Papers by ahmet şadi ardatürk
Sanat tarihi dergisi, Dec 31, 2022
Ahşapla tarih boyunca ilişkide olunmuştur. Bu ilişki habitatta bulunanın direkt kullanılmasından ... more Ahşapla tarih boyunca ilişkide olunmuştur. Bu ilişki habitatta bulunanın direkt kullanılmasından endüstriyel üretime kadar gelmiştir. Ahşapla en derin ilişkinin marangozlukta olduğu söylenebilir. Marangozluk yüz yıllardır en temel zanaatlardan biri olmuştur. Ahşabı, biçimi-formu insani tinle bir araya getiren, yılların emeği ile bu zanaat, günümüz dünyasında endüstri ve kapitalizm altında oldukça zayıflamış, sayısal olarak azalmıştır. Birçok değerli zanaatkarın ekonomik sebeplerle iş bıraktığı, kapitalizm karşısında duramadığı karşılaşılan bir durumdur. Zanaatın içinde var olan insani tin, biçime duyulan tutku, işe duyulan saygı ve en önemlisi niteliğe duyulan aşk endüstri üretiminde pek nadir karşılaşılan nüvelerdir. Çalışma, günümüzde hala varlığını sürdüren ancak azalan marangozluk zanaatını anlamak-anlamlandırmak ve örüntülerini geleceğe taşımak için oluşturulmuştur. Bu temel amaç çerçevesinde endüstriyi yükseltebilecek nüveleri keşfetmekte araştırmanın gayelerinden birisidir. Araştırma örneklemini; karşılaştırmayı sağlayabilmek için, geçmişten günümüze gelmiş ve hem geleneksel üretimi hem de endüstri üretimini bünyesinde barındırmış/barındıran bir firma oluşturmaktadır. Çalışmada; sözlü tarih çalışması, ürün incelemesi ve fotoğraflanması, tasarım hikayelerinin araştırılması, atölye ziyaretleri ve üretim incelemesi gibi teknikler kullanılmıştır. Sonuçta, günümüz mobilya sektörüne yeni bir soluk getirebilmek için ihtiyaç duyulduğu düşünülen “nitelik” kavramı çerçevesinde tasarımcı ve üretici firmalara niteliğe yönelik bir öneri sunulmuştur. Bu niteliği oluşturan “davranış modeli” ve “zihin yapısı” ile sektörde gerekli olduğuna inanılan gelişimin sağlanabileceği düşünülmektedir.
Tasarım + kuram, Mar 27, 2023
The journal of academic social science studies, 2022
The journal of academic social science studies, 2022
Journal of Turkish Studies
Tasarım + kuram, Mar 27, 2023
Uluslararası Sosyal Bilimler Akademik Araştırmalar Dergisi
Design is a phenomenon encompassing multiple fields such as culture, technique, art, and sociolog... more Design is a phenomenon encompassing multiple fields such as culture, technique, art, and sociology. The design, which constitutes a kind of buffer zone due to its position, exists in direct and indirect relations with the ipseity of life. In a multidisciplinary structure, the organization of inputs from each different field is one of the core elements at the heart of design. The designed object, on the other hand, is an entity emerging from the combination of culture and technique in terms of providing an aesthetic and ergonomic solution to the existing need and having the potency to shape the way of living and habit. The paradigms used in design fall outside the zeitgeist when created solely based on conventional data and pre-existing knowledge. The needs and culture that move alongside time also form the essence of culture. This formation, in fact, is a depiction of the way of life. The shaped environment, again, involves movement whether with places or metas; it evolves and chang...
The Journal of Academic Social Science Studies
Kesit akademi dergisi, 2022
The Journal of Academic Social Science Studies
Sanat Tarihi Dergisi
Ahşapla tarih boyunca ilişkide olunmuştur. Bu ilişki habitatta bulunanın direkt kullanılmasından ... more Ahşapla tarih boyunca ilişkide olunmuştur. Bu ilişki habitatta bulunanın direkt kullanılmasından endüstriyel üretime kadar gelmiştir. Ahşapla en derin ilişkinin marangozlukta olduğu söylenebilir. Marangozluk yüz yıllardır en temel zanaatlardan biri olmuştur. Ahşabı, biçimi-formu insani tinle bir araya getiren, yılların emeği ile bu zanaat, günümüz dünyasında endüstri ve kapitalizm altında oldukça zayıflamış, sayısal olarak azalmıştır. Birçok değerli zanaatkarın ekonomik sebeplerle iş bıraktığı, kapitalizm karşısında duramadığı karşılaşılan bir durumdur. Zanaatın içinde var olan insani tin, biçime duyulan tutku, işe duyulan saygı ve en önemlisi niteliğe duyulan aşk endüstri üretiminde pek nadir karşılaşılan nüvelerdir. Çalışma, günümüzde hala varlığını sürdüren ancak azalan marangozluk zanaatını anlamak-anlamlandırmak ve örüntülerini geleceğe taşımak için oluşturulmuştur. Bu temel amaç çerçevesinde endüstriyi yükseltebilecek nüveleri keşfetmekte araştırmanın gayelerinden birisidir. A...
Mekân Temsilinde Yeni Bir Açılım; Otonom Araçlar, 2022
İnsan harekete tabi bir varlık olarak her zaman ulaşım için tasarımlar yapmış, bunları geliştirmi... more İnsan harekete tabi bir varlık olarak her zaman ulaşım için tasarımlar yapmış, bunları geliştirmiştir. Tekerleğin tasarımından günümüze araç tasarımları hiç durmadan ilerleyen, birbirinin bilgisini kullanan, üst
üste yığılarak gelişen ve sürekli yenilen bir yapıdadır. Bu süreç sadece fonksiyonun giderilmesi noktasında değil; erkek olmaktan güce, aidiyetten toplumsal statüye birçok anlam ile ilişkilendirilmiştir. Otomobil sektörü kapitalizmin ve tüketimin temel alanlarından birisi olarak ifade edilebilir.
Bu çalışma hareket, ulaşım ve otomobil çerçevesinde günümüzde kullanımına başlanan otonom araçların varlığında gözlemlenen bir noktaya temas etmektedir. Otomobillerin sahip olduğu temel fonksiyon olan hareket kabiliyeti ve ulaşımdan öte mekânsal bir açılımı içermektedir. Bunula beraber mekân kavramı da tasarım ortamında sürekli irdelenen bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Otonom araçlarda keşfedilen tasarımsal değişikliğin tanımladığı anlamlara geçmeden önce görselleştirmeler ile otomobillerin ve teknolojik gelişimlerinin kronolojik bir basamağı oluşturulmuş, bu basamaklar çizimler ile ifade edilmiştir.
Bu bağlamda otonom araçların kendi özlerinde var olan bir tasarım değişikliği ile temel fonksiyonun yerini başka bir fonksiyona bırakabildiği durumu ifade edilmiştir. Hem hareket hem de mekân kavramları için yapılan literatür taraması ile altyapısı oluşturulan çalışma dahilinde, gözlemden gelen bilgi literatür ile birleştirilmiş ve bunu ifade etmek için figüratif örneklemler çizilmiştir. Temel yapı dahilinde görsel ve video analizleri, araç tasarımlarının ve tasarımsal anlamlarının anlaşılması için en etkili yolu oluşturmuştur.
Çalışma, ulaşım kavramının amacı ve eylem örüntüsünün nasıl değiştiğine ve günümüzde evirildiği (yeni) anlamını keşfetmeye odaklanmaktadır.
LOOKING AT “DESIGN and DESIGNER” FROM a CULTURAL POINT of VIEW, 2022
Design is a phenomenon encompassing multiple fields such as culture, technique, art, and sociolog... more Design is a phenomenon encompassing multiple fields such as culture, technique, art, and sociology. The design, which constitutes a kind of buffer zone due to its position, exists in direct and indirect relations with the ipseity of life. In a multidisciplinary structure, the organization of inputs from each different field is one of the core elements at the heart of design. The designed object, on the other hand, is an entity emerging from the combination of culture and technique in terms of providing an aesthetic and ergonomic solution to the existing need and having the potency to shape the way of living and habit. The paradigms used in design fall outside the zeitgeist when created solely based on conventional data and pre-existing knowledge. The needs and culture that move alongside time also form the essence of culture. This formation, in fact, is a depiction of the way of life. The shaped environment, again, involves movement whether with places or metas; it evolves and changes with a dynamic nature. The design is also a phenomenon that shares this dynamism in the most basic sense and takes form within its own timeframe. The ability to use this dynamic nature either in a negative or positive direction finds existence under the responsibility of the designer. The design-related core that is created by the culture, once again, reaches a point where it creates the culture.
The purpose of this study is to interpret the role of the contemporary design object in our reality by discussing sections from the definitions of metas as well as from the meanings attributed to their social cores and contents within the design process from industrial production to our present day. In this regard, the study discusses the relevance and relation of the design to the concepts of culture, consumption, and meta. Moreover, based on the formation of the 21st-century modern world, this interpretation process provides an insight into the place where the design and designer stand and should stand.
Tasarım; kültür, teknik, sanat, sosyoloji gibi birçok alanı içinde barındırır. Pozisyonu gereği bir tampon bölge oluşturan tasarım hayatın kendiliği ile direkt ve dolaylı ilişkilerdedir. Farklı alanlardan girdilerin organizasyonu tasarımın özünde yatan nüvelerdendir. Tasarlanmış obje; ihtiyacın, estetik ve ergonomik olarak çözümlenmesi noktasında kültür ve tekniğin bir birleşimi, yaşayışı ve alışkanlığı biçimlendiren bir varlıktır. Tasarım paradigmaları sadece konvansiyonel veriyle oluşturulduğunda zamanın ruhunun dışında kalır. Zamanda hareket eden ihtiyaçlar ve kültür tasarımı şekillendirir. Bu şekilleniş yaşayışın tasviridir. Şekillenmiş çevre, mekanlarda ve metalarda hareket barındırır, değişir, dinamiktir. Tasarım da en temelde dinamik bir yapıda olan ve zaman dahilinde biçimlenen bir olgudur. Bu yapıyı negatif-pozitif yönde kullanabilme kabiliyeti tasarımcının sorumluluğundadır. Kültürden var olan tasarımsal nüve yine kültürü oluşturan bir noktaya varır. Bu çalışma zanaattan günümüze kadar tasarım sürecinde metaların tanımlanmalarından, toplumsal nüvelerinden, anlamlarından ve içeriklerinden kesitler tartışarak günümüz tasarım objesinin gerçekliğimizdeki yerini anlamlandırmayı amaçlamaktadır. Kültür, tüketim, meta gibi kavramlar üzerinden tasarım ile ilgi-ilişki tartışılmış ve 21. Yüzyıl modern dünyasının oluşumundan hareketle tasarımın ve tasarımcının durduğu/durması gereken yere bir bakış sağlamaktadır.
Gunumuzde Mobilya Zanaatına Bir Bakıs Gonen Mobilya Ornegi, 2022
Ahşapla tarih boyunca ilişkide olunmuştur. Bu ilişki habitatta bulunanın direkt kullanılmasından... more Ahşapla tarih boyunca ilişkide olunmuştur. Bu ilişki habitatta bulunanın direkt kullanılmasından endüstriyel üretime kadar gelmiştir. Ahşapla en derin ilişkinin marangozlukta olduğu söylenebilir. Marangozluk yüz yıllardır en temel zanaatlardan biri olmuştur. Ahşabı, biçimi-formu insani tinle bir araya getiren, yılların emeği ile bu zanaat, günümüz dünyasında endüstri ve kapitalizm altında oldukça zayıflamış, sayısal olarak azalmıştır. Birçok değerli zanaatkarın ekonomik sebeplerle iş bıraktığı, kapitalizm karşısında duramadığı karşılaşılan bir durumdur. Zanaatın içinde var olan insani tin, biçime duyulan tutku, işe duyulan saygı ve en önemlisi niteliğe duyulan aşk endüstri üretiminde pek nadir karşılaşılan nüvelerdir. Çalışma, günümüzde hala varlığını sürdüren ancak azalan marangozluk zanaatını anlamak-anlamlandırmak ve örüntülerini geleceğe taşımak için oluşturulmuştur. Bu temel amaç çerçevesinde endüstriyi yükseltebilecek nüveleri keşfetmekte araştırmanın gayelerinden birisidir. Araştırma örneklemini; karşılaştırmayı sağlayabilmek için, geçmişten günümüze gelmiş ve hem geleneksel üretimi hem de endüstri üretimini bünyesinde barındırmış/barındıran bir firma oluşturmaktadır. Çalışmada; sözlü tarih çalışması, ürün incelemesi ve fotoğraflanması, tasarım hikayelerinin araştırılması, atölye ziyaretleri ve üretim incelemesi gibi teknikler kullanılmıştır. Sonuçta, günümüz mobilya sektörüne yeni bir soluk getirebilmek için ihtiyaç duyulduğu düşünülen “nitelik” kavramı çerçevesinde tasarımcı ve üretici firmalara niteliğe yönelik bir öneri sunulmuştur. Bu niteliği oluşturan “davranış modeli” ve “zihin yapısı” ile sektörde gerekli olduğuna inanılan gelişimin sağlanabileceği düşünülmektedir.
FELSEFİ BAĞLAMDA TASARIMIN ZAMAN ÖRÜNTÜSÜNÜN İNCELENMESİ, 2022
Sanat ve tasarım birçok yönden benzer özellikler ihtiva ettiği gibi bazı yönlerden de farklılıkla... more Sanat ve tasarım birçok yönden benzer özellikler ihtiva ettiği gibi bazı yönlerden de farklılıklar göstermektedir. Kültürden tekniğe, anlamdan üretime bu ortaklaşalık ve farklılar öz de var olan anlamlara kadar
dayanmaktadır. Zaman ile kurulan ilgi de bu noktalardan birisi olarak karşımıza çıkar. Tasarım ürünlerinin zamansallıkları farklı kategorilerde okunabilmekte ve farklı pozisyonlarda var olabilmektedir. Sanat ve tasarım zaman ile kurdukları ilişki noktasında hem ortaklıklar hem farklılıklar içermektedir.
Bu çalışma özellikle tasarımın zaman ile ilişkisini keşfetmeyi amaçlamakta ve bu amaç doğrultusunda felsefi bakışı ve tartışmayı kullanmaktadır. Tasarımın zaman ile ilgisinin kurulması noktasında hem karşılaştırmalı olarak hem de bir anlamsal destekleyici olarak sanatın zaman ilişkisi üzerinden çıkarımlar ve okumalar yapılmıştır. Başka bir deyişle sanatın açtığı yolda tasarım - zaman ilişkisi, tasarımın zamansallığı tartışılmıştır. Bu tartışma çok yönlü ve çok alanlı olarak ele alınmıştır.
Tartışma sonucunda tasarımın kendine özel bir zamansallık barındırdığı, bu zamansallığın özellikle anlam ve kültür ile var olduğu noktasına erişilmiştir. Gerek empirik zaman içerisinde gerek öte zaman içerisinde sanatın ve tasarımın varlığının sorgulanması ile oluşturulan çalışma strüktürü sonuçta tasarımın kendine özel zaman ilgisinin ifadesine varmaktadır. Bu ifade hem bir fonksiyon objesi hem bir kültür objesi olarak tasarımın farklı anlarda farklı zamansallıklara tabi olabileceğini ve aynı zamanda iki farklı zamansallığı da içerebileceğini söylemektedir.
Discussion of the Impact of Communication Tools and Equipment Design on Lives and Reality , 2022
Communication is a phenomenon as old as the history of huma- nity. This phenomenon is one of the ... more Communication is a phenomenon as old as the history of huma- nity. This phenomenon is one of the most fundamental facts of humanity's dominance over the world. Humans have always designed, produced and used new tools and equipment for communication throughout the history. Developments in the field of communication radically affect both people at the micro scale and the society at the macro scale. The speed of designing, producing and consuming communication instruments unprecedentedly increased in the 21st century. This situation caused by technological reali- ties creates a new representation on a world scale. This representation af- fects all kinds of actions from daily life to private life, from experience in private spaces to experience in public spaces. In this context, human, cultu- re, society and the manner of living are evolving into a new reality. Deve- lopments in field of technology, software and design affect the social exis- tence and humanity. The developments and changes in these fields directly shape the design of communication tools and equipment. This study pro- vides an overview on the effects of communication tools and equipment and their design on today’s reality. It aims to reevaluate the relations between individual and meta and discuss social realities in connection with communication instruments and their design. Once understanding the past, it attempts to look to the future with today’s reality; and suggest the effect of new types and forms of communication and instruments on design and individuals. The designs serving for this reality are moving individuals away from the known reality day by day. And the life and living reshaped with these realities evolved to a state ‚the metas we previously owned are now the owners of us‛. At the same time, the work invites the designer to present a new perspective and rethink the realities known in the relevant field.
İletişim, insanlık tarihi kadar eski bir olgudur. Bu olgu insanlığın dün- ya üzerindeki baskınlığının en temel nüvelerinden birisidir. İnsan iletişim için tarih boyunca hep yeni enstrümanlar tasarlamış, üretmiş, kullanmıştır. İletişim alanından var olan gelişmeler mikro ölçekte insanı makro ölçekte de toplumu köktenci olarak etkiler. İletişim enstrümanlarını tasarlama, üretme ve tüketme hızı 21. yüzyılda hiç görülmemiş biçimde yükselmiştir. Teknolojik gerçekliklerin sebep olduğu bu durum dünya ölçeğinde bir yeni temsil oluşturmaktadır. Bu temsil gündelik hayattan özel hayata, özel me- kan deneyiminden kamusal alan deneyimine her türlü eylemi etkiler. İn- san, kültür, toplum ve yaşayış bu hızla beraber yeni bir gerçekliğe evril- mektedir. Teknoloji, yazılım ve tasarım alanlarındaki gelişmeler sosyal var- lığı ve insanlığı etkilemektedir. Bu alanlardaki gelişme ve değişmeler ileti- şim araç gereçlerinin tasarımlarını doğrudan şekillendirmektedir. Bu ça- lışma; iletişim araç gereçleri ve tasarımlarının, günümüz gerçekliğine etki- lerine bir bakış sağlamaktadır. Birey ve meta arasındaki ilişkileri yeniden değerlendirip iletişim araç gereçleri ve bunların tasarımları noktasında top- lumsal gerçeklikleri tartışmaktadır. Geçmişi anlayıp, günümüz gerçekliği ile geleceğe bakmaya çalışıp; yeni iletişim türleri, biçimleri ve enstrümanla- rının tasarım ve birey üzerindeki etkisini ortaya koymaya çalışmaktadır. Bu gerçekliğe hizmet eden tasarımlar bireyi günbegün bilinen gerçeklikten uzaklaştırmaktadır. Ve bu gerçeklikler ile yeniden şekillenen hayat ve ya- şayış; ‚sahip olduğumuz metaların sahip olduğu bizler‛ şekline evrilmiştir. Bununla beraber çalışma tasarımcıya yeni bir perspektif sunmaya ve ilgili
alanda bilinen gerçeklikleri yeniden düşünmeye çağırmaktadır.
BİR ALTKÜLTÜR OLUŞUMU: MODERN GÖÇEBELİK, 2022
Obje hangi ölçek ve biçim içerisinde olursa olsun, insanlık tarihi boyunca var olmuş, gelişmiş, d... more Obje hangi ölçek ve biçim içerisinde olursa olsun, insanlık tarihi boyunca var olmuş, gelişmiş, değişmiş ve evrilmiştir. Objeler ile kurulan üretimsel ilişki tasarımsal faaliyetin bir sonucudur. Tasarım temelde bir problemin çözümü içilen üretilen bir çözüm, bir fonksiyon içermektedir. Buna karşın objenin anlamı salt olarak sadece fonksiyondan değil, kullanım varlığı değerinden de gelir. Meta ergonomi, fonksiyon, estetik sorgulamalar içerdiği gibi sembolik yapılarda da var olur. Metada anlam, birikmek ve yığılmak suretiyle kültürü besler, kültürle birleşir. Tasarım bireyle, yaşayışla ve kültürle sürekli ilişki içerisindedir. Bu ilişki özlüğünü topluma naklettiği gibi toplumsal olanı da içine alır. Bu noktada kültürel nüve tasarımın özünü oluşturan paradigmalardan biri olarak ele alınır. Altkültür var olan genel yapıdan ayrılıklar gösteren fakat temel bağları koparmayan bir toplumsal ölçektir. Altkültürler yaş, köken, cinsiyet gibi oluşsal sebeplerle var olabildiği gibi; ekonomik değer, zevk, eylem vb. gibi tercihsel sebeplerle de oluşabilir. Kültürle ayrılamaz ilişki içerisinde olan tasarım sadece genel yapı ve kültür ile değil altkültürler ile de yakın ilişkiler kurmalıdır. 21. yüzyıl gerçekliği olarak yeni iletişim teknolojileri altkültürleri mekandan ve zamandan bağımsız hale getirmiştir. Tasarım paradigmaları konvansiyonel veri ile oluşturulduğunda zamanın ruhunun dışında kalmaktadır. Bu bağlamda günümüz gerçekliğinde tasarım anlayışının oluşturulması için zamanımızın kültürel yapısını oluşturan strüktüre göre hareket etmek gerekmektedir.
Anonymous Reflections of Art in Public Spaces Examples From the World, 2022
As identical and comparable with humanity’s existence, art has existed in its own sphere or creat... more As identical and comparable with humanity’s existence, art has existed in its own sphere or created a space for itself through- out history. These spaces represent oneness in private and individual spheres from time to time, while they sometimes mean oneness in a public space. Art is also precious and effective in public spaces as a reflection of culture and human discourse and action.
This study tries to reveal this value based on examples from different cities and different countries and aims to examine draw- ing-based street art and graffiti existing in the public space with some concepts like culture, space, and experience. In line with this purpose, knowledge is produced basically from observation techniques and experience. The existence of the said works has been examined and photographed on site, some examples expressing the discourse have been selected from dozens of photographs, and then phenomenological information has been analyzed with literature information. Then knowledge has been sought to be produced.
In this context, the uniting, experience-creating, space-creating, and life-forming effects of the work of art have been ob- served, and its relations with culture and practice have been examined. Then the meaning has been explored as independent of the criteria like identity and brand. As a different discourse, it is stated in this study that what constitutes the reality of drawing-based works of art and graffiti in the public space is neither the name written under each piece nor the capitalist economies and dominant political views but the social acceptance of the work, the relationship it establishes with culture and its meaning.
Uploads
Papers by ahmet şadi ardatürk
üste yığılarak gelişen ve sürekli yenilen bir yapıdadır. Bu süreç sadece fonksiyonun giderilmesi noktasında değil; erkek olmaktan güce, aidiyetten toplumsal statüye birçok anlam ile ilişkilendirilmiştir. Otomobil sektörü kapitalizmin ve tüketimin temel alanlarından birisi olarak ifade edilebilir.
Bu çalışma hareket, ulaşım ve otomobil çerçevesinde günümüzde kullanımına başlanan otonom araçların varlığında gözlemlenen bir noktaya temas etmektedir. Otomobillerin sahip olduğu temel fonksiyon olan hareket kabiliyeti ve ulaşımdan öte mekânsal bir açılımı içermektedir. Bunula beraber mekân kavramı da tasarım ortamında sürekli irdelenen bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Otonom araçlarda keşfedilen tasarımsal değişikliğin tanımladığı anlamlara geçmeden önce görselleştirmeler ile otomobillerin ve teknolojik gelişimlerinin kronolojik bir basamağı oluşturulmuş, bu basamaklar çizimler ile ifade edilmiştir.
Bu bağlamda otonom araçların kendi özlerinde var olan bir tasarım değişikliği ile temel fonksiyonun yerini başka bir fonksiyona bırakabildiği durumu ifade edilmiştir. Hem hareket hem de mekân kavramları için yapılan literatür taraması ile altyapısı oluşturulan çalışma dahilinde, gözlemden gelen bilgi literatür ile birleştirilmiş ve bunu ifade etmek için figüratif örneklemler çizilmiştir. Temel yapı dahilinde görsel ve video analizleri, araç tasarımlarının ve tasarımsal anlamlarının anlaşılması için en etkili yolu oluşturmuştur.
Çalışma, ulaşım kavramının amacı ve eylem örüntüsünün nasıl değiştiğine ve günümüzde evirildiği (yeni) anlamını keşfetmeye odaklanmaktadır.
The purpose of this study is to interpret the role of the contemporary design object in our reality by discussing sections from the definitions of metas as well as from the meanings attributed to their social cores and contents within the design process from industrial production to our present day. In this regard, the study discusses the relevance and relation of the design to the concepts of culture, consumption, and meta. Moreover, based on the formation of the 21st-century modern world, this interpretation process provides an insight into the place where the design and designer stand and should stand.
Tasarım; kültür, teknik, sanat, sosyoloji gibi birçok alanı içinde barındırır. Pozisyonu gereği bir tampon bölge oluşturan tasarım hayatın kendiliği ile direkt ve dolaylı ilişkilerdedir. Farklı alanlardan girdilerin organizasyonu tasarımın özünde yatan nüvelerdendir. Tasarlanmış obje; ihtiyacın, estetik ve ergonomik olarak çözümlenmesi noktasında kültür ve tekniğin bir birleşimi, yaşayışı ve alışkanlığı biçimlendiren bir varlıktır. Tasarım paradigmaları sadece konvansiyonel veriyle oluşturulduğunda zamanın ruhunun dışında kalır. Zamanda hareket eden ihtiyaçlar ve kültür tasarımı şekillendirir. Bu şekilleniş yaşayışın tasviridir. Şekillenmiş çevre, mekanlarda ve metalarda hareket barındırır, değişir, dinamiktir. Tasarım da en temelde dinamik bir yapıda olan ve zaman dahilinde biçimlenen bir olgudur. Bu yapıyı negatif-pozitif yönde kullanabilme kabiliyeti tasarımcının sorumluluğundadır. Kültürden var olan tasarımsal nüve yine kültürü oluşturan bir noktaya varır. Bu çalışma zanaattan günümüze kadar tasarım sürecinde metaların tanımlanmalarından, toplumsal nüvelerinden, anlamlarından ve içeriklerinden kesitler tartışarak günümüz tasarım objesinin gerçekliğimizdeki yerini anlamlandırmayı amaçlamaktadır. Kültür, tüketim, meta gibi kavramlar üzerinden tasarım ile ilgi-ilişki tartışılmış ve 21. Yüzyıl modern dünyasının oluşumundan hareketle tasarımın ve tasarımcının durduğu/durması gereken yere bir bakış sağlamaktadır.
dayanmaktadır. Zaman ile kurulan ilgi de bu noktalardan birisi olarak karşımıza çıkar. Tasarım ürünlerinin zamansallıkları farklı kategorilerde okunabilmekte ve farklı pozisyonlarda var olabilmektedir. Sanat ve tasarım zaman ile kurdukları ilişki noktasında hem ortaklıklar hem farklılıklar içermektedir.
Bu çalışma özellikle tasarımın zaman ile ilişkisini keşfetmeyi amaçlamakta ve bu amaç doğrultusunda felsefi bakışı ve tartışmayı kullanmaktadır. Tasarımın zaman ile ilgisinin kurulması noktasında hem karşılaştırmalı olarak hem de bir anlamsal destekleyici olarak sanatın zaman ilişkisi üzerinden çıkarımlar ve okumalar yapılmıştır. Başka bir deyişle sanatın açtığı yolda tasarım - zaman ilişkisi, tasarımın zamansallığı tartışılmıştır. Bu tartışma çok yönlü ve çok alanlı olarak ele alınmıştır.
Tartışma sonucunda tasarımın kendine özel bir zamansallık barındırdığı, bu zamansallığın özellikle anlam ve kültür ile var olduğu noktasına erişilmiştir. Gerek empirik zaman içerisinde gerek öte zaman içerisinde sanatın ve tasarımın varlığının sorgulanması ile oluşturulan çalışma strüktürü sonuçta tasarımın kendine özel zaman ilgisinin ifadesine varmaktadır. Bu ifade hem bir fonksiyon objesi hem bir kültür objesi olarak tasarımın farklı anlarda farklı zamansallıklara tabi olabileceğini ve aynı zamanda iki farklı zamansallığı da içerebileceğini söylemektedir.
İletişim, insanlık tarihi kadar eski bir olgudur. Bu olgu insanlığın dün- ya üzerindeki baskınlığının en temel nüvelerinden birisidir. İnsan iletişim için tarih boyunca hep yeni enstrümanlar tasarlamış, üretmiş, kullanmıştır. İletişim alanından var olan gelişmeler mikro ölçekte insanı makro ölçekte de toplumu köktenci olarak etkiler. İletişim enstrümanlarını tasarlama, üretme ve tüketme hızı 21. yüzyılda hiç görülmemiş biçimde yükselmiştir. Teknolojik gerçekliklerin sebep olduğu bu durum dünya ölçeğinde bir yeni temsil oluşturmaktadır. Bu temsil gündelik hayattan özel hayata, özel me- kan deneyiminden kamusal alan deneyimine her türlü eylemi etkiler. İn- san, kültür, toplum ve yaşayış bu hızla beraber yeni bir gerçekliğe evril- mektedir. Teknoloji, yazılım ve tasarım alanlarındaki gelişmeler sosyal var- lığı ve insanlığı etkilemektedir. Bu alanlardaki gelişme ve değişmeler ileti- şim araç gereçlerinin tasarımlarını doğrudan şekillendirmektedir. Bu ça- lışma; iletişim araç gereçleri ve tasarımlarının, günümüz gerçekliğine etki- lerine bir bakış sağlamaktadır. Birey ve meta arasındaki ilişkileri yeniden değerlendirip iletişim araç gereçleri ve bunların tasarımları noktasında top- lumsal gerçeklikleri tartışmaktadır. Geçmişi anlayıp, günümüz gerçekliği ile geleceğe bakmaya çalışıp; yeni iletişim türleri, biçimleri ve enstrümanla- rının tasarım ve birey üzerindeki etkisini ortaya koymaya çalışmaktadır. Bu gerçekliğe hizmet eden tasarımlar bireyi günbegün bilinen gerçeklikten uzaklaştırmaktadır. Ve bu gerçeklikler ile yeniden şekillenen hayat ve ya- şayış; ‚sahip olduğumuz metaların sahip olduğu bizler‛ şekline evrilmiştir. Bununla beraber çalışma tasarımcıya yeni bir perspektif sunmaya ve ilgili
alanda bilinen gerçeklikleri yeniden düşünmeye çağırmaktadır.
This study tries to reveal this value based on examples from different cities and different countries and aims to examine draw- ing-based street art and graffiti existing in the public space with some concepts like culture, space, and experience. In line with this purpose, knowledge is produced basically from observation techniques and experience. The existence of the said works has been examined and photographed on site, some examples expressing the discourse have been selected from dozens of photographs, and then phenomenological information has been analyzed with literature information. Then knowledge has been sought to be produced.
In this context, the uniting, experience-creating, space-creating, and life-forming effects of the work of art have been ob- served, and its relations with culture and practice have been examined. Then the meaning has been explored as independent of the criteria like identity and brand. As a different discourse, it is stated in this study that what constitutes the reality of drawing-based works of art and graffiti in the public space is neither the name written under each piece nor the capitalist economies and dominant political views but the social acceptance of the work, the relationship it establishes with culture and its meaning.
üste yığılarak gelişen ve sürekli yenilen bir yapıdadır. Bu süreç sadece fonksiyonun giderilmesi noktasında değil; erkek olmaktan güce, aidiyetten toplumsal statüye birçok anlam ile ilişkilendirilmiştir. Otomobil sektörü kapitalizmin ve tüketimin temel alanlarından birisi olarak ifade edilebilir.
Bu çalışma hareket, ulaşım ve otomobil çerçevesinde günümüzde kullanımına başlanan otonom araçların varlığında gözlemlenen bir noktaya temas etmektedir. Otomobillerin sahip olduğu temel fonksiyon olan hareket kabiliyeti ve ulaşımdan öte mekânsal bir açılımı içermektedir. Bunula beraber mekân kavramı da tasarım ortamında sürekli irdelenen bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Otonom araçlarda keşfedilen tasarımsal değişikliğin tanımladığı anlamlara geçmeden önce görselleştirmeler ile otomobillerin ve teknolojik gelişimlerinin kronolojik bir basamağı oluşturulmuş, bu basamaklar çizimler ile ifade edilmiştir.
Bu bağlamda otonom araçların kendi özlerinde var olan bir tasarım değişikliği ile temel fonksiyonun yerini başka bir fonksiyona bırakabildiği durumu ifade edilmiştir. Hem hareket hem de mekân kavramları için yapılan literatür taraması ile altyapısı oluşturulan çalışma dahilinde, gözlemden gelen bilgi literatür ile birleştirilmiş ve bunu ifade etmek için figüratif örneklemler çizilmiştir. Temel yapı dahilinde görsel ve video analizleri, araç tasarımlarının ve tasarımsal anlamlarının anlaşılması için en etkili yolu oluşturmuştur.
Çalışma, ulaşım kavramının amacı ve eylem örüntüsünün nasıl değiştiğine ve günümüzde evirildiği (yeni) anlamını keşfetmeye odaklanmaktadır.
The purpose of this study is to interpret the role of the contemporary design object in our reality by discussing sections from the definitions of metas as well as from the meanings attributed to their social cores and contents within the design process from industrial production to our present day. In this regard, the study discusses the relevance and relation of the design to the concepts of culture, consumption, and meta. Moreover, based on the formation of the 21st-century modern world, this interpretation process provides an insight into the place where the design and designer stand and should stand.
Tasarım; kültür, teknik, sanat, sosyoloji gibi birçok alanı içinde barındırır. Pozisyonu gereği bir tampon bölge oluşturan tasarım hayatın kendiliği ile direkt ve dolaylı ilişkilerdedir. Farklı alanlardan girdilerin organizasyonu tasarımın özünde yatan nüvelerdendir. Tasarlanmış obje; ihtiyacın, estetik ve ergonomik olarak çözümlenmesi noktasında kültür ve tekniğin bir birleşimi, yaşayışı ve alışkanlığı biçimlendiren bir varlıktır. Tasarım paradigmaları sadece konvansiyonel veriyle oluşturulduğunda zamanın ruhunun dışında kalır. Zamanda hareket eden ihtiyaçlar ve kültür tasarımı şekillendirir. Bu şekilleniş yaşayışın tasviridir. Şekillenmiş çevre, mekanlarda ve metalarda hareket barındırır, değişir, dinamiktir. Tasarım da en temelde dinamik bir yapıda olan ve zaman dahilinde biçimlenen bir olgudur. Bu yapıyı negatif-pozitif yönde kullanabilme kabiliyeti tasarımcının sorumluluğundadır. Kültürden var olan tasarımsal nüve yine kültürü oluşturan bir noktaya varır. Bu çalışma zanaattan günümüze kadar tasarım sürecinde metaların tanımlanmalarından, toplumsal nüvelerinden, anlamlarından ve içeriklerinden kesitler tartışarak günümüz tasarım objesinin gerçekliğimizdeki yerini anlamlandırmayı amaçlamaktadır. Kültür, tüketim, meta gibi kavramlar üzerinden tasarım ile ilgi-ilişki tartışılmış ve 21. Yüzyıl modern dünyasının oluşumundan hareketle tasarımın ve tasarımcının durduğu/durması gereken yere bir bakış sağlamaktadır.
dayanmaktadır. Zaman ile kurulan ilgi de bu noktalardan birisi olarak karşımıza çıkar. Tasarım ürünlerinin zamansallıkları farklı kategorilerde okunabilmekte ve farklı pozisyonlarda var olabilmektedir. Sanat ve tasarım zaman ile kurdukları ilişki noktasında hem ortaklıklar hem farklılıklar içermektedir.
Bu çalışma özellikle tasarımın zaman ile ilişkisini keşfetmeyi amaçlamakta ve bu amaç doğrultusunda felsefi bakışı ve tartışmayı kullanmaktadır. Tasarımın zaman ile ilgisinin kurulması noktasında hem karşılaştırmalı olarak hem de bir anlamsal destekleyici olarak sanatın zaman ilişkisi üzerinden çıkarımlar ve okumalar yapılmıştır. Başka bir deyişle sanatın açtığı yolda tasarım - zaman ilişkisi, tasarımın zamansallığı tartışılmıştır. Bu tartışma çok yönlü ve çok alanlı olarak ele alınmıştır.
Tartışma sonucunda tasarımın kendine özel bir zamansallık barındırdığı, bu zamansallığın özellikle anlam ve kültür ile var olduğu noktasına erişilmiştir. Gerek empirik zaman içerisinde gerek öte zaman içerisinde sanatın ve tasarımın varlığının sorgulanması ile oluşturulan çalışma strüktürü sonuçta tasarımın kendine özel zaman ilgisinin ifadesine varmaktadır. Bu ifade hem bir fonksiyon objesi hem bir kültür objesi olarak tasarımın farklı anlarda farklı zamansallıklara tabi olabileceğini ve aynı zamanda iki farklı zamansallığı da içerebileceğini söylemektedir.
İletişim, insanlık tarihi kadar eski bir olgudur. Bu olgu insanlığın dün- ya üzerindeki baskınlığının en temel nüvelerinden birisidir. İnsan iletişim için tarih boyunca hep yeni enstrümanlar tasarlamış, üretmiş, kullanmıştır. İletişim alanından var olan gelişmeler mikro ölçekte insanı makro ölçekte de toplumu köktenci olarak etkiler. İletişim enstrümanlarını tasarlama, üretme ve tüketme hızı 21. yüzyılda hiç görülmemiş biçimde yükselmiştir. Teknolojik gerçekliklerin sebep olduğu bu durum dünya ölçeğinde bir yeni temsil oluşturmaktadır. Bu temsil gündelik hayattan özel hayata, özel me- kan deneyiminden kamusal alan deneyimine her türlü eylemi etkiler. İn- san, kültür, toplum ve yaşayış bu hızla beraber yeni bir gerçekliğe evril- mektedir. Teknoloji, yazılım ve tasarım alanlarındaki gelişmeler sosyal var- lığı ve insanlığı etkilemektedir. Bu alanlardaki gelişme ve değişmeler ileti- şim araç gereçlerinin tasarımlarını doğrudan şekillendirmektedir. Bu ça- lışma; iletişim araç gereçleri ve tasarımlarının, günümüz gerçekliğine etki- lerine bir bakış sağlamaktadır. Birey ve meta arasındaki ilişkileri yeniden değerlendirip iletişim araç gereçleri ve bunların tasarımları noktasında top- lumsal gerçeklikleri tartışmaktadır. Geçmişi anlayıp, günümüz gerçekliği ile geleceğe bakmaya çalışıp; yeni iletişim türleri, biçimleri ve enstrümanla- rının tasarım ve birey üzerindeki etkisini ortaya koymaya çalışmaktadır. Bu gerçekliğe hizmet eden tasarımlar bireyi günbegün bilinen gerçeklikten uzaklaştırmaktadır. Ve bu gerçeklikler ile yeniden şekillenen hayat ve ya- şayış; ‚sahip olduğumuz metaların sahip olduğu bizler‛ şekline evrilmiştir. Bununla beraber çalışma tasarımcıya yeni bir perspektif sunmaya ve ilgili
alanda bilinen gerçeklikleri yeniden düşünmeye çağırmaktadır.
This study tries to reveal this value based on examples from different cities and different countries and aims to examine draw- ing-based street art and graffiti existing in the public space with some concepts like culture, space, and experience. In line with this purpose, knowledge is produced basically from observation techniques and experience. The existence of the said works has been examined and photographed on site, some examples expressing the discourse have been selected from dozens of photographs, and then phenomenological information has been analyzed with literature information. Then knowledge has been sought to be produced.
In this context, the uniting, experience-creating, space-creating, and life-forming effects of the work of art have been ob- served, and its relations with culture and practice have been examined. Then the meaning has been explored as independent of the criteria like identity and brand. As a different discourse, it is stated in this study that what constitutes the reality of drawing-based works of art and graffiti in the public space is neither the name written under each piece nor the capitalist economies and dominant political views but the social acceptance of the work, the relationship it establishes with culture and its meaning.
yaratıcılığa hem alışılmışın dışında hem de nostaljik-romantik bir bakışla yeni bir pencereden bakmak ve bu
noktada var olan sisteme bir noktasından müdahale edebilmek için tasarlanan bu metin temel olarak daktilo ve
insan duyuları etrafında şekillenmiş bir düşünce örüntüsü içermektedir. Bu örüntü birbirine uzak gibi gözüken
farklı an ve eylemlerin ortaklıklarını aynı potada eriterek ihtiyaç duyulduğu düşünülen yapıya bir basamak olma
gayesi sunar. İnsanlığı; algısal ve fiziksel olarak en çok heyecanlandıran, istek uyandıran ve kendi öz varlığı
dâhilinde arzu ile harekete geçiren eylemlerin karşısında oluşturduğumuz tepkiler ile tasarlanan metaların,
tasarım paradigmalarına farklı bir bakış sunmak amacı güden bu çalışma farklı alanlardan beslenen çok disiplinli
bir yapıdadır. Fenomenolojik yöntem ile bilgi üretilen araştırma da gözlemlere ve bireysel deneyimlerden
edinilmiş bilgilere de rastlanmaktadır. Araştırma evreni birçok alandan birçok farklı örneklem içeriyor olsa da
hepsinin ortak noktasında duyumsamalar ile şekillenen tasarım algısı ve bu algını kapitalist etkisi yatmaktadır.
Nörobiyoloji, biyoloji, müzik, edebiyat, sinema, üretim vb. gibi birçok alandan açılımları tasarımsal bağlamlar
dahilinde değerlendirip, günümüz gerçekliği dahilinde tasarımcı ve üretici için bir davranış biçimi, bir tutum
önerisi üretmeyi amaçlar. Hızlı tüketim öğelerinin tasarımını noktasında görülen niteliksiz olma halinin
çözümünün keşfedilmesinde farklı bir düşünce ile hesaplaşılırken bu hesaplaşmanın yeni teknolojilerden uzakta,
tradisyonel olanda keşfedilmesi durumu söz konusudur. Araştırma, amacı doğrultusunda kapitalizmin çarkları
içinde var olan sıkışmışlıkları yok etmek için geçmişle bir köprü kurmayı, geçmişin referansı ile geleceğe uzanmayı
tartışır. Tasarım ve üretim sürecinin 5 temel duyu ile(alışkın olunandan başka bir) ilgisinin kurulması, bu ilginin
tasarım paradigmaları dahilinde etkilerinin incelenmesi ve bu etkilerin meta üzerinden tartışılması araştırmanın
temel strüktürünü oluşturmaktadır. Bu bağlamda duyu aktivasyonlarının etkisinde ki tasarımsal-oluşsal sürecin;
kapitalizm, metalaşma ve duygusal bağlamla ortak noktaları incelenecek, tüketim toplumuna hizmet eden
üretim mantığına içsel bir eleştiri sunulacaktır.
Bu noktada daktilo öznesi etrafında geliştirilen bu eleştirel tavır insani bir hassasiyet ve nostaljiye duyulan bir
eğilim çerçevesinde şekillenirken, yaratıcı sürecin oluşmasında etkili gerekliliklerin öznel bir öğretisine vurgu
yapmaktadır.
Bu araştırmanın amacı üretim kavramını odağına alarak, içinde bulunduğumuz yüzyılda var olan zanaat ilişkilerini ortaya koyabilmektir. Fenomenolojik, kuşkucu ve gözlemci bir çözümleme ile geçmişte ve günümüzde, tasarımsal faaliyetler içerisinde; insan, kültür, süreç ve strateji odaklı olarak üretim tartışılmıştır. Söz konusu kuramsal çerçeve dahilinde araştırılan 7 farklı örneklem konunun derinlemesine çözümlenebilmesini imkanlı kılmıştır. Mimarlık alanında Guggenheim Müzesi ve Han Çadırı, endüstriyel tasarım alanında Bugatti Veyron ve tekne imalatı, mutfak sanatları alanında moleküler gastronomi, yazılım alanında Linux ve yapay zeka araştırılmış, birçok farklı metot ve teknikle (röportaj, gözlem, görsel analizi, literatür taraması vb.) veri toplanmış, (tasarım bakışı içerisinde) bilgi üretilmiştir.
Araştırma sonucunda zaman, kültür, ihtiyaç, mekan ve insan kavramları ile irdelenen üretim süreçlerinin 21. yüzyılda, önceki yüzyıllardan farklı bir biçimde var olduğu, zanaat kavramının günümüzde yok olmadığı ancak belirli noktalarda şekil değiştirdiği ancak temelde aynı stratejilerle var olduğu saptanmıştır. Tasarım üretiminde, zanaat kavramının günümüz dinamiklerinde yeniden şekil aldığı ve farklılaştığını söylemek mümkündür. Bununla beraber yazılım ve yapay zekanın üretime katılan varlıkları ile oluşan örüntülerde, yapay zekanın ile zanaatın açılımlarını aynı düzlemde yapmak imkanından bahsedilebilmektedir. Başka bir deyişle yapay zekanın tasarımcının zihninin bir karşılığı olarak ifade edilmesi mümkün olmuştur.
Since the beginning of history, the concept of production has always been a basic element of a survival condition in the human beings’ existence despite some deficiencies. Basically, this concept exists as an expression of ongoing physical existence. It, however, also exists as a sign of present mental being and thought.
The objective of this research is to present the existing workmanship relations of this century by focusing on the concept of production. We have studied production with a focus on human, culture, process and strategy in the past and present design activities via the phenomenological, skeptical and observer analysis methods. Seven different samples studied within the mentioned frame have made it possible to analyze the subject in detail. For this research, several analyses on various fields have been carried out such as the Guggenheim Museum and Khan Shatyr for architecture, Bugatti Veyron and its yacht production for industrial design, molecular gastronomy for culinary arts, and Linux and AI (artificial intelligent) for software. Besides, several data have been gathered by means of various methods and techniques such as interviews, observations, visual analyses, and literature review as well as producing design-oriented data.
As a result of the research, it has been found that production processes in the 21st century examined through the concepts of time, culture, need, place and human still exist in a different way from the previous centuries. The research has also revealed that the concept of workmanship has not disappeared, in fact, it principally exists with the same strategies despite some changes at certain points. In design production, it can be said that the concept of workmanship has gained a new perspective and differed quite a lot due to the current dynamics. Additionally, having analyzed the patterns formed by software and artificial intelligence productions, it can be stated that AI (artificial intelligence) and workmanship could bring an initiative to each other. In other words, it is possible to call AI (artificial intelligence) as an expression of the designer’s mind.
Çadır öğesi insanlık tarihinin başlangıcından bu yana bireyin doğa ile kurduğu dolaylı ya da dolaysız ilişkiler bağlamında barınma ve korunmaya duyduğu gereksinime bulduğu çözümlerden biridir. Her ne kadar gününüze gelindiğinde, teknolojik gelişmelerin de sonucunda, çadırın kullanım amaçları, malzemesi ve yöntemleri değişim göstermiş olsa da çadırın temel var oluş sebebi olan doğada barınma gereksinimi hala çadırı tanımlayan temel bileşenlerden birini oluşturmaktadır. Bu araştırmanın amacı çadır öznesini odağına alarak, kentsel ve kırsal bireyin hafızasındaki çadır algısını ve buna bağlı olarak doğa ile kurduğu ilişkinin doğallığını veya yapaylığını anlamak, analiz etmektir. Fenomenolojik-hermeneutik bir çözümlemeyle mekan, hafıza, ketsel ve kırsal hafıza kavramları genel literatür çerçevesinde tartışılmıştır. Söz konusu kuramsal tartışmalara ek olarak kentsel ve kırsal hafıza başlıkları altında oluşturulan iki farklı örneklem (case study) konunun daha derinlemesine çözümlenebilmesini, sağlamıştır. Kentsel hafıza kapsamında profesyonel-amatör dağcı gruplarıyla; kırsal hafıza kapsamında ise mevsimlik tarım işçileriyle derinlemesine mülakat, sözlü tarih ve katılımlı gözlem teknikleri ile çalışılarak veri toplanmıştır. Araştırma sonucunda, yer-zeminle, doğa ile kurulan ilişki bağlamında deneyimlenen, bir mekan olarak çadır öğesi, profesyonel dağcı gruplarının diğer örneklem gruplarına görece doğal, dolaysız ve gerçek ilişkiler içerisinde olduğu, amatör dağcıların daha sterilize, plastik ve dolaylı ancak keyifli ilişkiler içerisinde olduğu, mevsimlik tarım işçilerinin mecburiyetlerden hareketle dolaylı ve hoşnutsuz ilişkiler içerisinde olduğu saptanmıştır.
Anahtar kelimeler: Hafıza, Tasarım, Mekan, Çadır, Yer
Abstract
Tent item is one of the solutions that the individual found for the need of housing and protection as part of indirect or direct relationships that human has made with the nature since the beginning of human history. Although its intended purposes, materials and methods has changed nowadays, housing requirement in nature which is the fundamental existence reason of tent is still one of the basic components defining tent. The objective of this research is by taking tents subject to the focus understanding and analyzing the tent perception in the urban and rural people's memory and the naturalness or artificiality of the relationship established with nature accordingly. With a phenomenological- hermeneutical solutions, space, memory, urban and rural memory concepts were discussed within the framework of the general literature. In addition to the aforementioned theoretical debates, two different samples (case study) formed under the title of urban and rural memory enables deeper resolution of the issue. Data were collected proceeding with interview, oral history and participant observation techniques as part of the urban memory with professional-amateur mountaineer groups, as part of the rural memory with the seasonal agricultural workers. At the end of the research, it can be detected that tent item as a space which is with the place-ground experienced in the context of the relationship established with nature. Professional mountaineer had natural, direct and real relationship relative to the other sample group , amateur mountaineers were in more sterilized, plastic and indirect but pleasant relations, seasonal agricultural workers were in indirect and disgruntled relations because of the obligation.
Keywords: Memory, Design, Space, Tent, Place
Sürdürülebilir mimaride bir mekan örneği olan haymalar, ortak alan tanımlamaları, doğru malzeme ile doğru strüktür ve detay oluşturmaları, kültürel bir öğe olmanın ötesinde kültür oluşturmaları, fayda değerleri, deneyimsel bilginin kullanılması ve sürdürülebilirlikleri ile göze çapmaktadırlar.
Bu mekanlar kültürel olarakta çadırlardan farklı bir durum olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Özel alan algısının ve sahiplenme güdüsünün yüksek olduğu çadır mekanlarının tersine hayma mekanları kültürün paylaşıldığı, üretildiği, ortaklaşa, etkileşimli “an”ların tanımlandığı ve yine öğretilerde ortak alan olarak tasvir edilen yapılardır. Bu noktada mevsimlik tarım işçilerini toplumunun gündelik hayatta var olan sıkıntılı bütün durumlarına göğüs germesinin temel dayanaklarından birini haymalarla ortaya konan ortaklaşa kültürleşme, paylaşma oluşturmaktadır.
Hayma, yükseltilmiş oturma alanı, taht gibi anlamlar içeren köklerden türetilmiş, mevsimlik tarım işçilerinin çadır yerleşkelerinde sıkça karşılaştığımız, doğal malzemelerin, gerekli yerlerde(az da olsa) endüstriyel ek malzemelerle, çoğunlukla doğal malzemenin yapısı ve kendi içsel dinamikleriyle şekillendiği, malzeme kaybının neredeyse sıfır olduğu, ince mühendislik hesaplarıyla değil deneyimden elde edilen bilgi ile şekillenen, sıcak havalarda kullanılan (soğuk havalarda haymayı oluşturan malzemeler başka yapılaşmalara kanalize edilir), bir kültür tanımlayan, ortaklaşa kullanılabilen sürdürülebilir, tanımlı mekanlardır.
Mevsimlik tarım işçilerinin barınma kurguları, mekan ilişkileri ve doğayla kurdukları ilişkiler dahilinde, mevsimlik etkilerle ortaya çıkan bir mekan olan haymanın, sürdürülebilir mimari kapsamında ele alınması maksadıyla hazırlanın bu çalışma, mevsimlik tarım işçilerinin çadır ile olan ilişki örüntülerinin, barınma ilişkilerinin ve kırsal bağlamda şekillenen hafızalarının incelenmesi sırasında ortaya çıkan verilerden oluşturulmuştur.
Çalışmanın amacını mevsimlik tarım işçilerinin mekan, barınma ve çadır ilişkileridahilinde ortaya çıkan/incelenen haymaların, strüktürel yapıları, mühendislik ve mimarlık çözümleri, detay analizleri ve detay çözümlemeleri, mimarlık ve tasarım bakış açısıyla ele alınması, kültürel ve deneyimsel olarak edinilen bilgilerin ve aktarılan verilerin tartışılması,
sürdürülebilir mimari kapsamında ele alınmasının sebepleri ve bu bağlamda ele alındığında ortaya çıkan verilerin tartışılmasıdır.
Çalışmak için gittikleri yörelerde (çok büyük bir yüzdeyle genellenebilir ki) çadırlarda yaşayan ve gündelik hayatlarını, özel hayatlarını, deneyimlerini çadır yerleşkesinde sürdüren mevsimlik tarım işçileri, bu çadır hayatına ek olarak ve çadır hayatının dahilinde kurguladıkları bir mekan olan haymalarla ilişkiler içerisindedirler. Bu ilişkiler dahilinde, gerek kültürel anlamda, gerek fayda değer ilişkileri bütününe göre şekillendirdikleri, çadırlardan başka birer mekandırlar haymalar. Haymalar kültürel bir ortak alan teşkil eden, serbest tasarım öğeleri içeren, doğanın sunduğu imkanların değerlendirildiği, işlendiği ve bu imkanların doğru detaylarla kurgulandığı, aynı malzemelerin tekrar tekrar kullanıldığı, sıcak olmayan mevsimlerde başka eylemlere hizmeteden parçalardan oluşan yapılar, mekanlardır.
Sıcak iklimsel özellikler dahilinde varolan etkilere çözüm niteliği taşıyan hayma mekanları sürekli gölge olma hali taşıyan havadar mekanlardır. Bu durum dahilinde haymalar çadır yerleşkesinin ve mevsimlik tarım işçilerinin gündelik hayatlarının, kültürlerinin vazgeçilmez birer öğesidir. Lakin her ne kadar varlığı bir çok fayda sağlasa da sıcak olmayan iklimlerde bu varlıktan bahsetmemiz mümkün değildir. Keza soğuk mevsimlerde haymayı oluşturan materyallerin çadırla beraber kurgulanan ve soğuğa karşı kullanılan başka eylemlere hizmet eden bir kurgunun içerisinde varolduğunu görmekteyiz. Haymayı oluşturan bu malzemeler soğuk mevsimlerde başka bir kurgunun detayını, sıcak mevsimlerde başka bir kurgunun detayını oluşturmaktadırlar. Bu bağlamda aynı malzemeler farklı detaylar olarak farklı zamanlarda farklı eylem planlarının içerisinde ana rolleri üstlenmektedirler.
Elde ki bulgular dahilinde haymayı oluşturan bütün malzemelerin tekrar tekrar kullanılan öğeler olduğu görülmektedir. Bazı parçalar sıcak mevsimlerde hayma yapısında işlevli iken soğuk mevsimlerde çadırın tabanını oluşturmakta, ısı yalıtımı ve ıslak zeminle olan ilişkinin kurgulanmasında görev almaktadırlar. Mevsimlik tarım işçileri yöre değiştirirken, hayma malzemelerini ya da henüz sıcak mevsimde iseler haymanın kendisini(bozmadan), kendinden sonra gelecek olan mevsimlik tarım işçisi ve ailesi için yörede, hali hazırda olduğu yerde bırakmaktadırlar. Farklı işlevlere göre şekillendirdikleri bu malzemeleri doğadan elde eden mevsimlik tarım işçileri, malzemeyi belirli süreklilikler içerisinde tekrar tekrar şekillendirip kullanmakta, devinimi sağlamakta, her seferinde yeni malzeme tüketmemektedirler.
Bu devinim unsurları kültür oluşumunda, kültürün paylaşımında ve bilginin deneyimle aktarılmasında büyük önem taşımaktadır. Gerek nesilden nesile gerek akranlar arasında bilgi
ve deneyim bu paylaşımlarla da aktarılmaktadır. Hem mühendislik anlamında hem mimari anlamında haymalar birbirlerinden neredeyse tamamen farklı tasarımlar olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Belli bazı öğelerde ortaklaşılan noktalar gözlemlenmiş olsa da gerek bütünün tasarımında gerek detayların tasarımında bir haymanın diğer bir eşinin olması haliyle karşılaşılmamıştır. Buda her hayma tasarımının biricikliği olarak karşımıza çıkan başka bir öğedir ve tasarımın oluşturulmasında, hayata geçirilmesinde kullanılan teknikler nesiller nesile deneyim kanallarıyla aktarılmakta ancak her nesil kendi bilinci, hafızası dahilinde yeni örnekler hatta geliştirilmiş yeni teknikler ortaya koymaktadırlar.
Bu çalışmada veri toplama yöntemi olarak ; Çukurova yöresinde çalışmakta olan mevsimlik tarım işçileri ile yapılan çalışmada, katılımlı gözlem, derinlemesine mülakat, odak grup görüşmesi, sözlü tarih çalışması metodları kullanılmış, çekilen fotoğraflar aracılığıyla veriler toplanmıştır. Aynı zamanda hali hazırda konu üzerinde çalışılmış olan kaynaklar incelenmiştir.
Haymadan yola çıkarak sürdürülebilir mimaride, deneyimden elde edilen bilginin ve kır yaşantısının etkilerinin pratiğe dökülmüş bir örneğinin tartışılması, nesillerdir aktarılan bu verinin anlaşılması hedeflenmektedir.
Bu noktada tüketim ve üretim dinamikleri dâhilinde parametreleri tekrardan tanımlanan -zorunda olan- mobilyanın, günümüz dünyasında ergonomiden malzemeye, insandan mekana birçok girdisi mevcuttur. Bu girdiler, sürecin her noktasında tasarımcının ve üreticinin karşısına çıkan eksiler ve artılar olarak gözlemlenebilmektedir.
Bu bağlamda aynı/benzer problemlere farklı çözümler getiren farklı üretici zihinlerin bu “eksilere ve artılara” karşın geliştirdikleri tepkiler, üretilecek olanın gerçekliğini ortaya koymaktadır. Bu tepkiler mobilya tasarım ve üretiminde icra edicinin stratejileri dahilinde şekillenmektedir.
Bu bağlamda Türkiye’de mobilya tasarım ve üretim sürecinde niteliğin arttırılması için bir tasarımcı davranış modeli olarak zanaatkar stratejisinin nihai ürüne etkisi nedir?
Bu araştırma kapsamında mobilya ölçeğinde tasarım üretiminde gözlemlenen zanaatkar davranış modeli incelenecektir. Bu bağlamda araştırma sonucunda “nitelikli olanın” icrası/eldesi noktasında mobilya üzerinden tasarımcının zanaatkar davranış modelinin ve stratejisinin irdelenmesi, bu irdelemenin mobilya ile ilgisinin kurulması, bu ilginin mobilya tasarımı ve üretimi açısından sorgulanacak davranış örüntülerinin kapitalist çember dışında keşfedilmeye çalışılması, mobilya tasarımı-üretimi noktasında bir davranış modeli olarak zanaatkar davranış modelinin niteliğe olan etkisi tartışılacaktır.