab48558-3c0b-11eb-83c8-ebb5d6f907df
İmalat Sanayi Yoğunluğu - + Tuzla HES : https://cdn.knightlab.com/libs/juxtapose/latest/embed/index.html?uid=6dbd898c-4ec4-11eb-83c8-ebb5d6f907df
https://www.youtube.com/watch?v=e9Z_xN3FeE8
[Şehir Hepimizin programının 216. bölümünde, sosyal bilimci ve öğretim üyesi konuğumuz Aslı Odman, “İşçi sağlığı yoksa, halk sağlığı da yok” diye konuştu. Odman, emek alanındaki salgın politikalarının, salgın öncesi sosyal politikaların bir uzantısı olduğunu belirtti. ]
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ COVID-19 İzleme Kurulu COVID-19 PANDEMİSİ ALTINCI AY DEĞERLENDİRME RAPORU“:
COVID-19 Pandemisi İnsani, Tıbbi, Ekolojik, Ekonomik,
Sosyal ve Siyasal Bir Sorundur”
presented to the fact finding committee Third Airport/İstanbul
25 March 2019
IStanbul
TÜRKİYE’DE EMEK, GENÇLİK, KADIN VE GÖÇMENLİK PERSPEKTİFLERİNDEN ACİLEN KURULMASI GEREKEN BİR GÜNDEM
Havaya karışan yavaş suçlar Hava kirliliği, esasında yer yüzündeki milyonlarca kar-amaçlı işyeri, araç ve onlara enerji sağlayan santralin emisyonlarının toplamı olmasına rağmen, nadiren kökenleri üzerinden tartışılıyor. Toksik gazlar ve tozlar ile tehlikeli lifler birbirine havada karışıyor, faillerin ve cürümlerin izleri havaya karışıyor. Hava kirliliği dediğimiz en kırılgan bedenlerde, işçide, çocukta, insandan başka türlerde çok daha fazla birikiyorsa eğer, bu sunumda bu bedenlere ve işyerlerine bakacağız demektir.
26 Mayıs 2024
Yerkürenin iklimini değiştirecek kadar etkin şirketler aynı zamanda işçilerin kıyıcı çalışma koşullarına maruz bırakıldığı bir sömürü ortamını da besliyor. Hammade ve enerji arayışı ile dünyanın, uzayın ve okyanusların altını üstüne getiren, son on yıllarda binlerce türün varlığını tamamen ortadan kaldıran bu şirketler, işledikleri ekolojik suçların yanı sıra işçilerin en temel haklarını da gasp ediyor.
Dünyayı son hızla ekolojik bir felakete götüren bu treni durdurmak için imdat frenine nasıl beraberce asılabiliriz? Sınıfa, toplumsal cinsiyete, yaşa dayalı, etnik ve kültürel çelişkileri dikkate alan ortak bir paydada nasıl buluşabiliriz? Üretim sisteminin yarattığı çalışan makbul insan bedeninin kat etmek zorunda bırakıldığı yıkım ve enkaz yolunu nasıl geriye doğru yürüyebilir, ekosistemle ilişkisini nasıl kurabiliriz?" İstihdam mı çevre mi" şeklinde dayatılan ikilemi nasıl kırıp, "yaşamsal" olana odaklanabiliriz? "Emeğin ekolojisi" ya da "emekoloji" kavramı, ekoloji ve işçi sömürüsü arasında köprü kurarak, tam da bu ihtiyaca cevap verecek bir örgütlenme modeline alan açıyor. Aslı Odman, bu ilkelere dayalı bir örgütlemenin neden bir zorunluluk haline geldiğini, bize sağlayacağı imkânları ve önümüze çıkacak zorlukları somut örneklerle masaya yatırıyor.
https://ekolojienstitu.org/emek-ve-ekoloji-nazarinda-vakalar-imkanlar-sorunlar-asli-odman/
https://www.youtube.com/watch?v=EAFP7nURiv0
Bu sunum, erken Cumhuriyetin tevarüs ettiği, dönüştürdüğü ve sıfırdan kurduğu İstanbul fabrikalarının bakışımlı tarihini sosyo-mekansal ve çevresel bir perspektiften ele almaya çalışacak. Bunu yaparken fabrikaları, içindeki emekçilere yaşattığı gibi duvarlarla çevrili, ağırlıklı devlet ile ilişkileri içinde tanımlanan izole bir mekan olarak değil, ekoloji, çevresi, dolaşım alanındaki altyapılar, işçileştirme sürecinin göç ve şehirleşme ile bağlantıları ve dünya piyasaları ile ilişkisi içinde, tarih ve edebiyat kaynaklarına dayalı olarak ele alacak.
https://www.youtube.com/watch?v=i4ISOq7XdyM
Belgeselin traileri: 2017
https://www.youtube.com/watch?v=oHrVXsNM8LQ
'Çevre sağlığının nöbetçileri olan işçiler' hk. Fransa'daki mücadeleleri derleyen #PierrePézérat'nın yönettiği 'Nöbetçiler' belgeseli hakkında, TR'de 'Çalışmak Sağlığa Zararlıdır' kitabı ile tanınan #AnnieThébaudMony ile Açık Radyo Hikayenin Her Hali podcastı:
https://acikradyo.com.tr/podcast/235869
'Deprem Sosyolojisi Açık Dersleri' kapsamında: Depremin ilk haftasından beri ani oluşan #afetatığı ile ilgili muhteva, aktör ve mevzuatı, zamana ve coğrafyaya yayan enkaz kaldırma ve moloz döküm pratikleri içerisinde belgeleyen https://twitter.com/odmanasli/status/1656639392767787012 akışının içerik özeti.
Afet atığını, tarihsel bir süreklilik, gündelik kentsel dönüşüm, asbest, iş cinayetleri ,çevre suçları içerisinde anlamlandırmaya çalışıyor.
Depremin Emekolojisi Paneli, Doğanın Çocukları'nın düzenlediği , 23 Mart 2023 paneli, 'afet atığı' ve enkazı, daha geniş bir çerçeve içinde el alıyor
https://www.youtube.com/watch?v=taP_RoTK4Mk&list=LL&index=7
Dev Yapı-İş'ten Nihat Demir
Polen Ekoloji'den Sultan Gülsün
İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nden Aslı Odman
YSP ve çoklu ekoloji mücadelelerinden Beyza Üstün'ün yaptığı sunumlar.
Etkinlik Videosu Etkinlik Videosu: https://twitter.com/guneysirin48/status/1652637540204044289?s=20
Muğla sınırları içinde ve ilişkide olduğu ekolojik kırım ve mücadeleler ile 2013-23 Muğla iş cinayetleri verileri ile mücadelelerini içermektedir.
TMMOB Gemi Mühendisleri Odası tarafından ”Gemi Mühendisliği Haftası’22” (Oda'nın kuruluşunun 68. yıl dönümü) etkinlikleri kapsamında 9 Aralık 2022'inde, Tuzla Piri Reis Üniversitesi Yerleşkesi'nde düzenlenen "“Gemi Geri Dönüşümü Yaşanılan Sorunlar Ve Yaşam Döngüsü Analizi "Life Cycle" adlı panelde yaptığım sunumun slaytları.
Aliağa'daki Gemi Söküm Sektörü'nde uygulanması önerilen teknolojik yeniliklerin 'düştüğü' sosyal ve iş organizasyonu kaynaklı dönüm noktaları ve sorunlar hakkında, işçi ve çevre sağlığının birlikteliği perspektifinden, Bilim-Teknoloji ve Toplum (Science_Technology and Society STS) yaklaşımı ile hazırlanılmaya çalışılmıştır.
https://www.youtube.com/watch?v=l08duDB_fM4 : Bu konudaki “Kapitalizm, Sanayi ve Doğa: Emekoloji” İzmir Paneli- 26 Kasım 2022 İzmir panelinin videosu burada.
https://archeprojesi.com/kamp/kent-calismalari-toplumsal-mekanin-siyaseti-yaz-okulu/349
içinden kapitalizmin emek rejiminin doğduğu GEMİ'nin üç halinin geçtiği (inşa halinde, yaşarken, ıskartaya çıkartıldığında)
üç hikaye ile (Tuzla Tersaneler Bölgesi, Tophane Serbest Bölgede Ford Fabrikası, Aliağa Gemisöküm Bölgesi)
toplumsal mekan okuma metodolojisi tartışmalarına dair ders.
1. bölüm Kenan Yıldız: https://www.youtube.com/watch?v=QTnOM9_8LV0
2. bölüm Aslı Odman: https://www.youtube.com/watch?v=cQBQi9-lWz4
Gemi söküm işçileri ve gemi insanlarının maruz kaldığı asbest, gemi işyerlerinde meslek hastalıkları emsal davaları ve dünyada mesleki kanserlerde asbeste maruziyet hakkında Aliağa'da DGD-Sen Sendikası'nın daveti ile yapılan sunum slaytları
Suat Derviş'in mülakat ve romanları neden 'sınıfsal', işçi sınıfından da bahsediyor diye mi sırf?
Mülakat janrında mülakat yapılanı 'özneleştirmek' için kullanılan, doğa, ses, psikocoğrafya, sosyal coğrafya unsurları nelerdir?
Suat Derviş mülakatlarında İstanbul'un nerelerinde dolaştı? Bu mahalleleri ve haneleri birbirine bağlayan ve ayırdedenler neydi? Bunları haritalarsak nasıl bir 1930'lar İstanbul'u elde ederiz?
Suat Derviş emek ve yeniden üretim emeğini mülakatlarında ayırmak: toplumsal yeniden üretim ile meta üretim alanlarını hem sezgisel hem feminist bir yan yan görüş değil midir bu?
Suat Derviş'in eserleri neden mekana önem verir diyebiliriz? Bu mekana vurgunun manası, zamanın Cumhuriyet ilerlemeci birikim ideolojisinin zaman algısı dayatmasından, 'kaybedenleri'nden yana kurtulabilmek olabilir mi? Walter Benjamin'in sokaklar, sesler, ve fantazmagorik inkıraz mekanlarına verdiği önemli arasında 'seçilmiş yakınlıklar' var mı?
Sunum, 4 tarihsel etapta Gebze'nin emek coğrafyasının ve 'iri balıkları' tabir edilebilecek büyük sermaye gruplarının yatırımlarını tasnif ediyor.
2013-21 arası İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (www.isigmeclisi.org) Kocaeli iş cinayti verilerinin de bir dökümünü sunarak, bu kapitalist yatırım coğrafyasının buzdağının ucunda gözüken can bedelini göstermeye çalışıyor.
Tamamen kayıt dışı bırakılan meslek hastalıklarının da iş 'kazaları' ile beraber önemli bir mücadele alanı olarak ele alınması gerek ve imkanlarından, 'can havliyle örgütlenmeden' dem vuruyor.
Ka: Görsel Kültür ve Sanatsal Düşünce İçin Mekân Kolektifi'nin 'Polikromatika' serisinin "Küresel İklim Değişikliği Çağında Sanat" başlığı altında, Ankara'da 16 Nisan 2022'de yapılan sunum ve video kaydı.
Panel'in üst başlığı "Teknik Fetişizmi ve Doğanın Neoliberal Otoriter Piyasacılık Tarafından Tahrip Edilmesi: Bir Eleştiri" olarak koyulmuş.
İşçinin 'olağan çalışma ilişkileri' içinde kıyımı ile ekokırım arasında bağı her gün yeniden kuran, kar - amaçlı, rasyonel iş organizasyonları ile şirketler.
Günde en az 20 ila 30 çalışanın hayatına mal olan iş cinayetleri, içinde bulunduğumuz 'yavaş kıyım' ekokırımın bir işaret fişeğidir.
Bu fişeğe bakıp, hizza bulmak, ortak örgütlenme gündemlerini nasıl kurabileceğimize, yani EMEKOLOJİ'YE dair fikir alışverişi.
Bursa'da 2013-2021 arasında İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin derleyebildiği kadarı ile hayatını iş cinayetlerinde bırakan en az 624 işçinin yaş, vatandaşlık, işkolu, cinsiyet, ölüm nedeni 'enkaz verilerini' yaşam için mücadele için sunduk.
https://www.youtube.com/watch?v=oz9_9H14Q2o
'sosyal kartografya' alanının tarihte metropolleşen kapitalist kentler - sosyal eşitsizlikler - salgınlar - sosyal reform ivmesi ile gelişmesi, son covid-10 pandemisi sırasında Türkiye'de 'bu ne haritasızlık?' dedirten haritalamama politikasının sevkettiği çaresizlik karşısında Şehir Plancı Murat Tülek ile yaptığımız 'Pandemi Isı- Sosyal Profil / İmalat Sanayi' haritalarını içeren sunum slaytları ve videosu.
https://www.youtube.com/watch?v=nTzCrfgPoWg
held on Tuesday, 12 October 2021 at 5:00 pm (CET) via Zoom; co-organised by the Center for Comparative Research on Democracy (CCRD) and German-Turkish Masters Program (GeT-MA) at Humboldt-Universität zu Berlin
__Speakers__
• Asli Odman – Mimar Sinan Fine Arts University :
”Weaving the Circles of Struggle around Workers’ Public and Environmental Health”
• Sinan Erensü – Bogazici University:
“Encountering the Climate Crisis: The Good Sense, The Common Sense, and The Ugly Sense”
__Moderator__
• Burcu Binbuga – Humboldt-Universität zu Berlin
Bu sunuma İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin 2011'den beri tuttuğu iş cinayetleri raporlarından derlenen, BELEDİYE İŞ KOLUNDAKİ işçilere dair iş cinayeti verileri,
Ceza Mahkemeleri'nde görülmüş ölümlü iş cinayeti davalarından belediyelerin sorumluluklarını ortaya koyan savunma ve kararlar (Davutpaşa Davası başta olmak üzere),
asbest ve kentsel dönüşüm ile depremlere bağlı yıkımlara dair görgül veriler/uzman raporları
ve Büyük Sanayi Felaketler Yönetmeliği'nin yerel yönetimlerle ilgili düzenlemelerinden çıkarsanan müdahele alanları eşlik etmiştir.
İBB başta olmak üzere, tüm yerel yönetimlerin işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında etkin ve yaşam kurtaran politikalar tasarlaması ve uygulamaya geçirmesi için gerekli atılımın, araştırma ayağına katkı sağlaması için hazırlanmış ve sunulmuştur.
"Şehircilik Okulu", TMMOB Şehir Plancıları Odası'nın şehir planlama+mekansal analiz yapan tüm öğrencilere yönelik açık dersleri. Bu serinin 32. dersinde, saha çalışması yapan her alandan öğrenciye bir vademecum dersi derlemeye çalıştım.
Bu dersin besini, aslen Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü'ndeki atölye saha çalışmalarında ekip çalışmasına 'toplumsal mekan okuma' ile ilgili koymaya çalıştığım katkılardan, akabindeki Atölye Kitabı çıkarırken öğrencilerle yaptığımız gönüllü çalışmalardan, atölye çalışmasına eşlik etmesi için verdiğim Sosyalbilimlere Giriş ve MEkansal Ekonomi Politik birinci sınıf lisans dersi deneyimlerinden, sahadan, kuramdan, kolektif işler ve sorulardan öğrendiklerimden geliyor.
İşe yaraması umuduyla.
Bunun için, mekanın verili idari/proje sınırları içerisinde fiziki temsili çabasının olmazsa olmazı olan, 'sosyal mekanın üretilmesi' yaklaşımı içerisinde, öğrencilere 'sosyal mekanda' toplumsal farklılaşmaları (toplumsal sınıf; toplumsal cinsiyet; göç dalgası, kültür, dil, din, mezheb bazlı etnik, yaş/nesil, bedensel nitelikler temelli) tespit edebilecek ve okuyabilecek melekeler kazandırmaktır.
Ders, hem ekonominin ana kavramlarına giriş vermeyi, hem de bu kavramların mekansal karşılıkları ve ölçek konularına dair bilinç uyandırmayı amaçlıyor.
Derste, ekonomi disiplini, 'ekonomi-politik' anlayışı içerisinde, sosyal bilimlerin bütünlüğünü yansıtan bir dalı olarak ele alınacaktır. Mekansal süreçlerin, üretim, dolaşım ve yeniden üretim süreçleri olarak, aktörler, ölçekler ve ilişkiler ağı içerisinde anlaşılması için kilit kavramlar ele alınacaktır. Bu bağlamda, makroekonominin ve sosyolojinin ana kavramları, yeni veri görselleştirme metotları kullanılarak mekansallaştırılacaktır.
Ekonomiye Giriş, Ekonomik Coğrafya, Kent Ekonomisi ve Kentsel/Beşeri Coğrafya giriş literatürü, güncel ekonomik veriler, kent ekonomisi haber, veri bankaları ve sair veri kaynaklar yan yana koyularak, şehir ve bölge planlama öğrencisinin atölye çalışmaları sırasında karşılaşacağı sosyoekonomik analiz becerisi kazandırılması sürecine ilk adım atılacaktır. Mekansal çalışmalarda, herhangi bir ölçekteki analize başlamadan önce sosyoekonomik bağlam hakkında bir analiz listesi çıkarabilme ve bu alana kavramlarla yaklaşma becerisinin kazandırılması amaçlanmaktadır. Amaca uygun olarak 1. ve 2. sınıf planlama atölyeleri analiz içerikleriyle koordinasyon sağlanacaktır.
*******
The course 'Introduction into Spatial Political Economy' is an introductory course for Urban Planning students that aims to present students the key concepts of macroeconomics, with a focus on two key aspects mainly lacking in the macroeconomic theory: The labor aspect (the issue of the subjects of economy) and the space (that the economic activies take place or connect and build spaces of flows). This course has been opened for the first time in spring term 2018 at the Urban and Regional Planning Department of Mimar Sinan Fine Arts University / İstanbul. It tries to hybridize literature on Marxist Political Economy, Introduction into Macroeconomy, Economic Geography, Human Geography and Economic Sociology. Work in Progress! The package contains the syllabus under construction (open to your suggestions) and the presentation materials.
This constitutes a work in progress, a draft of a compilation and categorization.
Open to additions and suggestions.
Grateful to Eda Güçlü, Julia Strutz, Elçin Arabacı, Ayhan Han, Sinan Çetin and Mafalda Ade for their help!
Bu kılavuzda verilen kaynaklar, tüketici olmaktan uzaktır. Bu kılavuz, lisans eğitimine yeni başlayan öğrencilerin ilk başvuracağı kaynakları listelemekle ve kabaca bir ‘kaynaklar panoraması’ vermekle yetinmektedir. Öneri ve katkılarınızla iyileşecektir. (öneri ve eleştirileriniz için, e-mail: [email protected])
1) Kent çalışmalarında yeni temsil ve görselleştirme metotlarını felsefi ve metodolojik bağlamı içinde alan üç ders; [M. Güvenç]
2) Kent çalışmalarını merkezden ve başat anaakım yaklaşımlardan çıkarmak ve çeperi /periferiyi kent çalışmalarına dahil etmek için elimizde olan alternatif kaynak ve yaklaşımlara eğilen üç ders; [JF. Pérouse]
3) Klasik şehircilik atölyelerinde genelde teknik bir konu olarak ve araç olarak anketlerle ele alınan mekan sosyolojisi / toplumsal mekan konusunu niteliksel metotlarda geliştirmeye yönelen üç ders [Y. Şentürk]
4) Ekonomi-politik yaklaşımlarla, yeni kentsel dönüşüm literatürünün eleştirel bir envanterini yaparak (özellikle, kent-inşaat sektörü-ulus devlet arasındaki ilişkiler, 'rant' kavramı' gibi) yeni araştırma gündemleri ve kavramlar öneren üç ders [F.Ercan]
Ders, tüm Yüksek Lisans ve Doktora öğrencileri için zorunlu ve kredili bir ders teşkil etmektedir. Ayrıca araştırma / akademik ilgileri yoğun olan üst sınıf lisans öğrencilerin de dinleyici olarak bu derse katılabilirler.
** 5 Perioden der Historischen Halbinsel + Handwerker auf der historischen Peninsula
** Syrische Flüchtlinge in Istanbul: Leben und Arbeiten, Institutionen, Gesetze, Rassismus und kulturelle Beharrung
**Tuzla und Pendik: Kamp Armen zurück an ihre Kinder, an das armenische Volk [Nor Zartonk, Dört Ayaklı Şehir aus Kamp Armen-Soli, lokales Agenda Urbanes / Arbeitswelt (#tuzlasahilimedokunma, Limter-İş, Cam-Keramik-İş und Petrol-İş organisieren sich in sera-pool / çan ortak-norm fabriken)
**Mega-projekte und Norden von Istanbul
**Handwerker auf der historischen Peninsula und ihre Zentralisierung in der Peripherie (Kuyumcukent / Juwelierstadt)
**Zerstörung der Nördlichen Ökozonen in İstanbul durch die Megaprojekte
**Vertikalisierung von dem ehemaligem Textilbezirk Bomonti (Kazova und Hilton IC Bomonti) "
This is an collective work summarizing the field work and the subsequent in-workshop analyses of the urban planning studio at Mimar Sinan Fine Arts University, Department of Urban and Regional Planning (Istanbul) with the first year students, in 2018 Spring term in Misiköy / Gümüştepe, Nilüfer, Bursa. It includes a substantial bibliography on the neighbourhood and its region, spatial, historical and socioeconomic analysis on diverse scales.
https://drive.google.com/drive/u/1/folders/0B6WX4sgxx4wANHhvNlY2Y082MlU
in order to download the book!
This urban workshop book is a collective publication by the participants of the 1st year Urban Studio of the Mimar Sinan Fine Arts University, Department of Urban and Regional Planning, both students and academic staff. The urban workshop and the publication was realized between February and June 2017. The field of the Urban Workshop is since 2004 a neighbourhood attached to the District Municipality of Sarıyer, Rumelifeneri. It is situated on the northwestern extreme of the Bosphorus opening towards the Black Sea with strategic meaning to the city of Istanbul throughout the history.
MSGSÜ Mim. Fak. Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nün 2015-2016 öğretim yılı bahar yarıyılı ders programında yer alan PLN201 planlama atölyesi için bu yıl çalışma alanı olarak; Istıranca / Yıldız Dağları ekosistemi içerisindeki, Kırklareli'nin Vize ilçesine bağlı “Kıyıköy” beldesi seçildi. Trakya Bölgesi içinde geçen yıl yine aynı ders kapsamında ele alınan Demirköy ve köylerinin ardından bu defa daha küçük bir yerleşme alanı olan Kıyıköy’de daha derinlemesine bir çalışma yapma olanağı doğdu. Çalışmamız sırasında derinlemesine analizde Kıyıköy Beldesi İmar Planı kapsamındaki alana yoğunlaşarak, farklı, bir analiz süreci gerektiren Belde'ye bağlı Aksicim, Balkaya ve Hamidiye Köyleri kapsam dışında bırakılmıştır. Atölyenin temel öğretim hedefleri doğrultusunda; yerleşmenin “doğa-insan-kültür” ilişkileri bütününde incelenmesi, yerleşmeye parçası olduğu bütünden farklı ölçeklerde bakılabilmesi, yerleşmenin mekânsal örgütlenme biçimini oluşturan katmanların ve mekân olgusunun anlaşılabilmesi, yerleşmeye özgü niteliklerin ve farklılıkların ortaya konulabilmesi, yerleşmenin potansiyellerinin ve sorunlarının anlaşılabilmesi çalışma programımızı şekillendirdi. Çalışma grupları bu doğrultuda üst ve alt olmak üzere birbirini bütünleyen iki farklı ölçekte çalıştılar. Dönem başında bir hafta boyunca Kıyıköy’e gidilerek yerinde alan araştırması yapıldı. Istrancalar sistemi içinde yerleşmeleri anlayabilmek için üst ölçekte farklı temalarda çalışma konuları belirlendi. Bölgesel ve çevresel ilişkileri anlayabilmek için üst ölçekte; akışlar ve erişilebilirlik, tarihsel katmanlar ve kültür mirası, doğal nitelikler ve miras konuları ele alınırken, alt ölçek olarak belirlenen Kıyıköy Belde ölçeğinde de yerleşmenin sosyoekonomik özellikleri, planlama araç ve süreçleri, fiziki çevre analizleri ile yerleşmenin mekânsal belleği ve algı rotalarını oluşturmaya yönelik çalışma konuları belirlendi.
MSGSÜ Mim. Fak. Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nün 2015-2016 öğretim yılı bahar yarıyılı ders programında yer alan PLN201 planlama atölyesi için bu yıl çalışma alanı olarak; Istıranca / Yıldız Dağları ekosistemi içerisindeki, Kırklareli'nin Vize ilçesine bağlı “Kıyıköy” beldesi seçildi. Trakya Bölgesi içinde geçen yıl yine aynı ders kapsamında ele alınan Demirköy ve köylerinin ardından bu defa daha küçük bir yerleşme alanı olan Kıyıköy’de daha derinlemesine bir çalışma yapma olanağı doğdu. Çalışmamız sırasında derinlemesine analizde Kıyıköy Beldesi İmar Planı kapsamındaki alana yoğunlaşarak, farklı, bir analiz süreci gerektiren Belde'ye bağlı Aksicim, Balkaya ve Hamidiye Köyleri kapsam dışında bırakılmıştır. Atölyenin temel öğretim hedefleri doğrultusunda; yerleşmenin “doğa-insan-kültür” ilişkileri bütününde incelenmesi, yerleşmeye parçası olduğu bütünden farklı ölçeklerde bakılabilmesi, yerleşmenin mekânsal örgütlenme biçimini oluşturan katmanların ve mekân olgusunun anlaşılabilmesi, yerleşmeye özgü niteliklerin ve farklılıkların ortaya konulabilmesi, yerleşmenin potansiyellerinin ve sorunlarının anlaşılabilmesi çalışma programımızı şekillendirdi. Çalışma grupları bu doğrultuda üst ve alt olmak üzere birbirini bütünleyen iki farklı ölçekte çalıştılar. Dönem başında bir hafta boyunca Kıyıköy’e gidilerek yerinde alan araştırması yapıldı. Istrancalar sistemi içinde yerleşmeleri anlayabilmek için üst ölçekte farklı temalarda çalışma konuları belirlendi. Bölgesel ve çevresel ilişkileri anlayabilmek için üst ölçekte; akışlar ve erişilebilirlik, tarihsel katmanlar ve kültür mirası, doğal nitelikler ve miras konuları ele alınırken, alt ölçek olarak belirlenen Kıyıköy Belde ölçeğinde de yerleşmenin sosyoekonomik özellikleri, planlama araç ve süreçleri, fiziki çevre analizleri ile yerleşmenin mekânsal belleği ve algı rotalarını oluşturmaya yönelik çalışma konuları belirlendi.
https://m.bianet.org/bianet/ekoloji/281739-hatay-valiligi-nin-asbest-aciklamasina-dair-kati-olan-her-sey-buharlasiyor
Döküntü sahalarında asbeste işaret eden lifsi tozun bulunması, öncesinde bertarafının yapılmadığının itirafı niteliğindedir. Yani hâlihazırda bu limit değeri sadece enkaz kaldırma için ve asbestli sökümde zorunlu tüm tedbirler alındıktan sonra bir anlam ifade eder, döküm sahaları için değil.
#Enkazbilim ve #EmEkoloji yönelimi ile bir etrafında somut işbirlikleri örülecek öncellikli ameller, sahalar kılavuzu çıkarmaya çalıştım: Ne yapmalı?
"Siyasi tartışmalarda mevzu 'amele' meselesine gelse bile, amelleri tanımlayan somut hikayesel, tekil mekan ve özneleri zikrederek kuran deneyim aktarımından çok kendimizi ekseriyetle soyutlayıcı, epey uzamsız, kuru kuruya tasnif eden 'entelektüel alanda' buluyoruz.
'Emek' konusunu geçiş zamanı çerçevesi içinde bir saat metaforu ile değil, emeğin yeniden üretildiği mekanların bugünkü dağınık somutluklarını birbirine teyellemeye çalışan bir harita metaforu ile ele almayı öneriyorum.
Öncelikle: Emeği, dönüşüm için temsili veya daha fenası başkalarına ait olup da kimliğini arzuladığımız bir 'fetiş-kategori' olmaktan çıkaracak şeyin, -kendininki dahil olmak üzere!- somut kapitalist üretim saha, havza, işyeri, alanlarının mücadelelerinde eylem ve bilgi ile (eylem-bilgi ile) 'amelelik' yapmak, yani 'yerinde' emek vermek olduğunu düşünüyorum. Bu da emekçiye, yani kapitalist toplumda insanın dönüştürüldüğü ve tanındığı şeklinin gidişatına (zamana) değil, bugün, buradaki mekanlarına bakarak bir iç görü, gündem, 'yapılacaklar ve öncelikler' listesi ve işbirlikleri kılavuzu derlemekle olacak gibi görünüyor...."
Konu hakkında Evrensel, Evrensel Ege Sayfaları, Bianet, Açık Radyo Yeşil Alan, Açık Radyo Yeşil Bülten, TTB Halk Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Kolu , La Croix, Le Monde vs'de çıkan, dahil olduğum yazı, mülakat ve podcastların derlemesi / izleği.
Latife Tekin'in 'Sevgili Arsız Ölüm' ve Annie Ernaux'nun 'Seneler'inin bakışımlı okuması.
Beitrag in der Monatliche Periodik der Kommune Longo Maï, Archipel (November 2018, Nr. 275):
"Unsere türkische Freundin Asli geht fünfmal pro Woche zum Justizpalast in Istanbul um den Strafgerichtssitzungen gegen Hunderte von Akademiker_inne_n beizuwohnen. Sie ist Mitglied der
Koordination der Akademiker_innen für den Frieden und Mitbegründerin der „Neuen Akademie“ in der Türkei.
http://www.zinzine.domainepublic.net/?ref=3755
27.aout.2018, Emission sur le Radio Zinzine de Longo Mai, avec Bediz Yılmaz
Rebondir malgré la répression en Turquie (60 mn) le 27 août 2018 [ Specials ]
De passage sur la colline Zinzine, Bediz et Asli sont deux universitaires turques. Toutes les deux ont soutenu la pétition qui a dénoncé la guerre déclenchée contre les villes kurdes en 2015. Bediz a perdu son emploi et a été contrainte de partir en Allemagne, Asli travaille à une autre université qui ne l'a pas dénoncé auprès des autorités. Bediz a décidé de rentrer en Turquie, malgré le risque de répression et envisage de créer un collectif agricole à Mersin dans le sud du pays. Elles nous parlent de la chape de plomb qui pèse sur la Turquie et comment un mouvement de résilience civil tente de créer des formes de résistance au quotidien.
https://www.youtube.com/watch?v=PIzo4oTW3mc
Medyascope.tv
23 Ocak 2016
This is a short, analytical summary of the 2017 report on work-related murders in Turkey, prepared by Istanbul Health and Safety Labor Watch, (ISIG Meclisi). At least 2006 workers died in work-related accidents in 2017. If deaths due to occupational diseases are added up to this number, which remain totally unregistered in Turkey, this vital price would mount to at least 14-15.000 workers. We work like at a war, we go to war as if we are working on a national developmentalist project.
For the summary of the report in Turkish, consult:
http://www.guvenlicalisma.org/index.php?option=com_content&view=article&id=19179:ohalkhk-rejimi-is-cinayetleri-demektir-2017-yilinda-en-az-2006-isci-yasamini-yitirdi&catid=149:is-cinayetleri-raporlari&Itemid=236
Soon a version in English will be available.
Check www.guvenlicalisma.org
*CANI ALAN, İŞİN “HIZI”DIR! SENDİKAL BİR MESAİ OLARAK “HIZI” GÖRMEK VE GÖSTERMEK
*CAN ALAN İŞİN PARÇALANMIŞLIĞIDIR! SENDİKAL BİR MESAİ
OLARAK HER TÜRLÜ DAYIBAŞILIĞI GÖRMEK VE GÖSTERMEK
*YAŞAM EKSENLİ SENDİKACILIK VE İŞÇİ SAĞLIĞI MÜCADELESİ İÇİN FAYDALI DÖRT KAVRAM
*YAŞAM EKSENLİ EMEK ÖRGÜTLENMELERİNDE ÖNCÜ ADIMLAR
Ekonomi-politiğe giriş 1. ders: meta, taşlaşmış üretim ilişkisidir, ekonomi-politik ise metanın arkasındaki ilişkileri çözme sanatı. Sanat konusu olan toplumda metalaşmış ve metalaşmakta olan herşeydir o zaman: Kömür, eğitim, su, sağlık, iletişim, bilgi, araştırma, kıyafet’in ‘arkasındaki üretim ilişkilerin bakmak’...Hepimiz o ilişkilerin bir yerinde duruyoruz. Soma'yı anlamaya çalışmak için, önce o alanın neresinde durduğumuza, kapitalizmin bedenindeki bu 'soma-tik' alametleri neresinden taddığımıza bakmak gerekiyor. Soma, aynı Tuzla'nın olmadığı gibi, hüzün, yardımseverlik ve anlayışla yaklaşılabilecek bir 'ötekinin' meselesi değil.
...Bu yüzden, Wallerstein’in hala geçerliliğini koruduğunu düşündüğüm bir tabirini kullanacak olursak, tüm ‘tarihsel sosyalbilimler’ ile ilgilenenlerinin konularının seçiminden, araştırma sorularını belirleyinceye ve saha veya arşiv çalışmasına çıkıncaya kadar, yaklaştıkları konulara sadece teknik bir ‘araştırma sorunsalı bulmak’ çerçevesinde değil, faaliyetlerinin uzun vadeli tutarlılığını sağlayacak, binbir şekle bürünebilecek güncel, sosyal ve siyasal eklemlenmesi, yani ‘kullanım değeri’ ile birlikte düşünmeleri gerektiğine inanıyorum. Bilim kullanım değeri için değil de, piyasadaki değişim değeri için yapıldığında, doğanın diğer ‘şeyleri’ gibi metalaşıyor zira. Bunu yaparken kendi bilimsel araştırma mesailerimizin de, hakkında yazdıklarımıza benzer çelişkiler taşıyan bizatihi bir emek süreci olduğununun, bu emek sürecinin de hiyerarşileri, direnişleri, şirketleri, mücadeleleri, çalışma acıları olduğunun da hiç unutulmaması gerektiğine, bu sürece de, gene kalemi elimize aldığımız zaman öne çıkarmaya çalıştığımız işçilerin sesleri gibi ‘emek-eksenli’ ve emekçi kafayla yaklaşmamız gerektiğine inanıyorum. Zira emek tarihinin ‘taşlaşmış üretim ilişkileri’ olarak tanımlanan ‘metanın’ arkasındaki üretim sürecine bakmaktan başka birşey olmadığına inanıyorum. Bu meta, ister kömür, ister araştırma, ister eğitim, ister finans, ister konut, isterse de metalaşmış veya metalaşmakta olan herhangi başka bir ‘şey’ olsun. """
[Bu yazı, Jadaliyya Türkiye Sayfası Editörleri tarafından hazırlanan “Gezi'yi Hatırlamak: On Yıl Sonra Nostaljinin Ötesinde” başlıklı tartışma serisinin bir parçasıdır. Konuk editörler Birgan Gökmenoğlu ve Derya Özkaya tarafından hazırlanan serinin giriş yazısına ve diğer makalelerine buradan ulaşabilirsiniz.]
http://www.tohumekenlerfidedikenler.istanbulgendermuseum.org/asli-odman/
Depremden sonra, 9 Mayıs 2023'de Punctum Söyleşileri I: Afet ve Enkazbilim (Aslı Odman & Mine Yıldırım) https://www.youtube.com/watch?v=VuHv7aOy1zs;
https://www.punctumdergi.com/post/afet-ve-enkazbilim
Depremden sonra, 30 Mart 2023'de Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi (Moda)da yaptığımız söyleşi: "Enkaz ve Olağanüstü Hal: Yolu Depremden Geçen Hızlandırılmış Trenin Rayları -": https://www.youtube.com/watch?app=desktop&v=huq_BsjMnzc
Kasım 2022
''... bir enkaz belgeliyoruz. Kalkınmanın diğer yüzü kıyım ve bu kıyımı belgeleyenler esasında birbirini buluyorlar. Hafriyatından hayvan ölümlerine, denizdeki mülteci ölümlerinden, kadın cinayetlerine, iş cinayetlerine, kaybedilenlere, inşaat suçlarına... (...) Bunları bir araya getirince ne kadar ciddi bir örüntü olduğunu görüyorsunuz. Faillerini görüyorsunuz.''
30 Mart 2023:
"Perşembe Söyleşisinde konuğumuz, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışan sosyal bilimci ve İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi kurucu gönüllülerinden Aslı Odman.
Yüksek lisans tezinde Meksika ve Türkiye’nin 1930’lardaki iktisadi milliyetçi ulus devletleşmesi süreçlerini, doktora tezinde ise Ford Motor Company’nin Tophane’deki montaj fabrikasından başlayarak küresel üretim ağını inceleyen Odman’ın yakın tarihli çalışmaları, kar amaçlı üniversite şirketlerine (KAÜŞ) ve gemi inşa sanayi, şantiyeler, dizi setleri, madenler, tarım gibi çalışma mekanlarından hareketle çevre, kent, halk ve işçi sağlığına karşı işlenen şirket ve devlet suçlarına odaklanıyor.
Söyleşimiz, Aslı Odman’ın deprem bölgesindeki gönüllü tercüman olarak bulunduğu sahra hastanelerindeki deneyim ve gözlemlerine dayanarak daha önce işçi/halk/çevre sağlığı alanında belgelemeye çalıştığı olağanüstü haller ve enkaza dair tespitleriyle anlamlandırmak ve sürekliliğe vurgu yapmak üzerine oldu."
2023
1 Sezon, 6 Bölüm
Yönetmen: İlkay Nişancı
Yapımcı: Hakan Fıçıcı
Eko Eko Eko belgeseli, modern kentli insanın gezegenin yaşadığı ekolojik çöküşe nasıl tepki verdiğini sorguluyor. Belgeselde Ceren Moray’ın canlandırdığı iki karakter, günlük hayatta hepimizin aklını kurcalayan ekolojik çıkmazlara yanıt arıyor. Alanında uzman 26 akademisyen mevcut ekonomik düzenin ekolojik anlamda sürdürülebilir olup olmadığını ortaya koyuyor.
https://www.blutv.com/diziler/yerli/eko-eko-eko
https://www.instagram.com/ekobelgesel/
https://twitter.com/Ekobelgesel
Dicle Nur Selçuk ve İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybeden Tüm İşçilere…
Türkiye’de 2022 yılında en az 1843 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Son 20 yılda 20 grev yasaklandı. Türkiye’de, AKP iktidarı döneminde yaşanan işçi katliamlarına, iş cinayetlerine, iş kazalarına, sendikasızlaştırmaya İstanbul, Eskişehir, Kocaeli, Çorlu, Sakarya’dan bakıyoruz…
Yönetmen: Çetin Ak
Kamera: Deniz Çamur
Işık: Hüseyin Uğur
Söyleşi: Elif Sinem Arıkan
Kurgu: Çetin Ak
2023 . Belgesel
ANAYASA MAHKEMESİ KARARININ YILDÖNÜMÜNDE BARIŞ AKADEMİSYENLERİNİN • SENDİKAL/MESLEKİ • İNSAN HAKLARI • DEMOKRASİ • HUKUK(LA) MÜCADELESİ
Zeynep Kıvılcım: Barış Akademisyenleri, gösterdiği çeşitlilikle beraber ya da buna rağmen nasıl ağır ceza mahkemeleri önünde ortak bir dava takibi mümkün oldu? Bunun avantajları veya zorlukları var mıydı? Nelerdi? Burada nasıl dayanışma pratikleri ortaya çıktı? Neler öğrendiniz, neler öğrendik ve neleri bir daha yapmayalım dedik? Söz sende.
Aslı Odman: Burada anlattıklarım, herhangi bir Barış Akademisyenlerini temsil iddiası taşımadan, deneyimlerim üzerinden beraber bir düşünme denemesi olacak. İçindeyken düşünmeye çalışmış, Barış Akademisyenlerinin sosyolojisi hakkında bir şeyler çiziktirmiştim sıcağı sıcağına. Açıklama ihtiyacı yakıcı idi. Şimdi tabiri caiz ise ‘arkasından’, en azından ceza hukuki alanındaki hukuki mücadelenin ana kısmı sonuçlandıktan sonra düşünmek daha zormuş esasında....
Bu mülakatın fikri ile uygulaması arasında üç seneden fazla bir süre var. Mesopotamia Dayanışma Okulu gönüllüleriyle tanışmam 16-18 Haziran 2018’de Atina’da oldu. Yunanistan’daki siyasal, ekonomik ve eğitim krizine karşı dayanışma olarak örgütlenen, ondan fazla “dayanışma okulu” bu tarihler arasında ilk uluslararası kongrelerini gerçekleştirdi. Ben de buraya, bilgi ve eğitim müşterekleri, alternatif eğitim kolektifleri hakkında Türkiye’de Barış Akademisyenleri’nin kitlesel olarak üniversite ve araştırma kurumlarından dışlanmaları sürecinde yakıcı bir ihtiyacı erdeme dönüştürme” çabası olarak oluşmaya başlamış olan dayanışma okullarının pratikleri ve hayalleri hakkında konuşmak için davet edilmiştim. Envai baskı ve belirsizlik içindeki bir dönemde, biraz da vazife icabı komşuya çıktığım bu yolculukta bir kongreye sığabileceğinden çok daha fazlasını buldum. İlk uluslararası buluşmalarını düzenleyen bu okullardan Mesopotamia’nın bulunduğu Atina’nın merkezine metroyla 15 dakika uzaklıkta, güneydeki Moschato mahallesinde kaldım. Bu kısa ziyarette, okulun mahalleyle kurduğu ilişkilere bir değil birkaç kere “misafir” olarak şahit oldum. Bağımız devam etti. Ve okulun gönüllülerine sorduğum sorulara 2020’de bir Bir+Bir mülakatıyla geri dönüp, cevaplarını “Rekabetçi, bireyci, hiyerarşik, geleceğe endeksli olmayan bir örgütlenme nasıl olabilir? Bugünün ve şimdinin sorunlarını tarihin derinliklerinden beri taşıdığımız mutluluk, adalet ve eşitliğe dair pratik ve ütopyalarla ilişkilendirecek somut örgütlenmelere dair iyi pratikler var mı” sorularıyla ilgilenen tüm okuyucularla paylaşmak istedim.
Fight Impunity – Association Against Impunity
and for Transitional Justice
Derleyen: Gökçer Tahincioğlu
Kurum: Hakikat, Adalet ve Hafıza Merkezi
"Çeşitli hak alanlarından başarı hikâyelerini tanıklarından dinleyelim; zorla kaybetmelere, işkenceye, cezasızlığa, erkek şiddetine, nefret söylemine, ayrımcılığa, sansüre, yaşam alanlarının talanına, iş cinayetlerine karşı mücadele azminin böyle köklü ve kararlı olmasının izini sürelim istedik. Her bir deneyim nasıl bir itirazdan cesaret buluyor, kendi yatağında akarken nasıl kendinden daha büyük bir anlama kavuşuyor hatırlamak, hatırlatmak hepimize iyi gelir, cesaret verir diye düşündük."
Evrensel Gazetesi, Mülakat: Murat Uysal, 27 Mayıs 2022
Odman sendikalaşma mücadelesine dair şu notları düşüyor: “Örgütlenme, varmak için azaplardan geçilen bir amaç değil, zaten azap haline gelen çalışma koşullarının içindekileri sağaltan bir süreç. Evet KHK’ler ile devlet üniversitelerine ibret verildi, daha baskıcı koşullar yaratıldı, fakat özel sektördeki üniversite ve okullar da Bilgi, Şehir ve Doğa kurumları örneklerinde görüldüğü gibi sürekli ekonomik-politik krizin iniş çıkışlarına bağlı olarak satılma, devredilme ve iflas etme riski altındalar. Çalışanların yatay örgütlenmesi için zorluk çıkaran şartlar, aynı zamanda minimal haklarımızı savunmak için bu örgütlenmeyi dayatıyor. Eğitim sektörünün de parlak halesinin sırları dökülüyor. Geride kalan bu iş kolunda da, ekmek, onur ve özerkliğimiz için dikey dayatmalara karşı, yatay örgütlenmelere olan ihtiyaç.”
https://www.youtube.com/watch?v=sfu-Pg36rKM (Konu hakkında Plaza Eylem Platformu'ndan Eylem Akçay ile 14.11.2017 tarihli webiz mülakatı)
"Hayat pahalılığı ve ekonomik krizin emekçilerin yaşamına yansımalarını ve acı sonuçlarından biri olan işçi intiharlarını, intihara giden yolun kaynaklarını ve sermaye sınıfının yarattığı yıkımın bağlamını akademisyen/İSİG gönüllüsü Aslı Odman'la işçi intiharları dosyasının ilk yazısında değerlendirmiştik. Söyleşinin ikinci kısmındaysa intihara kadar giden yolun, her gün daha da dibe sürüklenen eğitim emekçileri nezdinde yarattığı yıkımın kaynaklarına eğilmeye çalıştık.
Factories have been COVID-19 clusters from the beginning of the pandemic. Recently, business have been trying hard to refute the role of the manufacturing sector as the main contributor of new COVID-19 cases, but factories are still among the most aggressive means of spreading the disease. In this last piece of our “Factory Reloaded” series, Aslı Odman, an instructor at Mimar Sinan Fine Arts University, and a founding member and volunteer at Istanbul Health and Safety Labor Watch, discusses the socio-spatial inequalities triggered by the COVID-19 pandemic in industrial workspaces on both local and global scales.
"İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi üyesi akademisyen Aslı Odman tehlikenin boyutları konusunda uyarıyor.
Tehlikeli atıkların uluslararası sulara vereceği zararı ortadan kaldırmak için Basel Sözleşmesinin gerekliliklerinin yerine getirilmesi gerekiyor. 'Biz geminin Türk şirketi Sök Denizcilik tarafından satın alınması sırasında böyle bir envanteri göremiyoruz.'"
"Bir işçi iş cinayetinde ölüyorsa, en az 6 işçinin de meslek hastalığından öldüğünü varsayıyorlar. Odman Türkiye'de bir yılda iş cinayetlerinde 2 bin kişinin ölümünün belgelendiği ve aslında her yıl Türkiye'de en az 12 bin kişinin meslek hastalıklarından öldüğü bilgisini veriyor.
Memlekette sakin bir gün geçirmek namümkün, yine endişeliyiz. Bu kez söküm için Brezilya'dan Türkiye'ye gelecek bir uçak gemisiyle ilgili endişelerimiz. Söz konusu İzmir Aliağa olunca "Leyla ve Mecnun" karakterlerinden İsmail Abi gibi naif olamıyoruz maalesef. Gemilerin gelişini umutla bekleyemiyoruz. Körfez'den açıklara bakıp onlara el sallayamıyoruz heyecanla.
Türkiye’de Aile ve Çalışma Bakanlığı tarafından her yıl 4-10 Mayıs tarihleri arasında “İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası” etkinlikleri düzenleniyor. Bu yolla çalışanların işyerlerinde ölmesinin ve sakatlanmasının önlenmesi için iş sağlığı ve güvenliği bilincinin yaygınlaştırılması amaçlanıyor. Ancak Türkiye’de işyerlerinde ölümlerin halen önüne geçilebilmiş değil. İşyerlerinde yaşanan ölümlerin iş kazası değil cinayet olduğunu savunan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi gönüllüsü ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) Pandemi Çalışma Grubu üyesi Aslı Odman, 2020 yılında iş cinayetlerinde önceki yıllara göre sıçrama yaşandığını söyledi.
https://www.youtube.com/watch?v=W1dK1RspKl4&t=114s
-Bir yer kapanmadı, tam üretmeye devam ediliyor, inşaatlar sürüyor, taş ocakları çalışıyor!
-Herkes kendi ölüsünün kaydını tutmaya çalışıyor.
- Ölüm nedenlerine meslek hastalığı yazılmadığı için, verilere göre kimse meslek hastalığından ölmüyor gibi görünüyor ve bu bir Türk mucizesi!
28 Nisan 2021
Sosyalbilimci ve İstanbul İSİG Meclisi Gönüllüsü Aslı Odman, "Türkiye'de en muhafazakâr tahmin ile 10 ila 15 bin çalışanın, uzun vadeye yayılmış iş cinayeti olarak tabir edebileceğimiz meslek hastalıklarından hayatını kaybetmesine rağmen, resmi istatistiklerde 2013'den beri kimse ölmemiş gözüküyor. Her sene kanserden ölenlerin en az yüzde 10'unun mesleki kanserlere bağlı öldüğü hesaplanıyor. On binden fazla mesleki kanserden ölüm kayıt altına alınıyor olmalı, ama resmi rakam '0'." dedi.
Ankara-Bugün 28 Nisan İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Mücadele Günü. 28 Nisan iş kazaları ve meslek hastalıklarının öngörülebilir ve önlenebilir olduğuna, çalışırken neden ve nasıl hastalandığımıza, yaralandığımıza ve öldüğümüze dikkat çeken bir gündür.
14 April 2021
"The furore over news that an asbestos-laden aircraft carrier was destined for scrapping at a Turkish shipyard1 has brought to the fore the failure of the country to address the invisible but deadly legacy caused by the commercial use of around one million tonnes of asbestos,2 the presence of naturally occurring asbestos in rural areas3 and the consequences of hazardous working conditions in ship recycling/scrapping yards..."
http://www.zinzine.domainepublic.net/?ref=8126
http://www.zinzine.domainepublic.net/?ref=8182
Le tremblement de terre qui a frappé la Turquie et la Syrie le 6 février dernier a dévasté une zone de plus de 20 000km². Selon l'Organisation mondiale de la Santé, il s’agit de "la pire catastrophe naturelle en un siècle en Europe". Il a tué au moins 46 000 personnes et fait 105 000 blessés en Turquie, selon des bilans incomplets. Au delà de cette catastrophe naturelle, ce qui a provoqué autant de destructions et de morts est l’état déplorable de nombreux bâtiments, souvent construits récemment, en bafouant toutes les normes anti-sismiques. Cela a fait partie d’une frénésie de construction et de métropolisation qui a marque le pays ces vingt dernières années, encouragée par l’AKP, le parti de la justice et du développement du président Recep Tayyip Erdogan. Lors d’un récent voyage à Istanbul fin mars nous avons pu échanger avec Asli Odman, enseignant à l’université Mimar Sinan et spécialiste des questions d’urbanisme. Suite au séisme, elle s’est rapidement rendue sur place comme bénévole. Un entretien enregistré à Istanbul avec Asli Odman, professeur à d'université spécialisé dans les questions d'urbanisme.
http://www.zinzine.domainepublic.net/?ref=8126
Lors de notre séjour fin mars 2023, quelques semaines avant les élections cruciales du 14 mai, nous avons pu découvrir la réalité de cette immense métropole grâce à un tour en voiture dans le nord de la municipalité d’Istanbul. Grâce surtout à nos guides, Jean-François Perouse, géographe et turcologue qui habite à Istanbul depuis 23 ans, et Asli Odman, urbaniste et militante écologique.
http://www.zinzine.domainepublic.net/?ref=8182
Nach dem verheerenden Erdbeben in der Türkei und Syrien wählt die Türkei am 14. Mai einen neuen Präsidenten und ein neues Parlament und die AKP und Präsident Recep Tayyip Erdoğan wollen die Wahlen neuerlich gewinnen-aber sind diese diesmal auch eine Abstimmung über das Krisenmanagement der derzeitigen Machthaber und führen zu weitreichenden Veränderungen? Ein Gespräch mit der türkischen Sozialwissenschaftlerin Aslı Odman, die in Istanbul zu Stadtgeschichte, Industriesoziologie und zur politischen Ökologie forscht. Sie war nach dem Erbeben für mehrere Tage in der betroffenen Region der Türkei.
http://acikradyo.com.tr/i/rss/Hikayenin_Kadin_Hali.xml.
Program Açık Radyo'nun 50. yayın döneminde Kasım 2019'da eski/yeni bir kadro ile tekrar başlıyor:
Hikayenin Her Hali: Hayata dair cinsiyet-aşırı sohbetler (2019/2020 Yayın Dönemi, Açık Radyo)
Hazırlayan: Ayşe Gül Altınay, Kristen Biehl, Didem Gençtürk, Aslı Odman, Sema Semih, Özlem Yalçınkaya
Hayatın 'olağan akışında' normalleşen, olağan gözüken, 'eşyanın tabiatı gereği' akıp gidiverenleri, cinsiyet-aşırı sohbet masamıza koyuyoruz. Gündemi kentte, kırda, sokakta, fabrikada, evde, mahkemede, sinemada, müzikte takip ederken, gündeme gömülen hafızayı da hikayelerle kazıyabiliyoruz. Bugünü kadim zamanlarda arayabiliyoruz, başımızın çaresine tarihsiz antik hikayelerin penceresinden de bakabiliyoruz. Program misafirleriyle olağanda olağanüstüyü, düzende darmadağını, dertte dermanı, yasta gücü, birlikte farkı aşındırıp, kamplara bölünmüşlerin peşinden gidiyor. Masamız kalabalık, masamız renkli. Masa da, masaymış ha!
and on the tools provided by digital humanities to archive, curate, and disseminate our findings to audiences of students, scholars, activists, and general public.
İstanbul Bilgi Üniversitesi, 10 Aralık 2016
Workplace matters podcasts are produced by: Görkem Akgöz, Prerna Agarwal, Hasan Ashraf, Rick Halpern, Arnaud Kaba, Bridget Kenny, Sandra Lourenço, Aslı Odman, Nico Pizzolato, Mariana Stoler, Christian Strümpell.
– Birinci bölümde pandemi dönemi başlangıcındaki karantina deneyiminde, işçi hakları alanında ihlallerin tespit edilmesi amaçlanmıştır.
– İkinci bölümde ise emek çalışmaları alanında pandemi dönemiyle ilgili ilk bir yılda yayınlanan araştırma ve raporlar derlenmiştir.