Frigler
Frigler, Antik Çağ'da Orta Anadolu'da yaşamış Hint-Avrupa kökenli[1] bir halk. Hititlerin MÖ 1200 civarında yıkılmasından sonra muhtemelen Güneydoğu Avrupa'dan bölgeye gelmişlerdir. Herodot ve Strabon gibi antik yazarların verdikleri bilgiler, dilbilim bulguları ve Güneydoğu Avrupa halkları ile aralarındaki maddi kültür benzerlikleri nedeniyle Friglerin Avrupa kökenli oldukları düşünülmektedir. Makedonyalıların komşuları olan ve Avrupa'da oturdukları sırada Brigler adını taşıyan Frigler, Makedonya ve Trakya'dan Boğazlar yolu ile Anadolu'ya göç eden Trak boylarından biriydi.
Tarihçe
değiştirGenel olarak kabul edilen görüşe göre MÖ 1200 yıllarına doğru başlayan ve dalgalar halinde dört yüzyıl kadar süren Trak göçleri, Hitit İmparatorluğu'nun yıkılışını izleyen dönemde yoğunlaşmıştı. Son yıllarda, Troya ve Gordion kazılarından elde edilen arkeolojik buluntular da bu görüşü desteklemektedir. Adını Homeros'un destanlarında geçen Migdon, Askanios, Otreus gibi liderlerin önderliğinde ilkel bir aşiret düzeninde yaşamlarını sürdürdüğü anlaşılan Friglerin Anadolu'daki ilk yüzyılları büyük ölçüde karanlıktır. Bununla birlikte, Eski Çağ yazarlarının verdikleri bilgilerden başlangıçta Troya ve çevresini ele geçirdikleri zaman içinde Askania Gölü kıyıları ile Sangarios Nehri vadisine doğru yayıldıkları anlaşılmaktadır.
Frigler, buradan güney ve doğu yönde genişleyerek Anadolu içlerine yayılmaya devam etmiştir. Gordion'da hemen Hitit yerleşmesi üzerinde bulunan erken Demir Çağı'na tarihlenen kalıntılar, ilk Frig göçmenlerinin MÖ 11. yüzyıla doğru Gordion'a ulaştıklarını ve başlangıçta basit köy düzeyinde yerleşik bir yaşamı benimsediklerini göstermektedir. Friglerin köy düzeyindeki yaşam biçiminden siyasal örgütlü bir devlet düzenine nasıl geçtiği ve bu geçişteki aşamalar bugün için bilinmemektedir. Bununla birlikte, ilk aşamada, merkeze bağlı tek bir krallıktan ziyade birçok beyliğin varlığı düşünülmelidir. Buna bağlı olarak Gordion'un önceleri bir beylik merkezi olduğu ileri sürülebilir. Arkeolojik kazılar Gordion'un daha MÖ erken 9. yüzyılda kabartmalı ortostatlarla süslü binalara sahip, çevresi sur ile tahkim edilmiş bir hisar olduğunu ortaya çıkartmıştır. Bu dönemde Gordion giderek içinde soylu yönetici bir sınıfın yaşadığı bir yönetim merkezi olma yolundadır. Gordion'daki bu büyük inşaat projesi gelişimini sürdürerek MÖ 9. yüzyılın sonuna gelindiğinde Orta Anadolu'da kendi dönemi için eşi olmayan anıtsal planlı kralî bir yerleşmeye dönüşmüştür.
Antik batı kaynaklarında verilen bilgilere göre, Frig devletinin ilk kralı başkent Gordion'a adını vermiş olan Gordios'tur. Gordios, oğlu Midas'ın Frig tahtına geçtiği yıl MÖ 742 veya 738 dikkate alındığında, MÖ 8. yüzyılın ilk yarısında kral olmalıydı. Kral Gordios'tan sonra, Frig tahtına oğlu Midas geçmiştir. Frig kralı Midas hakkında bildiklerimiz esas olarak birbirinden ayrı iki yazılı kaynağa dayanmaktadır. Bunlardan ilki Midas'la çağdaş olan Asur Kralı II. Sargon'un yıllıklarıdır. Midas, Asur kaynaklarında Muşkili Mita adı ile tarihî bir kimliğe sahipken antik Batı kaynaklarında her tuttuğunun altın olması ve eşek kulaklı olması gibi daha çok efsanevi kişilik özelliklerinden söz edilir.
Frig yazılı belgelerinin yokluğu karşısında Frig toplumunu ve bu toplumun yarattığı uygarlığı anlamaya Homeros, Herodot, Strabon, Plinius gibi Eski Çağ yazarlarının vermiş olduğu bilgiler ve arkeolojik kazılarla gün ışığına çıkan buluntular yardımcı olmaktadır.[2]
Homeros'a göre Frigler "savaşa girmek için yanıp tutuşan" bir ulustur. Strabon, onların "barışsever", Arrianus "çok mutlu insanlar", Livius "cesaretten yoksun, korkak" olduklarını belirtir. Antik Çağ dünyasında ün salan Friglerin müzik ve dansta gösterdikleri üstün performansı ise Athenaeus tarafından "...Frigya usulü flüt çalmayı onlar keşfetmişler ve kullanmışlardır. Bu sebepten, Yunanlar kendi aralarında flütçülere Frigya isimleri verirler..." şeklinde anlatılmaktadır. Homeros ve Herodot, Frigya'nın ormanlar, otlaklar, hayvan sürüleri ve toprak ürünleri bakımından zenginliğinden bahseder.
Frig soyluları ölülerini ya kayaya oyulmuş mezarlara ya da tümülüs denen yığma mezar tepelerinin altındaki odalara gömerlerdi. Kaya mezarlarının kimilerinde cephe kabartmalarla süslenmişti. Tümülüslere Gordion, Ankara ve Kerkenezdağ bölgelerinde yoğun olarak rastlanmaktadır. Bunlardan en büyüğü Midas'a ait olduğu sanılan 300 m. çapında ve 53 m. yüksekliğindeki Büyük Tümülüs'tür.
Midas'ın, MÖ 8. yüzyılın ikinci yarısında Orta Anadolu platosunda, batı kanadını Gordion merkez olmak üzere Trak kökenli Friglerin; doğu ve güneydoğu kanadını Muşkiler ve Tabalların oluşturduğu konfederatif bir devletin kralı olduğu anlaşılmaktadır. Machteld Mellink, "Batı dünyası yani Yunan komşuları krallığın Frigli yönünü, Doğu dünyası yani Asur, Kuzey Suriye ve Urartulu komşuları krallığın kendilerine daha yakın olan Muşkili yönünü tanımaktadırlar" diyerek antik Batı ve Doğu kaynaklarındaki Frig-Muşki, Midas-Mita ayrımına açıklık getirmeye çalışmıştır.
Midas'ın ölümü hakkında Asur belgelerinde herhangi bir bilgi verilmemiştir. Buna karşılık antik Batı kaynaklarında Kimmer istilacılara karşı aldığı yenilgiye dayanamayıp boğa kanı içerek intihar ettiği bildirilmektedir. Başkent Gordion'u yağmalayıp yıkan, Midas'ın ölümüne neden olan Kimmer istilası için Eusebios MÖ 696-695, Sextus Julius Africanus ise MÖ 675-674 tarihini vermektedir. Bununla birlikte Frig-Kimmer mücadelesi ile ilgili yazılı belge olmaması ve Gordion'da son yıllarda yangın tabakasından elde edilen radyokarbon tarihine bağlı olarak büyük yangının Kimmerlere mal edilmemesi nedeniyle babası Gordios gibi efsanevi kral Midas'ın da akıbeti belirsizdir.
Frig Krallığı'nın politik gücünün nasıl ve ne zaman sona erdiği açık değildir. Arkeolojik buluntular, MÖ 7. yüzyılın sonlarında başkent Gordion'da istikrarın ve zenginliğin devam ettiği yönündedir. Öyleyse Herodot'un bildirdiği gibi Frig Krallığı, Lidya Kralı Alyattes'in MÖ 590 yılındaki Halis seferine değin bağımsızlığını koruyordu. Ancak ne Doğu ne de Batı kaynaklarında Midas'ın ardılları hakkında açık bir kayıt yoktur.
Asur kayıtlarında Anadolu'yla ilgili olarak Midas'ın adı MÖ 8. yüzyılın ikinci yarısında geçmektedir. Klasik dünyanın yazarları Midas'ın 7. yüzyılın erken bir döneminde öldüğünü bildirmektedir. Tüm bu kaynaklar Midas'ın uluslararası bir kişilik olduğunu, bir yandan diğer Anadolu, Suriye ve Asur liderleriyle uğraşırken diğer yanda da batıdaki Yunan dünyasıyla ilgilendiğini anlatır. Hem tahtını Delfi'deki Apollon Tapınağı'na armağan etmiş hem de bir Yunan prensesle evlenmiştir. Eşek kulaklı ve her dokunduğu altın olan Midas öyküleri, her ne kadar efsanevi de olsa 8. yüzyılda yaşamış bu tarihsel kişilikten muhtemelen esinlenilmiştir.
MÖ 28 Mayıs 585 tarihinde Medler ile Lidyalılar arasında yapılan Halis barışından sonra Frig topraklarının Halis'in doğusunda kalan toprakları Medlerin denetimi altına girmiştir. Batıda kalan büyük kesim ise Lidya egemenliği altındaydı.
MÖ 547 ya da 546 yılında Lidya Krallığı'nın yıkılmasıyla birlikte Frigya toprakları, iki yüzyılı aşkın bir süre Pers İmparatorluğu'nun bir parçası olarak Kapadokya, Paflagonya ve Hellespontos ile birlikte Büyük Frigya satraplığına bağlanmıştı. Askerî ve idari planda kalan Pers egemenliği boyunca yerli halk büyük ölçüde geleneksel yaşam biçimi ve kültürlerini sürdürmeye devam etmiş, eski Frig dili ve yazısı en azından MÖ 4. yüzyıla, hatta 3. yüzyıla kadar kullanılmıştı. Pers egemenliğini takip eden Helenistik Dönem'de Anadolu'da Yunan kültürü, Yunan tarzı yaşam biçimi yayılmış; yerli diller, gelenekler yerini bu akıma bırakmıştır. Bununla birlikte köklü Frig kültürünün etkileri bölgede Roma döneminin sonlarına, hatta Hristiyanlığın ortaya çıkma zamanına kadar devam etmiştir. Bir zamanların ihtişamlı başkenti Gordion ise önemini yitirmiş, giderek sonun başlangıcındaki köy niteliğine bürünerek unutulmuştur.
Yayılım alanı
değiştirArkeolojik ve epigrafik bulgulara göre, Frigler Halis'in doğusunda Çorum, Tokat ve Kırşehir; kuzeyde Samsun; güneyde Niğde ve Konya; güneybatıda Burdur ve Elmalı Ovası; batıda Eskişehir, Afyonkarahisar ve Kütahya; kuzeybatıda Bandırma yörelerine kadar etki alanlarını genişletmişlerdi.
Friglerin ilk başkenti, Ankara'nın 100 kilometre kadar güneybatısında, Polatlı ilçesi sınırları içinde ve Sakarya Nehri üzerindeki Gordion'dur.
Frig yayılım sahası içinde Gordion başta olmak üzere Boğazköy, Alacahöyük, Ankira, Pazarlı, Alişar, Kerkenes, Maşat Höyük, Kaman Kalehöyük, Yazılıkaya, Şarhöyük, Daskileion ve Sinop gibi merkezler ile Frig tümülüslerinde gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalar sayesinde Friglerin tarihi, arkeolojik ve kültürel kimliği her geçen gün daha da aydınlanmaktadır.
Dil ve yazı
değiştirFrigce, bir Hint-Avrupa dilidir, ancak bu dil ailesindeki konumu hakkında kesin kabul edilen bir görüş yoktur. Buna karşılık Glottolog gibi kaynaklar ile bazı dilbilimciler tarafından soysal açıdan Frigcenin Frig-Grek teorisi altında Yunanca dili ile yakından akraba olduğu ve ortak bir proto dilden evrildiği ileri sürülür.[3][4] Buna ek olarak Ermeni-Frig varsayımı altında dil (çoğu zaman Yunanca ile birlikte) Ermenice ile de ilişkilendirilmiştir ancak bu teori bazı dilbilimciler tarafından kabul görmemektedir.[5]
Harfler Yunan alfabesinden uyarlanmıştır. Yazıtlar kısa ve kullanılan dil hakkında bilgi ise sınırlıdır. Klasik Yunan alfabesiyle yazılmış en yeni belge dışında Eski Frigce metinlerde, arkaik Yunan alfabelerine benzeyen bir alfabe kullanılmıştır. Bugüne kadar Eski Frigce repertuvarının a, b, g, d, e, v, i, k. I, m, n, o, p, r, s, t, u harfleri olmak üzere 17 harften oluşan ortak bir birikiminin olduğu düşünülüyordu. Bugün bu birikimin 19 harften oluştuğu belirtilmektedir. Fakat Anadolu kronolojisinin yeniden gözden geçirilmesinden sonra en eski Frig belgelerinin en eski Yunan yazıtlarından yarım yüzyıl daha eski olduğu görülmektedir. Midas Tümülüsü duvar yazıları da en eski Yunan yazıtlarıyla aynı döneme aittir. Hangi halkın yol gösterici hangisinin izleyici olduğu kesin olarak açıklığa kavuşmamıştır.
İskender'in MÖ 334 yılında başlayan seferi sonrasında Pers İmparatorluğu'nu fethiyle birlikte Frig kültürünün birçok özelliği yok olmaya yüz tutmuştur. Bunun sebebi, İskender'in fetihleri sonucu Anadolu'da ve Doğu Akdeniz'de gerçekleşen Helenleşme olgusudur. Gordion'da yeni kalenin son kalıntıları terk edilmiş ve MÖ 3. ve 2. yüzyıllarda ait bir dizi kent katmanı ile örtülmüştür. Daha önceleri Frig maddi kültürünü karakterize eden diğer birçok eşya gibi artık Frigce yazıtlar da ortadan kalkmıştır. Yine de Friglerin kendileri şüphesiz dilleri ve geleneksel dinlerine ait unsurlar gibi varlıklarını sürdürmüşlerdir. MS 3. yüzyıla ait mezar taşlarında hala Frigce yazıt formülleri ve mezarları korumak amacıyla yazılan lanetler görülebilmektedir.
Din
değiştirFriglerin baş tanrısı bir ana tanrıça ya da doğa tanrıçasıdır. Genellikle Kibele olarak tanınan bu tanrıçaya Frigler sadece "ana" anlamına gelen Matar demektedir. Gordion'daki birkaç taş heykelciğin bu tanrıçayı temsil ettiği düşünülür. Tanrıçanın muhtemelen kendi tapınağının kapısında ayakta dururken betimlendiği kabartma bezemeli taş levhaların da gösterdiği üzere Matar'a Ankira'da da tapılmaktadır. Gordion'un güneybatısında, Eskişehir ile Afyon arasında Frig Vadisi olarak da bilinen Frig yaylaları uzanır. Bu bölgede etkileyici büyük kaya çıkıntıları dikkati çeker. Frigler, kaya yüzeylerine belki de hepsi Matar tapınaklarını temsil eden mimari cepheler yontmuşlardır. Bunların en büyüğü ve en ünlüsü Yazılıkaya köyündeki Midasşehir'de olup cephesinde halkın lideri ve kralı Midas'a ithaf yazıtı yer alır. Matar adı burada da birkaç kez yinelenir. Arslankaya'daki cephe ise daha göz alıcıdır; burada kapıda ayakta duran Matar'ın iki yanında birer aslan vardır.
Eski Frigce yazıtlar ve Frig sanat eserleri, Matar olarak bilinen tanrıçanın Frig halkının ana tanrıçası olduğunu ortaya koymaktadır. Yazıtlarda "Matar Areyastin" veya "Matar kubileya/kubeleya" olarak da geçen bu tanrıça Frig sanatında ikonografik olarak betimlenen tek tanrıçadır. Frig Vadisi'ndeki anıtsal ya da küçük ölçekli kült anıtları doğayı tüm canlılığı ile simgeleyen ana tanrıça Matar Kubileya'ya duyulan derin saygı ve bağlılığın kanıtlarıdır. Otantik Frig dini tapınımlarının somut tanıklarını oluşturan bu anıtlar ana kayaya oyulmuş cepheler, akarlar ve nişlerden oluşur. Bu anıtlar, tanrıçanın karakteri gereği çoğunlukla yerleşmelerin dışında ormanlık, ıssız ve gizemli doğanın ortasındaki kayalık alanlarda yer alır. Aslında, Matar Kubileya kültünde gök kubbenin altındaki uçsuz bucaksız doğa bütünüyle tanrıçanın tapınağıdır. Sonraları tanrıça, mimari bir yapıya dönüştürülen kayaların içinde yaşamaya devam etmiştir. Sembolik kapı her an tanrıçanın varlığını hissettirir. Kapı bir gün açılacak ve tanrıça kayaların derinliklerinden görünecektir.
Frig kültünün bir başka tipik özelliği, sıkça görülen kayalara oyulmuş basamaklı anıtlardır. Bazıları sadece bir dizi -genellikle üç ila beş- basamaktan meydana gelirken, bir kısım örnekte bu basamaklar üstte basit insan uzuvlarına sahip bir disk şeklinde son bulmaktadır; disklere insan benzeri bir görünüm verilmek istenmiştir. Bu figürler ya da idollerin Frig panteonundaki bir başka tanrıyı temsil etme ihtimali de bulunmaktadır. Basamaklı anıtlar ve idoller nadiren yazıta sahiptir, dolayısıyla buralarda tapım gören tanrı veya tanrıların adı bilinmemektedir. Ancak antik Yunan yazarları Friglerin "Baba" adını verdiği bir tanrıya taptıklarını ve onu bir hava tanrısı ile ilişkilendirdiklerini aktarır. Bu tanrı ana tanrıçanın erkek partneri olabilir. Basamaklı anıtlar ve idollerin sıklığına bakılırsa bu tanrı ya da tanrılar ana tanrıçadan daha yaygın bir şekilde tapım görmüş gibidir. Bütün basamaklı anıtlar yerleşimlerin içinde ya da yakınında yer almaz, bazıları uzak noktalardadır. Gordion'un 30 kilometre kuzeybatısındaki Dümrek yerleşmesi bu konuda iyi bir örnektir.
Kaya anıtlarının önemli bir kısmı Frig kültürünün geliştiği MÖ 9. ve 6. yüzyıllar arasına aittir. Frigya Pers İmparatorluğu'na katıldıktan sonra yeni yapı cepheleri, kabartmalar ve basamaklı anıtlar azalmaya başlasa da muhtemelen eski tapınım yerleri olarak kullanılmaya devam etmiştir. Helenistik Dönem boyunca ve sonrasında Frig kültleriyle ilişkilendirilen nesneler, özellikle de tanrı tasvirleri Yunan tanrılarına yaklaşmış, fakat eski Yunancada Mater olarak bilinen Frig ana tanrıçasına ve Zeus ile eşitlenen Frig erkek tanrısı gibi geleneksel tanrılara ibadet devam etmiştir.
Midasşehir, Helenistik ve Roma dönemlerinde kült merkezi olarak varlığını sürdürmüştür.
Sanat
değiştirGordion'da ele geçen madeni at koşum takımları, fildişi levhalar üzerindeki avcı ve süvari betimleri, Pazarlı ve Düver'de piyade betimli mimari kaplama levhaları Friglerin savaşçı yönünü vurgular. Sadece Gordion'da ele geçen binlerce dokuma tezgâhı ağırlığı ve ağırşaklar, tümülüslerde bulunan keten ve yünden dokuma kalıntıları Frig toplumunda gelişmiş bir tekstil iş kolunun somut kanıtlarıdır. Tümülüslerdeki ahşap masa, sehpa, iskemle gibi farklı ağaç cinslerinin birlikte kullanıldığı mobilyalar, zengin orman kaynakları nedeniyle Friglerde marangozluk ve mobilyacılığın çok geliştiğini gösterir. Tunçtan döküm ve dövme tekniğinde yapılmış kazanlar, kepçeler, kemerler, Türk hamamlarının geleneksel göbekli taslarının atası göbekli kaseler ve günümüz çengelli iğnelerinin atası, Friglerle birlikte Anadolu'da moda olan fibulalar, Friglerde çok yüksek bir maden teknolojisi ve endüstrisinin varlığını kanıtlar.
Dağlık Frigya Bölgesi'ndeki kale tipi yerleşmeler ve bu yerleşmelerin çevresinde yer alan kaya anıtları ise Friglerin geride bıraktığı en önemli mimari yapılardır. Bunlar, Friglerin ulaştığı yüksek düzeydeki taş ve kaya işçiliğinin somut belgelerini oluşturmaktadır. Yukarı Sakarya Vadisi'nde Eskişehir, Afyonkarahisar ve Kütahya illeri arasında uzanan Dağlık Frigya Bölgesi, Friglerin tarihleri boyunca siyasi ve kültürel açıdan en güçlü ve etkili oldukları bölgedir. Bölgenin özellikle savunmaya yönelik iskân tipine olanak sağlayan fiziki çevresi, vadilerin tabanını kaplayan alüvyonlu topraklar, zengin ormanlar ve tarımın can damarı olan akarsular nedeniyle burası Frigler için ideal bir yerleşim alanı olmuştur. Büyük bir bölümü bugün Eskişehir il sınırları içinde kalan bölgede MÖ 8. yüzyıl ile MÖ 6. yüzyılın ilk yarısı içinde birçok Frig kalesi kurulmuştur.
Kaynakça
değiştir- Özel
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 10 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Haziran 2024.
- ^ "Frigya mezarları". Friyalılar Tarihi-Çalışma yazısı:Tekin Gün. Mootol Kültür Sanat.20 Temmuz 2020. 26 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ Hammarström, Harald; Forkel, Robert; Haspelmath, Martin, eds. (2017). "Graeco-Phrygian". Glottolog 3.0. Jena, Germany: Max Planck Institute for the Science of Human History.
- ^ Brixhe C. (2008). "Phrygian". The Ancient Languages of Asia Minor. Cambridge University Press. s. 72.
- ^ James Clackson (1995). The Linguistic Relationship Between Armenian and Greek. Publications of the Philological Society.
- Genel
- Akurgal, Ekrem (1949). Spaethethitische Bildkunst (Almanca). Ankara: Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi.
- Akurgal, Ekrem (1959). "Chronologie der phrygischen Kunst". Anadolu (Almanca), 4. Ankara: Ankara Üniversitesi Dil Tarih-Coğrafya Fakültesi Eski Önyasa-Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü. ss. 115-121. doi:10.1501/Andl_0000000049. ISSN 0570-0116.
- Akurgal, Ekrem (1961). Die Kunst Anatoliens von Homer bis Alexander (Almanca). Berlin: Verlag de Gruyter.
- Akurgal, Ekrem (2002). Ancient Civilizations and Ruins of Turkey (İngilizce) (2 bas.). Kegan Paul. ISBN 9780710307767.
- Akurgal, Ekrem (2005). Anadolu Kültür Tarihi (17 bas.). Ankara: TÜBİTAK. ISBN 975403107X.
- Bakır, Tomris (Mayıs 2003). "Anadolu Pers dönemi ve sanatı". Toplumsal Tarih, 113. Ankara: Tarih Vakfı Yayınları. ss. 90-93. ISSN 1300-7025.
- Gültekin Demir, Gül (Mayıs 2003). "Bereketin, zenginliğin ve paranın krallığı: Lydia uygarlığı". Toplumsal Tarih, 113. Ankara: Tarih Vakfı Yayınları. ss. 86-89. ISSN 1300-7025.
- Sams, G. Kenneth (Mayıs 2003). "Phrygler". Toplumsal Tarih, 113. Ankara: Tarih Vakfı Yayınları. ss. 82-85. ISSN 1300-7025.
İşbu madde Görkem Kökdemir tarafından CC BY-SA 3.0 lisansı altında yayımlanan metin içermektedir. Wikimedia Commons'ta Phrygia ile ilgili çoklu ortam belgeleri bulunur