Yerleşim alanında özellikle de kentin batı ve güneybatısında yapılan araştırmalarda, Geç Kalkolitik (M.Ö. 3500) ve İlk Tunç Çağı I (M.Ö. 3000)’e tarihlendirilen seramik ve çakmaktaşı buluntular ele geçirilmiştir. Bunlar, kentin erken yerleşiminin daha çok su kaynağı olan Asopos (Gümüşçay-Goncalı Deresi) etrafında oluştuğunu göstermektedir. Batı Nekropolü alanında ele geçirilen kaplar ise İlk Kalkolitik Dönem’e (M.Ö. 5500) ait olup Lykos Vadisi’nde bugüne kadar tespit edilen en erken buluntulardır. Plinius’un (NH.V.105), bahsettiğine göre; Hellenistik kent, önce Diospolis, sonra Rhoas olarak adlandırılmış olan, kutsal köy yerleşimlerinin üzerinde kurulmuştur. Diospolis, Zeus’un kenti anlamında olup Rhoas eski bir Anadolu adıdır. Antik kentin güneybatısında ve batısında Asopos (Gümüşçay-Goncalı Deresi), güneydoğusunda Kapros (Başlıçay), kuzeydoğusunda ise Lykos (Çürüksu) Nehri yer almaktadır.
Kent, Seleukoslar Kralı II. Antiokhos Teos tarafından eşi kraliçe Laodike adına, M.Ö. 3. yy’ın ortalarında (M.Ö. 261-253) kurulmuştur. Laodikeia’nın önemli antik yol güzergâhlarının kavşak noktasında olması, topografik yapıya bağlı Seleukos politikasına uygun yer seçimi, askeri, idari ve ekonomik konumu sebebiyle bölgenin ana merkezi durumundadır. Laodikeia tarih sahnesine ilk defa, M.Ö. 220’deki Akhaios isyanıyla çıkmıştır. Akhaios, Laodikeia’da kendisini kral ilan etmiş ve adına sikke bastırmıştır. Antik kentte ele geçirilen ve M.Ö. 3. yy’a tarihlendirilen mezar yazıtlarında bile bir çarşı, bir strategeion, bir gymnasium, bir tiyatro gibi yapılardan söz edilmesi, erken dönemde bile kentin önemine işaret etmektedir. Kentte, Grek Panteon’una ait inançların yanında, Doğu kültür ve inançlarıyla karışmış Zeus Aseis ve İsis kültleri de görülmektedir. Kentin kurucu baş tanrısı ise Zeus Laodikeus’tur.
Magnesia Savaşı: Seleukoslar ile Bergama desteğinde Romalılar arasında yapılan Magnesia Savaşı’na kadar kent, Seleukos yönetiminde kalmıştır.
Apameia Barışı; Magnesia Savaşı’nın ardından büyük bir zafer kazanan Bergama Krallığı, bu barışla bölge yönetimini ele geçirmiştir. Kent, hem Attaloslar’la hem de Roma ile sıkı bir bağ kurarak önemli ayrıcalıklar elde etmiş ve Bergama Krallığı’na bağlanmıştır.
Bergama Kralı III. Attalos’un ölmesi ve Kralın vasiyeti üzerine Laodikeia da Bergama gibi Roma Cumhuriyet Yönetimi’ne bağlanmıştır ve M.Ö. 129 yılından itibaren Batı Anadolu Asya Eyaletine dâhil olmuş, Roma tarafından atanan Prokonsül’lerce (eyalet valileri) bölge yönetimi sağlanmıştır.
Strabon (XII.7.16) Laodikeia’da kuzguni siyah renkli yünü çok yumuşak bir cins koyun yetiştirildiğini, bu koyunların yünlerinin Miletos (Balat)’ta yetiştirilen koyunlarınkinden dahi üstün olduğunu, bu sayede Laodikeialılar’ın büyük gelirler elde ettiklerini yazmıştır. Antik yazar Vitruvius (VIII.3) koyunların yünlerinin yumuşak oluşunu, içtikleri Bölgenin çürük kokulu suyuna bağlamıştır. Laodikeia’da dokunan ve “Trimita” adıyla bilinen tunikler o denli ünlüydü ki kent bir dönem “Trimitaria” olarak anılmıştır. Antik dönemin en güzel tekstil ürünleri Lykos (Çürüksü) Vadisi’nde dokunmuştur. Dokuma ürünleri Miletos’u bile geride bırakmıştır. Roma İmparatorluk Dönemi’nde, kent, stratejik öneminin de etkisiyle daha da büyümüş, ticarette özellikle de yün ve tekstil ticaretinde adını duyurmuştur. M.Ö. 88-85 yıllarındaki Mithridates Savaşları’nda Laodikeia büyük zarar görmüştür. M.Ö. 51 yılı sonu-50 yılı başlarında Kilikya valisi ve Romalı devlet adamı Cicero, 10 hafta boyunca Laodikeia’da yargı işlerini yürütmüş ve yasaların hazırlanmasını sağlamıştır. M.Ö. 40 yıllarında Parth güçleriyle birlikte bölgeye gelen Labienus’a, Laodikeia’lı Zenon adlı soylunun direnişi sonucu Laodikeia, Roma tarafından büyük saygı görmüştür. Bu cesaretli davranışından dolayı Pontos Bölgesi, Zenon’a hediye edilmiş ve Laodikeialılar Roma yurttaşı sayılma ayrıcalığını elde etmiştir. Bununla birlikte kent, Roma eyalet düzenlemelerinde Kibyra (Gölhisar) Conventus birliğine dâhil edilmiştir. Ancak bu birlikte en etkin kent, Laodikeia’dır. Kent, M.Ö. 27 yılında Augustus Dönemi’nde (M.Ö. 27-M.S. 14), M.S. 47 yılında İmparator Claudius Dönemi’nde (M.S. 41-54) meydana gelen deprem sonucunda tahrip olmuştur. Augustus Dönemi’nde kentte büyük imar faaliyetleri gerçekleştirilmiştir. İmparator Tiberius (M.S. 14-27) zamanında Laodikeia, Frigya’nın en görkemli ve zengin kentiydi.
İmparator Nero Dönemi’nde (M.S. 54-68), M.S. 60 yılında olan büyük depremde, tüm Lykos (Çürüksu) Vadisi kentleri yerle bir olmuş, Hierapolis ve diğer kentler, Roma İmparatorluğu yardımlarıyla ayağa kaldırılırken, Laodikeia kendi kendini imar etmeyi başarmıştır. Yazıtıyla M.S. 79 yılına tarihlenen stadyum, Lycias Nicostratus’un en küçük oğlu Nicostratus tarafından yaptırılarak, Roma İmparatoru Titus’a (M.S. 79-81) ithaf edilmiştir. Stadyum, bölgesel sportif oyunların ve gladyatör gösterilerinin yapıldığı en önemli yapıların başında gelmektedir.
İmparator Domitianus Dönemi’nde (M.S. 81-96) kentte imar faaliyetleri yoğundur. Aphrodisias Kapısı, Hierapolis Kapısı, Efes Kapısı, Suriye Kapısı ve ana caddeler Dorik cepheli olarak inşa edilmiştir. Günümüze ulaşabilen Efes ve Suriye Kapısı M.S. 84-85 yılında Prokonsül S. I. Frontinus tarafından yaptırılarak, İmparator Domitianus’a (M.S. 81-96) ithaf edilmiştir. Bu dönemde Dorik moda Hierapolis ve Tripolis antik kentlerinde de yaygındır.
M.S. 135 yılında İmparator Hadrianus kenti ziyaret etmiş ve kentteki imar faaliyetlerini desteklemiştir. Günümüze kadar kalabilen yapı kalıntılarının büyük bir bölümü M.S. 2. yy’ın imar faaliyetlerinin izlerini taşımaktadır. Hadrianus Dönemi’ndeki (Pax Romana) huzur, bolluk ve zenginlik hem yontu hem de mimari eserlerde kendisini göstermektedir. Stadyumun yanındaki Güney Hamam kompleksi, Prokonsül Gargilius Antiquus zamanında inşa edilerek İmparator Hadrianus ve karısı Sabina’ya ithaf edilmiştir. Kent ilk kez İmparator Hadrianus (M.S. 117-138) zamanında Neokoros (Tapınak Koruyuculuğu) unvanını almıştır.
İmparator Antoninus Pius zamanında meydana gelen depremde kentin bazı yapıları yıkılmıştır. Bu dönemde kentte geniş çaplı imar faaliyetleri yürütülmüştür.
İmparator Commodus’un himayesindeki kentte, İmparator adına bir tapınak yaptırılmış, bundan dolayı da ikinci kez Neokoros “tapınak koruyuculuğu” unvanını alarak vergiden muaf tutulmuştur. Commodus, M.S. 192 yılında öldükten sonra, kentin bu unvanı geri alınarak yerine “İmparator Seven” sıfatı verilmiştir.
İmparator Lucius Septimius Severus Pertinax zamanında kentte imar faaliyetleri yoğundur. Birçok dinsel ve kamusal yapılar bu dönemde yapılmıştır. Suriye Caddesi’nin kuzey yanındaki anıtsal çeşme, yazıtıyla İmparator Septimius Severus’a adanmıştır.
M.S. 215’te İmparator Caracalla kenti ziyaret ederek imar faaliyetlerini desteklemiştir. İmparator’un kenti ziyaretinden dolayı Suriye Caddesi ile bunu güneybatı yönde kesen Stadyum Caddesi’nin köşesinde Caracalla Nymphaeum’u inşa edilmiştir. Kentin aldığı Neokoros unvanı, İmparator Caracalla Dönemi’nde devam etmiştir. M.S. 3. yy’da kent bir depremle tekrar hasar görmüştür.
İmparator Severus Alexander zamanında, Suriye Caddesi’nin kuzeyinde yer alan ve kuzeydeki yapılara geçişi sağlayan I. Propylon’un (Anıtsal Geçiş) mimari süslemeleri bu dönemde yapılmıştır. Bu dönem kentin son parlak ve düzenli dönemidir.
İmparator Diocletianus’un (M.S. 284-305) Fiyat Fermanı’nda (M.S. 301) Laodikeia’nın yün ve giysilerine ağırlık verilerek burada dokunan kumaşlardan söz edilmesi, Geç Roma İmparatorluk Dönemi’nde dokuma sektörünün önemini hala koruduğunu göstermektedir. Diocletianus Dönemi’nde getirilen idari reformlarla, Anadolu daha büyük eyaletlere ayrılmıştır. I. Constantinus Dönemi’nde de reform hareketlerine devam edilmiştir. Bu dönemde Frigya Bölgesi ikiye bölünerek Laodikeia, Frigya Secunda Pacatiana’sının merkezi yapılmıştır. Diocletianus’un Laodikeia’yı Frigya’nın Metropolisi ilan etmesi kentin, Roma ve Bizans Dönemi’nde statüsünü koruduğunu göstermektedir. Kentte bu dönemde Hıristiyanlık iyice yayılmıştır. Duvarları kuzeye doğru yıkılan I. Propylon (Anıtsal Geçiş) da bulunan sikkeler ile Tapınak A kazı verileri ve yazıtları kentte, M.S. 3. yy’ın sonu 4. yy’ın başında önemli bir deprem olduğunu göstermiştir.
İmparator Büyük Constantinus zamanında (M.S. 313) Milano Fermanı ile Hıristiyanlara özgürlük verilmiştir. Laodikeia Hıristiyanlık âlemi için de çok önemli bir kent olmuştur. İncil’de adı geçen Yedi Asya Kenti’nden birisi de Laodikeia’dır. Bu nedenle kent onursal ilk “Yedi Kiliseler Birliği” unvanına layık görülmüştür. Kentteki Laodikeia Kilisesi bu dönemde inşa edilmiştir. Laodikeialılar’ın zenginliklerinden dolayı, başlangıçta bu yeni dine karşı ilgisiz kalmalarına rağmen, daha sonra Hıristiyanlık, vadide hızlı bir şekilde yayılmıştır. M.S. 325 yılında toplanan Nicaea (İznik) Konsili’nde Laodikeia, Frigya Pacatiana’sının yönetim birimi olarak temsil edilmiştir.
Hierapolis’te de olduğu gibi kent, M.S. 4. yy’ın ikinci yarısındaki depremle tekrar yıkılmıştır. Olasılıkla da M.S. 370’te İmparator Valens kenti ziyaret etmiş ve depremle ilgili yardım ve denetlemeleri yerinde incelemiştir. M.S. 4. yy’da (M.S. 343-381) Hıristiyanlığın evrensel meclisinde Frigya kentlerinin alacağı kararlarla ilgili önemli bir toplantıya Laodikeia (Laodikeia Synodu) ev sahipliği yapmıştır. Olasılıkla bu toplantı Laodikeia Kilisesi’nde gerçekleştirilmiştir. Adının kutsal kitapta geçmesi ve bu onursal toplantıya ev sahipliği yapmasından dolayı kent, Bizans Dönemi’nde büyük saygı görmüştür. İmparatorlar I. Theodosius (M.S. 379-395) - Arcadius (M.S. 383-408) - Honorius (M.S. 393-423) Bu imparatorlar zamanında kent, son güçlü dönemini yaşamıştır. M.S. 395-396’da alınan bir karar gereği kentin etrafı Roma yapılarına ait bloklar kullanılarak sur duvarıyla çevrilmiş olup Hellenistik ve Roma yerleşimlerinin bir kısmı bu surların dışında kalmıştır. Ayrıca İmparator I. Theodosius tarafından (M.S. 380-381) ilan edilen Selanik Fermanı’yla Hıristiyanlık devletin resmi dini olarak kabul edilmiştir.
İmparator Anastasius zamanında M.S. 494’deki büyük depremle Laodikeia tamamen yıkılmış ve bir daha toparlanamamıştır. Kentte yerleşim bir süre daha devam etmiş ve Bizanslı yazarlar, Laodikeia adından nadiren bahsetmişlerdir. M.S. 6. yy’da tekrar bir deprem geçiren kentin parlak dönemi sona ermiştir.
M.S. 7. yy’ın ilk çeyreğinde İmparator Focas Dönemi’nde meydana gelen yıkıcı depremin ardından kent bir daha toparlanamamış ve terk edilmiştir. Özellikle bölgeye yapılan Arap akınları ve su yollarının zarar görmesi nedeniyle kentte yaşayan halk, güneye su kaynaklarına yakın olan bugünkü Denizli-Kaleiçi ve Hisarköy’e, Salbakos’un (Babadağ) kuzey eteklerine taşınmıştır. Kaleiçi, M.S. 7. yy’dan itibaren yeni Laodikeia’nın bir parçası olmuştur. Antik kaynakların bu tarihten sonra sözünü ettiği Laodikeia, Denizli-Kaleiçi, Hisarköy ve etrafındaki yerleşmelerdir.
Bölge, 13. yy’ın başında (1206) tamamen Türklerin kontrolüne geçmiştir. Türklerin bölgeye gelişiyle Denizli-Kaleiçi Laodikeiası, Lâdik adını almıştır. Bu dönemden itibaren Laodikeia yapılarına ait traverten ve mermer bloklar, İlbadı Mezarlığı’nda mezar taşı, Akhan Kervansarayı’nda ve yakın zamanda yıkılan Denizli Ulu Camii’nin inşasında devşirme malzeme olarak kullanılmıştır. 13. yy’dan itibaren kent, mevsimlik göçer çobanların uğrak yeri haline gelmiştir.
Bu dönemde antik kentin etrafındaki yerleşmeler için Laodikeia vazgeçilmez kireç, mermer ve traverten ocağı olmuştur. Yapıların mimari blokları sökülerek taşınmıştır.