Papers by yunus emre tekinsoy
Türk Dünyası Yolunda Bir Ömür Prof. Dr. Mehmet Şahingöz’e Armağan, 2022
Yirminci yüzyıl birçok alanda getirdiği yenilikler gibi savaşların muhtevâsı ve meydana geliş şek... more Yirminci yüzyıl birçok alanda getirdiği yenilikler gibi savaşların muhtevâsı ve meydana geliş şekliyle ilgili de yeniliklere neden olmuştur. Bu dönemde daha önce iki ordunun karşılaşması şeklinde cereyân eden meydan savaşları, yerini siper savaşlarına bırakmıştır. Savaşın meydanlardan siperlere kayması ise savaşın süresini uzatmıştır. Süresi uzayan savaşların finanse edilmesi, asker, mühimmat ve yiyecek ihtiyacının karşılanması gibi zorunluluklar cephe gerisinden sağlanacak yardımların önemini artırmıştır. Bu şartlar içerisinde, ordunun ihtiyaçlarının giderilebilmesi ise cephe gerisindeki halkın kanaati, yani kamuoyu (efkâr-ı umûmi) ile yakından ilgilidir. Bu bakımdan cephe gerisindeki kitlelerin savaşı desteklemesi ya da ilgisiz kalması savaşın kaderini de belirleyen unsurlardan birisi hâline gelmiştir. Kitlelerin savaşı desteklemesi ise ikna edilmeleriyle yakından ilgilidir. Savaşan ordunun ihtiyaçlarının giderilmesi fedakârlığı zorunlu kılmaktadır. İkna edilememiş kitlelerin feda...
Nevşehir Hacı Bektaş Veli üniversitesi sbe dergisi, Sep 30, 2021
Hıristiyanlık inancı, ortaya çıkışından itibaren misyon karakterli bir şekilde sistematize olmuşt... more Hıristiyanlık inancı, ortaya çıkışından itibaren misyon karakterli bir şekilde sistematize olmuştur. İsa’nın havarilerine söylediği: “Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi. Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin. Onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla vaftiz edin. Size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna kadar her an sizinle birlikteyim (Matta 28:18-20).” mesajı doğrultusunda inanan, din adamı, kilise arasındaki bağın kurulmasında misyon önemli bir paya sahip olmuştur. Hıristiyanlıkla özdeşleşen ve iç içe gelişen misyonerlik kurumu, Dünya tarihi ilerledikçe belirli dönüşümler geçirmiştir. Başlangıçta, Hristiyanlık inancının, ilk yayıldığı yerlerde tutunmasının başlıca yardımcısı olan misyonerlik, zaman içerisinde Batı sömürgeciliğinin ulaştığı coğrafyalarda, sömürgecilerin emellerini gerçekleştirmesi için önemli araçlardan biri haline gelmiştir. Bu noktada misyonerlikle hedeflenen Batı emperyalizminin ulaştığı yeni coğrafyalarda “yeni müminler” ile nüfuz alanları vücuda getirmektir. Elinizdeki bu kitap, Türkiye’nin farklı üniversitelerinde, faklı disiplinlerde çalışan akademisyenlerin ortak ürünüdür. Eserin amacı, yeni bulgu ve belgeler ışığında Türkiye’nin gündeminden hiç düşmeyen misyonerlik meselesine yeni bir soluk kazandırmaktır. Çalışma içerisinde yer alan bölümler daha çok 19. yüzyıl ve 20. yüzyıl başlarına tarihlenmektedir. Coğrafi olarak Anadolu; misyonerler açısından ise Protestan Misyonerlerin faaliyetleri merkeze alınmıştır.
JOURNAL OF HISTORY AND FUTURE, 2019
Journal of Turkish Studies, 2021
Yirminci yuzyilda savaslarin mahiyetinde onemli degisiklikler meydana gelmistir. Artik savas tara... more Yirminci yuzyilda savaslarin mahiyetinde onemli degisiklikler meydana gelmistir. Artik savas taraflarin harp meydaninda karsilasip kisa surede netice elde ettigi bir mucadeleden cok; uzun zaman devam eden ve genis alanda meydana gelen muharebeler haline donusmustur. Bu nedenle uzun sure devam edecek savasin finanse edilmesi, cephede savasan askerin ihtiyaclarinin karsilanmasi, hayatini kaybeden ve yaralananlarin yerine yenilerinin idame edilmesi gibi sorunlari halledebilmek icin kamuoyunun (Efkâr-i Umumi) bir sekilde ikna edilmesi zorunlulugu ortaya cikmistir. Iste bu acidan kamuoyu desteginin saglanabilmesi icin hukumetler propaganda yontemlerine basvurmuslardir. Kamuoyuna yonelik propagandanin en onemli malzemelerinden birisi din (inanc) ve fiili uygulama alani olarak ibadethanelerdir. Birinci Balkan Savasi’nda (1912-1913) Islam dininin ibadethaneleri olan camiler propaganda merkezleri olarak kullanilmis ve vaazlarla kamuoyu yonlendirilmeye calisilmistir. Bu calisma; Aksekili Ahme...
Future Visions Journal
Upon a heavy defeat against the Balkan Alliance formed by Bulgaria, Serbia, Greece, and Montenegr... more Upon a heavy defeat against the Balkan Alliance formed by Bulgaria, Serbia, Greece, and Montenegro, the Ottoman Empire had to leave the Balkan geography, which it had governed for nearly 500 years, in 1913. In 1912, the war that started in the Balkans in an environment where alliances were formed and tensions increased in Europe caused the attention of the world, especially the European public, to focus on this geography. Journalists who purposed to follow the war went to the capitals of the warring states, especially Istanbul, and presented some news from the front after a while. In addition, military experts, diplomats, and other officials from neutral states followed the war for various missions or as observers. Clyde Sinclair Ford, who was serving as a military doctor with the rank of major commander in the US Army, was one of these people. His travel to Europe due to sick leave in 1912 took a completely different turn with the start of the First Balkan War. He served as the chief surgeon in two wards of the Taşkışla Hospital in Istanbul on behalf of the US Red Cross during the First Balkan War, and he also provided medical service to the Bulgarian army in the Second Balkan War. After returning to the United States, he gave a series of lectures on the Balkan Wars to officers at The Army Service Schools Fort Leavenworth in 1915. In addition to the causes of the Balkan Wars, the development of the war, and the situation of the Ottoman and Bulgarian armies, he conveyed his observations about war injuries and epidemic diseases in these lectures because he was a military doctor and took part in the war. The lectures he gave were published in the same year with the title “The Balkan Wars: Being a Series of Lectures delivered at the Army Service Schools, Fort Leavenworth”. In this present study, a brief biography of Clyde Sinclair Ford is given, the chapters in his work are evaluated, and his medical observations about the war are tried to be explained because he was a military doctor.
Karadeniz Arastirmalari Merkezi
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2021
The Balkan peninsula, located on the southwest of the European continent, is geographically an im... more The Balkan peninsula, located on the southwest of the European continent, is geographically an important gateway between the continents of Europe and Asia. The westward expansion policy that the Ottoman Empire followed since its establishment led the Ottoman domination on most of the Balkans in the 15th century. Montenegro, which was the scene of the Ottoman advance since the reign of Mehmet II, came totally under Ottoman rule in 1479. The mountainous and rugged nature of Montenegro geography limited the Ottoman dominance in the region, and Montenegrins were a problem in almost every period. Upon the influence of the nationalist movement especially in the 19th century, Montenegro turned into a rebellion against the Ottoman Empire. Even though some military operations were organized in Montenegro by the Ottoman Empire in 1852, 1853, and 1862, the policies followed by Russia and Austria left these efforts inconclusive. The 1875 Herzegovina and 1876 Bulgarian rebellions, which formed the basis for the Russo-Turkish War, created a suitable environment for Montenegro and Serbia to achieve their political ambitions, and they declared war on the Ottoman Empire. Based on two military reports, this study was generated so as to evaluate the situation of the Montenegro Army on the verge of the ‘93 War. While preparing the study, in addition to the information about the Montenegro army, the geography of Montenegro, which has an important place in the defense of Montenegro, and the situation of the Montenegrin people were also evaluated.
Karadeniz Araştırmaları, 2021
The Committee of Union and Progress, which aimed that Ottoman Empire actively take part in mariti... more The Committee of Union and Progress, which aimed that Ottoman Empire actively take part in maritime trade during the Second Constitutional Era of the Ottoman Empire, which had coasts to the Black Sea, Marmara Sea, Mediterranean Sea, Red Sea and the Persian Gulf, encouraged the establishment of national companies in accordance with its economic policy, while also establishing a company under its own patronage. The Ottoman Incorporated Company of İttihâd SeyruSefâ'in was founded in Thessaloniki in 1911 by some entrepreneurs, including Eyüp Sabri Bey, one of the leading figures of the Ittihadists, with a capital of 250000 Ottoman liras. The company, on the one hand, tried to gain capital through the sale of stocks and to engage in commercial activities through the ferries it bought, on the other hand, tried to survive in the unfavorable conditions caused by the years of Tripoli War, the Balkan Wars and the First World War. Its first ferry, İttihad, was seized by Greece in the port of Piraeus shortly after the company started commerce activities. Although the İttihad ferry was regained after the Balkan Wars, it was captured by the Russians in the Black Sea during the First World War. The company, which was transferred to the Republic of Turkey, played an active role in the transportation of the refugees during the Turkish-Greek Population Exchange. The event involving the company’s Bozkurt ferry has turned into the subject of an international lawsuit (Bozkurt-Lotus Case). This study tries to show how a maritime company, which was established within the frame of the national economy concept followed by the Committee of Union and Progress during the Second Constitutional Era, and under the patronage of the society, was affected by the hard conditions caused by the wars and its activities to continue its existence. The findings we reached in our study are mainly based on the documents of the Directorate of the State Archives and the copyright and examination works directly related to the subject.
Future Visions Journal, 2021
Upon a heavy defeat against the Balkan Alliance formed by Bulgaria, Serbia, Greece, and Montenegr... more Upon a heavy defeat against the Balkan Alliance formed by Bulgaria, Serbia, Greece, and Montenegro, the Ottoman Empire had to leave the Balkan geography, which it had governed for nearly 500 years, in 1913. In 1912, the war that started in the Balkans in an environment where alliances were formed and tensions increased in Europe caused the attention of the world, especially the European public, to focus on this geography. Journalists who purposed to follow the war went to the capitals of the warring states, especially Istanbul, and presented some news from the front after a while. In addition, military experts, diplomats, and other officials from neutral states followed the war for various missions or as observers. Clyde Sinclair Ford, who was serving as a military doctor with the rank of major commander in the US Army, was one of these people. His travel to Europe due to sick leave in 1912 took a completely different turn with the start of the First Balkan War. He served as the chief surgeon in two wards of the Taşkışla Hospital in Istanbul on behalf of the US Red Cross during the First Balkan War, and he also provided medical service to the Bulgarian army in the Second Balkan War. After returning to the United States, he gave a series of lectures on the Balkan Wars to officers at The Army Service Schools Fort Leavenworth in 1915. In addition to the causes of the Balkan Wars, the development of the war, and the situation of the Ottoman and Bulgarian armies, he conveyed his observations about war injuries and epidemic diseases in these lectures because he was a military doctor and took part in the war. The lectures he gave were published in the same year with the title “The Balkan Wars: Being a Series of Lectures delivered at the Army Service Schools, Fort Leavenworth”. In this present study, a brief biography of Clyde Sinclair Ford is given, the chapters in his work are evaluated, and his medical observations about the war are tried to be explained because he was a military doctor.
Osmanlı Devleti Kaynaklarına Göre I. Dünya Savaşında Romanya Ordusu, 2019
The Romanians that backed Russia in the ‘93 War (The Russo-Turkish War of 1877–78) gained their i... more The Romanians that backed Russia in the ‘93 War (The Russo-Turkish War of 1877–78) gained their independence by the Treaty of Berlin and they declared Kingdom of Romania in 1881. After gaining its independence, Romania continued to have a place in the agenda of Ottoman Empire. During that time both political relations and military power of Romania were followed closely by the Ottoman authorities. Ottoman Empire had reports prepared by citizens of foreign countries in exchange for payments in addition to reports -about the Romanian army- prepared by military attaches that were commissioned in the embassy. Moreover the information that was gained about the Romanian army was studied as a textbook in the War Academy.
Two works prepared about the Romanian army are important. These works were prepared by the Intelligence Unit of General Headquarters by the starting of First World War. In this study, we will try to reveal the power of Romanian Army according to the informations of Ottoman Empire by giving reference to two works carrying the names of “An Abridged Booklet About The Romanian Army” and “The Romanian Army And Its Fortifications In The World War”. Those works are labelled as "restricted to military service".
93 Harbinde (1877-1878 Osmanlı – Rus Harbi) Rusya’nın yanında yer alan Romenler, Berlin Muahedesi ile bağımsızlıklarını kazanmışlar, 1881’de Romanya Krallığını ilan etmişlerdir. Romanya, bağımsızlığını kazandıktan sonra da Osmanlı Devleti’nin gündeminde yer tutmaya devam etmiştir. Bu süreçte Romanya’nın siyasi ilişkileri kadar askeri kuvveti de Osmanlı Devleti yetkilileri tarafından yakinen takip edilmiştir. Romanya Ordusu hakkında elçilikte görev yapan askeri ateşeler tarafından hazırlanan raporların yanında, yabancı ülke vatandaşlarına da ücret karşılığında raporlar hazırlatılmıştır. Ayrıca Romanya Ordusu hakkında elde edilen veriler ders kitabı olarak Harp Okulunda okutulmuştur.
I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte Romanya Ordusu ile alakalı Karârgâh-ı Umûmî İstîhbârât Şubesi tarafından hazırlanan iki eser önem arz etmektedir. Bu çalışmada, “Romanya Ordusu Hakkında Muhtasar Risale” ve “Harb-i Umûmide Romanya Ordusuyla İstihkâmâtı” ismini taşıyan ve “hizmete mahsusdur” açıklaması yer alan eserler kaynak alınarak, I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin elindeki verilere göre Romanya Ordusunun askeri gücü ortaya konulmaya çalışılacaktır.
İngiliz Jeolog Warington Wilkinson Smyth’in Gözünden 1842 Yazında Tokat / From the Perspective of British Geologist Warington Wilkinson Smyth -Tokat in 1842 Summer Season, 2020
İnsanın tabiatı gereği bilinmeyene duyduğu merakı beraberinde keşfetme duygusunu ortaya çıkarmışt... more İnsanın tabiatı gereği bilinmeyene duyduğu merakı beraberinde keşfetme duygusunu ortaya çıkarmıştır. Yeni yerler görme ve keşfetme hali önce seyyah ve seyahat kavramlarının doğmasına, bir müddet sonraysa bu kavramların kurumsallaşmasına neden olmuştur. Bu seyyahlar arasında siyasi görevliler, askerler, ajanlar, konsoloslar, bitki ve böcek toplayan doğa bilimciler, arkeologlar, tarihçiler ve coğrafyacılar olduğu gibi yeni keşfedilen yerlerin yer altı ve yer üstü zenginliklerini araştıran jeolog ve maden mühendisleri de bulunmaktadır. Özellikle 19. yüzyıldan itibaren sanayi devriminin gerçekleşmesiyle birlikte, Avrupa’da endüstri gelişmiş hammaddeye olan gereksinimin artmıştır. Buna paralel olarak yeni kaynaklar bulma ihtiyacının doğuşu, bir kısım seyyahların da Osmanlı Devleti topraklarını kendilerine rota olarak belirlemesine zemin oluşturmuştur. Bu seyyahlardan birisi de genç İngiliz jeolog Warington Wilkinson Smyth’tir. 11 Kasım 1841 yılında Osmanlı Devleti topraklarına doğru yola çıkan Smyth, önce Orsova, Vidin, Niğbolu, Rusçuk, Kalas, Silistre, Köstence gibi Balkan şehirlerini gezmiştir. Bir müddet İstanbul’da bulunmuş; daha sonra Beyrut’tan başlayan ve Halep, Diyarbakır, Harput, Sivas, Amasya gibi dönemin önemli kentlerine uğrayarak Samsun’a ulaşmıştır. Smyth’in Beyrut-Samsun hattında ziyaret ettiği kentlerden birisi de Tokat’tır. 1842 yılının Temmuz ayında Sivas’tan Tokat’a gelen Smyth, yaklaşık on gün kaldığı Tokat’tan 31 Temmuz 1842’de ayrılmıştır. Tokat’ta bulunduğu süre içerisinde şehrin demografisine, mimarisine, insanlarına ait gözlemlerine seyahatnamesinde yer veren Smyth, ayrıca mesleği ve vazifesi gereği Tokat’taki bakır işletmeleri konusuna da değinmiştir. Makalede Türkiye’de hakkında çok az sayıda yayın yapılan Smyth’in yaşam öyküsüne de yer verilmiş, ayrıca Tokat hakkındaki gözlemleri döneme ait diğer çalışmalarla karşılaştırılmıştır. Çalışma özelde Tokat şehir tarihine, genelde de Türkiye’ye uğrayan İngiliz seyyahlarına ait çalışmalara mütevazı bir katkı sunmayı amaçlamaktadır.
SBAD, 2018
Yirminci yüzyılda savaşların mahiyetinde önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Artık savaş tara... more Yirminci yüzyılda savaşların mahiyetinde önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Artık savaş tarafların harp meydanında karşılaşıp kısa sürede netice elde ettiği bir mücadeleden çok; uzun zaman devam eden ve geniş alanda meydana gelen muharebeler haline dönüşmüştür. Bu nedenle uzun süre devam edecek savaşın finanse edilmesi, cephede savaşan askerin ihtiyaçlarının karşılanması, hayatını kaybeden ve yaralananların yerine yenilerinin idame edilmesi gibi sorunları halledebilmek için kamuoyunun (Efkâr-ı Umûmî) bir şekilde ikna edilmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır. İşte bu açıdan kamuoyu desteğinin sağlanabilmesi için hükümetler propaganda yöntemlerine başvurmuşlardır. Kamuoyuna yönelik propagandanın en önemli malzemelerinden birisi din (inanç) ve fiili uygulama alanı olarak ibadethanelerdir. Birinci Balkan Savaşı"nda (1912-1913) İslam dininin ibadethaneleri olan camiler propaganda merkezleri olarak kullanılmış ve vaazlarla kamuoyu yönlendirilmeye çalışılmıştır. Bu çalışma; Aksekili Ahmed Hamdi, Mehmed Fahreddin ve Mehmed Akif Beylerin Sebîlü"r-reşâd"ta yayımlanan vaazlarını merkeze alarak; vaazların propaganda unsuru olarak kullanılışını ve kamuoyu nezdinde yarattığı tesirleri ortaya koymak için hazırlanmıştır.
There had been significant changes in the nature of wars in the 20 th century. Previously wars used to be a success achieved in a short time after a struggle of the sides that confront in a battlefield and then wars turned into battles which are long-lasting and take place in vast areas. So it became a obligation to persuade public opinion somehow in order to solve the problems like financing a long-lasting war, supplying the soldiers fighting at the front, substituting the killed and wounded soldiers. In terms of that, governments resorted to propaganda methods in order to get that support of the public opinion. One of the most important tools towards public opinion is religion (belief) and places of worship as practice area for propaganda. Mosques, places of worship in Islam, were utilized as propaganda centers during the First Balkan War (1912-1913) and the public opinion was tried to be directed by means of preaches. This study was prepared to reveal the usage of preaches as a propaganda tool, focusing on the preaches of Aksekili Ahmed
Hamdi, Mehmed Fahreddin and Mehmed Akif Bey whose preaches were
published in Sabil al-Rashad.
Özet
I. Cihan Harbi’nin ardından imzalan Mondros Mütârekesi sonrasında ordu birliklerinin büyü... more Özet
I. Cihan Harbi’nin ardından imzalan Mondros Mütârekesi sonrasında ordu birliklerinin büyük bir bölümünün terhis edilmesi, ülke genelinde düzensizlik ve asayişsizliğin geniş ölçüde hissedilmesine neden olmuştur. Mustafa Kemal Paşa’nın millî direnişi örgütlemeye başlamasıyla birlikte İstanbul Hükümeti, İtilaf kuvvetleri ve çetecilerin kışkırtmaları nedeniyle bu eşkıyalık eylemlerine ayaklanmalar da eklenmiştir. 1920 yılının ilk yarısında Anadolu’nun her köşesinde giderek yoğunluğunu hissettiren ve millî bünyeyi zedeleyen iç ayaklanmalar, düşman kuvvetlerinin işgal edemediği sahaları da savaş alanı haline getirmekle kalmamış, Batı Cephesi’nde Yunanlara karşı mücadele veren TBMM kuvvetlerini de sıkıntıya sokmuştur.
Millî Mücadele Dönemi’nin ilk yıllarında meydana gelen isyan hareketlerinden birisi de Postacı Nazım’ın elebaşı olduğu ve Yenihan’da başlatılarak, kısa sürede Zile’ye sıçramış olan ayaklanmadır. Bu çalışmada söz konusu isyanın, ortaya çıkış süreci ve gelişimi ile TBMM Hükümetince bastırılması irdelenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin resmî yayınları arasında yer alan, TBMM Zabıt Cerideleri ve TBMM Gizli Celse Zabıtlarına göre bu isyanın TBMM’ye yansıması araştırmamızın esasını oluşturmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Milli Mücadele Hareketi , İsyan, Zile, Zile İsyanı
The Effects of Cigil Rebellion in The First TBMM
Abstract
That the most parts of the troops were demobilised as the result of Mondros Armistice that was signed after the First World War caused the disorders and the chaos in the country to be more effective. When Mustafa Kemal Atatürk began to organize the national resistance, the riots also started to occur because of the provocation by Istanbul Government, the allied powers and the various gangs. In the first half of 1920, the internal riots that led to the big problems and gave harm to the national unity not only made the some parts of the middle Anatolia be destroyed but also gave harm to the forces of the grand national assembly of Turkey that battled with Greeks in the west.
One of these riots that occurred in the middle Anatolia was Postman Nazım riot, which occurred in Zile. In this research, the process of the emergence of this riot firstly was made of Yenihan and was developed Zile and its suppression by The Grand National Assembly of Turkey were examined. The main topic of our research consisted of this riot’s reflection on The Grand National Assembly of Turkey according to the official reports.
Key Words: National Struggle Movement , Riots, Zile, Zile Riot, Postman Nazım
That the most parts of the troops were demobilised as the result of Mondros Armistice that was si... more That the most parts of the troops were demobilised as the result of Mondros Armistice that was signed after the First World War caused the disorders and the chaos in the country to be more effective. When Mustafa Kemal Atatürk began to organize the national resistance, the riots also started to occur because of the provocation by Istanbul Government, the allied powers and the various gangs.
In the first half of 1920, the internal riots that led to the big problems and gave harm to the national unity not only made the some parts of the middle Anatolia be destroyed but also gave harm to the forces of the grand national assembly of Turkey that battled with Greeks in the west.
One of these riots that occurred in the middle Anatolia was Postman Nazım riot, which occurred in Zile. In this research, the process of the emergence of this riot firstly was made of Yenihan and was developed Zile and its suppression by The Grand National Assembly of Turkey were examined. The main topic of our research consisted of this riot’s reflection on The Grand National Assembly of Turkey according to the official reports.
Uploads
Papers by yunus emre tekinsoy
Two works prepared about the Romanian army are important. These works were prepared by the Intelligence Unit of General Headquarters by the starting of First World War. In this study, we will try to reveal the power of Romanian Army according to the informations of Ottoman Empire by giving reference to two works carrying the names of “An Abridged Booklet About The Romanian Army” and “The Romanian Army And Its Fortifications In The World War”. Those works are labelled as "restricted to military service".
93 Harbinde (1877-1878 Osmanlı – Rus Harbi) Rusya’nın yanında yer alan Romenler, Berlin Muahedesi ile bağımsızlıklarını kazanmışlar, 1881’de Romanya Krallığını ilan etmişlerdir. Romanya, bağımsızlığını kazandıktan sonra da Osmanlı Devleti’nin gündeminde yer tutmaya devam etmiştir. Bu süreçte Romanya’nın siyasi ilişkileri kadar askeri kuvveti de Osmanlı Devleti yetkilileri tarafından yakinen takip edilmiştir. Romanya Ordusu hakkında elçilikte görev yapan askeri ateşeler tarafından hazırlanan raporların yanında, yabancı ülke vatandaşlarına da ücret karşılığında raporlar hazırlatılmıştır. Ayrıca Romanya Ordusu hakkında elde edilen veriler ders kitabı olarak Harp Okulunda okutulmuştur.
I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte Romanya Ordusu ile alakalı Karârgâh-ı Umûmî İstîhbârât Şubesi tarafından hazırlanan iki eser önem arz etmektedir. Bu çalışmada, “Romanya Ordusu Hakkında Muhtasar Risale” ve “Harb-i Umûmide Romanya Ordusuyla İstihkâmâtı” ismini taşıyan ve “hizmete mahsusdur” açıklaması yer alan eserler kaynak alınarak, I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin elindeki verilere göre Romanya Ordusunun askeri gücü ortaya konulmaya çalışılacaktır.
There had been significant changes in the nature of wars in the 20 th century. Previously wars used to be a success achieved in a short time after a struggle of the sides that confront in a battlefield and then wars turned into battles which are long-lasting and take place in vast areas. So it became a obligation to persuade public opinion somehow in order to solve the problems like financing a long-lasting war, supplying the soldiers fighting at the front, substituting the killed and wounded soldiers. In terms of that, governments resorted to propaganda methods in order to get that support of the public opinion. One of the most important tools towards public opinion is religion (belief) and places of worship as practice area for propaganda. Mosques, places of worship in Islam, were utilized as propaganda centers during the First Balkan War (1912-1913) and the public opinion was tried to be directed by means of preaches. This study was prepared to reveal the usage of preaches as a propaganda tool, focusing on the preaches of Aksekili Ahmed
Hamdi, Mehmed Fahreddin and Mehmed Akif Bey whose preaches were
published in Sabil al-Rashad.
I. Cihan Harbi’nin ardından imzalan Mondros Mütârekesi sonrasında ordu birliklerinin büyük bir bölümünün terhis edilmesi, ülke genelinde düzensizlik ve asayişsizliğin geniş ölçüde hissedilmesine neden olmuştur. Mustafa Kemal Paşa’nın millî direnişi örgütlemeye başlamasıyla birlikte İstanbul Hükümeti, İtilaf kuvvetleri ve çetecilerin kışkırtmaları nedeniyle bu eşkıyalık eylemlerine ayaklanmalar da eklenmiştir. 1920 yılının ilk yarısında Anadolu’nun her köşesinde giderek yoğunluğunu hissettiren ve millî bünyeyi zedeleyen iç ayaklanmalar, düşman kuvvetlerinin işgal edemediği sahaları da savaş alanı haline getirmekle kalmamış, Batı Cephesi’nde Yunanlara karşı mücadele veren TBMM kuvvetlerini de sıkıntıya sokmuştur.
Millî Mücadele Dönemi’nin ilk yıllarında meydana gelen isyan hareketlerinden birisi de Postacı Nazım’ın elebaşı olduğu ve Yenihan’da başlatılarak, kısa sürede Zile’ye sıçramış olan ayaklanmadır. Bu çalışmada söz konusu isyanın, ortaya çıkış süreci ve gelişimi ile TBMM Hükümetince bastırılması irdelenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin resmî yayınları arasında yer alan, TBMM Zabıt Cerideleri ve TBMM Gizli Celse Zabıtlarına göre bu isyanın TBMM’ye yansıması araştırmamızın esasını oluşturmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Milli Mücadele Hareketi , İsyan, Zile, Zile İsyanı
The Effects of Cigil Rebellion in The First TBMM
Abstract
That the most parts of the troops were demobilised as the result of Mondros Armistice that was signed after the First World War caused the disorders and the chaos in the country to be more effective. When Mustafa Kemal Atatürk began to organize the national resistance, the riots also started to occur because of the provocation by Istanbul Government, the allied powers and the various gangs. In the first half of 1920, the internal riots that led to the big problems and gave harm to the national unity not only made the some parts of the middle Anatolia be destroyed but also gave harm to the forces of the grand national assembly of Turkey that battled with Greeks in the west.
One of these riots that occurred in the middle Anatolia was Postman Nazım riot, which occurred in Zile. In this research, the process of the emergence of this riot firstly was made of Yenihan and was developed Zile and its suppression by The Grand National Assembly of Turkey were examined. The main topic of our research consisted of this riot’s reflection on The Grand National Assembly of Turkey according to the official reports.
Key Words: National Struggle Movement , Riots, Zile, Zile Riot, Postman Nazım
In the first half of 1920, the internal riots that led to the big problems and gave harm to the national unity not only made the some parts of the middle Anatolia be destroyed but also gave harm to the forces of the grand national assembly of Turkey that battled with Greeks in the west.
One of these riots that occurred in the middle Anatolia was Postman Nazım riot, which occurred in Zile. In this research, the process of the emergence of this riot firstly was made of Yenihan and was developed Zile and its suppression by The Grand National Assembly of Turkey were examined. The main topic of our research consisted of this riot’s reflection on The Grand National Assembly of Turkey according to the official reports.
Two works prepared about the Romanian army are important. These works were prepared by the Intelligence Unit of General Headquarters by the starting of First World War. In this study, we will try to reveal the power of Romanian Army according to the informations of Ottoman Empire by giving reference to two works carrying the names of “An Abridged Booklet About The Romanian Army” and “The Romanian Army And Its Fortifications In The World War”. Those works are labelled as "restricted to military service".
93 Harbinde (1877-1878 Osmanlı – Rus Harbi) Rusya’nın yanında yer alan Romenler, Berlin Muahedesi ile bağımsızlıklarını kazanmışlar, 1881’de Romanya Krallığını ilan etmişlerdir. Romanya, bağımsızlığını kazandıktan sonra da Osmanlı Devleti’nin gündeminde yer tutmaya devam etmiştir. Bu süreçte Romanya’nın siyasi ilişkileri kadar askeri kuvveti de Osmanlı Devleti yetkilileri tarafından yakinen takip edilmiştir. Romanya Ordusu hakkında elçilikte görev yapan askeri ateşeler tarafından hazırlanan raporların yanında, yabancı ülke vatandaşlarına da ücret karşılığında raporlar hazırlatılmıştır. Ayrıca Romanya Ordusu hakkında elde edilen veriler ders kitabı olarak Harp Okulunda okutulmuştur.
I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte Romanya Ordusu ile alakalı Karârgâh-ı Umûmî İstîhbârât Şubesi tarafından hazırlanan iki eser önem arz etmektedir. Bu çalışmada, “Romanya Ordusu Hakkında Muhtasar Risale” ve “Harb-i Umûmide Romanya Ordusuyla İstihkâmâtı” ismini taşıyan ve “hizmete mahsusdur” açıklaması yer alan eserler kaynak alınarak, I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin elindeki verilere göre Romanya Ordusunun askeri gücü ortaya konulmaya çalışılacaktır.
There had been significant changes in the nature of wars in the 20 th century. Previously wars used to be a success achieved in a short time after a struggle of the sides that confront in a battlefield and then wars turned into battles which are long-lasting and take place in vast areas. So it became a obligation to persuade public opinion somehow in order to solve the problems like financing a long-lasting war, supplying the soldiers fighting at the front, substituting the killed and wounded soldiers. In terms of that, governments resorted to propaganda methods in order to get that support of the public opinion. One of the most important tools towards public opinion is religion (belief) and places of worship as practice area for propaganda. Mosques, places of worship in Islam, were utilized as propaganda centers during the First Balkan War (1912-1913) and the public opinion was tried to be directed by means of preaches. This study was prepared to reveal the usage of preaches as a propaganda tool, focusing on the preaches of Aksekili Ahmed
Hamdi, Mehmed Fahreddin and Mehmed Akif Bey whose preaches were
published in Sabil al-Rashad.
I. Cihan Harbi’nin ardından imzalan Mondros Mütârekesi sonrasında ordu birliklerinin büyük bir bölümünün terhis edilmesi, ülke genelinde düzensizlik ve asayişsizliğin geniş ölçüde hissedilmesine neden olmuştur. Mustafa Kemal Paşa’nın millî direnişi örgütlemeye başlamasıyla birlikte İstanbul Hükümeti, İtilaf kuvvetleri ve çetecilerin kışkırtmaları nedeniyle bu eşkıyalık eylemlerine ayaklanmalar da eklenmiştir. 1920 yılının ilk yarısında Anadolu’nun her köşesinde giderek yoğunluğunu hissettiren ve millî bünyeyi zedeleyen iç ayaklanmalar, düşman kuvvetlerinin işgal edemediği sahaları da savaş alanı haline getirmekle kalmamış, Batı Cephesi’nde Yunanlara karşı mücadele veren TBMM kuvvetlerini de sıkıntıya sokmuştur.
Millî Mücadele Dönemi’nin ilk yıllarında meydana gelen isyan hareketlerinden birisi de Postacı Nazım’ın elebaşı olduğu ve Yenihan’da başlatılarak, kısa sürede Zile’ye sıçramış olan ayaklanmadır. Bu çalışmada söz konusu isyanın, ortaya çıkış süreci ve gelişimi ile TBMM Hükümetince bastırılması irdelenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin resmî yayınları arasında yer alan, TBMM Zabıt Cerideleri ve TBMM Gizli Celse Zabıtlarına göre bu isyanın TBMM’ye yansıması araştırmamızın esasını oluşturmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Milli Mücadele Hareketi , İsyan, Zile, Zile İsyanı
The Effects of Cigil Rebellion in The First TBMM
Abstract
That the most parts of the troops were demobilised as the result of Mondros Armistice that was signed after the First World War caused the disorders and the chaos in the country to be more effective. When Mustafa Kemal Atatürk began to organize the national resistance, the riots also started to occur because of the provocation by Istanbul Government, the allied powers and the various gangs. In the first half of 1920, the internal riots that led to the big problems and gave harm to the national unity not only made the some parts of the middle Anatolia be destroyed but also gave harm to the forces of the grand national assembly of Turkey that battled with Greeks in the west.
One of these riots that occurred in the middle Anatolia was Postman Nazım riot, which occurred in Zile. In this research, the process of the emergence of this riot firstly was made of Yenihan and was developed Zile and its suppression by The Grand National Assembly of Turkey were examined. The main topic of our research consisted of this riot’s reflection on The Grand National Assembly of Turkey according to the official reports.
Key Words: National Struggle Movement , Riots, Zile, Zile Riot, Postman Nazım
In the first half of 1920, the internal riots that led to the big problems and gave harm to the national unity not only made the some parts of the middle Anatolia be destroyed but also gave harm to the forces of the grand national assembly of Turkey that battled with Greeks in the west.
One of these riots that occurred in the middle Anatolia was Postman Nazım riot, which occurred in Zile. In this research, the process of the emergence of this riot firstly was made of Yenihan and was developed Zile and its suppression by The Grand National Assembly of Turkey were examined. The main topic of our research consisted of this riot’s reflection on The Grand National Assembly of Turkey according to the official reports.
Yabancı aktörler zaman ve mekâna göre değişiklik gösterse de Osmanlı Devleti, sınırları dışındaki dünyanın beyinlerine kapılarını her dönemde açık tutmuştur. Doğu ve Batı’nın kesiştiği bir coğrafyada yer alan Osmanlı Devleti, bazen Venedikli elçiler, bazen Raguza’da kendisine bağlı Hristiyanlar, kimi zaman Kırım’ın ötesindeki bozkırların göçebeleri ve az da olsa Basra’da ve Afrika’nın az bilinen ülkelerinde yaşayan insanlar ile bağ kurabilmiştir. Böylece Osmanlı Devleti daha kuruluşundan itibaren, yıkılana kadar, birbirinden çok farklı geçmişleri olan yabancıları çeşitli devlet görevlerinde istihdam etmiştir. Murat Hanilçe ve Yunus Emre Tekinsoy editörlüğünde, alanında uzman araştırmacıların müşterek katkılarıyla yayıma hazırlanan Osmanlı Devleti Hizmetindeki Yabancılar başlıklı bu çalışma, farklı zamanlarda sınırları aşıp Osmanlı topraklarına ulaşan ve çeşitli alanlarda devlet hizmetine giren yabancıların küçük bir kısmının hikâyelerinden oluşmaktadır.
Üç bölümden müteşekkil kitabın birinci bölümü, kavramsal açıdan yabancılar ve Osmanlı Devleti’ne yaptıkları genel katkıyı içeren üç yazıdan oluşmaktadır. İkinci bölüm, yabancıların Osmanlı Devleti’ne kurumsal katkılarına odaklanmaktadır. Bu bölümde dört yazıya yer verilmiştir. Yazılardan ilki Darülfünun’da Almanlar, ikincisi Osmanlı posta teşkilatında yabancı uzmanlar, üçüncüsü kültür ve sağlık alanında istihdam edilen Avrupalılar, dördüncüsü ilk dönem Osmanlı mimarisinde yabancıları konu edinmektedir. Bu yazılardan bilhassa üçüncüsü Nizam-ı Cedit’ten Birinci Meşrutiyet’in ilanına kadar geniş bir zaman diliminde Osmanlı Devleti’ne hizmet eden yabancılara yer vermektedir. Üçüncü bölüm, Osmanlı Devleti’nin hizmetine giren yabancıların yaşam hikâyelerine ayrılmıştır. Bu bölümde sırasıyla Belçikalı Vikont Eugene, Başhoca İshak Efendi, İbrahim Müteferrika, Schneider Efendiler, Dimitri Kantemir, Humbaracı Ahmed Paşa, Mehmed Kani Paşa, Rüstem Paşa, Kılıç Ali Paşa, Amiral Arthur Limpus, Musa Akyiğitzade, Ali Ufkî ve Doktor Davis’in kişisel hayat hikâyeleri ve Osmanlı Devleti’ne yaptıkları katkıları içeren on üç yazı bulunmaktadır.
Keywords: Propaganda, Balkan Wars, Woman, Women Photos
Abstract:The technological developments brought about by the Industrial Revolution caused developments and diversification in transporting as in many other areas. Transportation sector had a new breathe by building of ships with steam engines powered by high pressure and it paved the way for establishing of companies that transport passenger, cargo and mail with steamboats. Black Sea was one of the regions where these companies acted the most intensively. At the beginning of 20th century, twelve companies -mostly belonging to Western countries- were active in Black Sea. Having gained its independence in 1878, Romania established the Romanian Maritime Service (SMR-Serviciul Maritim Român) as a national enterprise in the sector of transportation, as in many other areas. Serviciul Maritim Român (SMR) is a maritime company established to transport passengers arriving from European cities by means of Orient Express and Ostende Express from the port of Constanța to the ports of the Orient such as İstanbul, İzmir, Beirut and Alexandria. Luxury train journeys from Western European cities to the east were planned with the Orient Express and Ostende Express. Romanian Speedboats (SMR), known as the White Swans of the Black Sea during their operating period, aimed to continue these luxurious railway voyages also on the sea. This study was prepared to show the details of a voyage by speedboat between the Black Sea and the Eastern Mediterranean ports at the beginning of the 20th century through a brochure belonging to the Serviciul Maritime Român (SMR) and to examine the schedule of a trip planned to be made from Istanbul to Romania with a speedboat belonging to the same company.